Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2021 13:38
Hessen’de 28 Ekim 2018’de yapılan Eyalet Parlamentosu seçimi öncesiydi. Yıllarca Yeşiller’in Eş Başkanlığı’nı yapan Cem Özdemir, Yeşiller Hessen teşkilatının lider adayları Priska Hinz ile 2014 yılından beri Hessen Ekonomi, Enerji ve Ulaşım Bakanı olan Tarek Al Wazir, partinin uyum politikasıyla ilgili olarak 18 Eylül 2018 tarihinde ortaklaşa bir basın toplantısı düzenlediler. Uzun uzun hedeflerini sıraladılar.
ALMAN öğretmen bir anne ve Yemen kökenli bir babanın oğlu olarak Frankfurt yakınlarındaki Offenbach’ta dünyaya gelen
Tarek Al Wazir, “Çok dillilik bir kazanç olduğu için biz anadilde derslerin artırılmasını istiyoruz” dedi.
“Genel eğitim kurumlarında Türkçe ve Arapça gibi anadillerde derslerin artırılmasını, göçmen kökenli ve göçmen kökenli olmayan öğrencilerin bunu ‘yabancı dil’ olarak seçebilmelerini istiyoruz” dedi.
Seçimleri 2014 yılından beri ortaklık ettikleri Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile kazanan Yeşiller,
seçim öncesi verdikleri sözleri unuttular.
Koltuğunu koruyan Tarek Al Wazir de öyle.
Bu alanda bir gelişme olmayınca muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD) 17 Aralık 2020’de Hessen’deki okullarda ‘gelinen ülkelerin dillerine’ karne notuna etki edecek şekilde seçmeli yabancı dil statüsü verilmesi için Hessen Eyalet Parlamentosu’na bir önerge sundu.
NEDENSE TÜRKÇE UNUTULDUBu önergede Türkçe, Arapça ve Yunanca gibi eyalette en çok konuşulan dillerin 2. veya 3. yabancı dil statüsü verilmesi istendi.
Tabii CDU ile Yeşiller buna sıcak bakmadıkları için ortaklaşa bir ‘karar önergesi’ hazırlayıp, 20 Nisan 2021’de Eyalet Parlamentosu’na sundular.
İktidar partileri CDU ile Yeşiller’in önergesinde Çince, Arapça, Lehçe ve Portekizce ‘seçmeli 2. ve 3. yabancı dil olarak yer alırken, Almanca’dan sonra en çok konuşulan Türkçe nedense unutuluverdi” (!).
400 bin civarında Türkiye kökenli insanın dili Türkçe görmezden gelindi.
Hem de ‘en çok konuşulan diller’, ‘dünya dili’, ‘Avrupa dilleri’, ‘modern dil’ gibi hiç de inandırıcı olmayan argümanların ardına sığınılarak.
Kuzey Ren Vestfalya’da, Berlin’de, Hamburg’da ve Bavyera’da Türkçe 2. Veya 3. yabancı dil olarak okutulduğu halde, Hessen Almanya’ya Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yılını kutlamaya hazırlandığımız bir dönemde Türkiye kökenlileri yok saydı.
*
Evet...
Günümüzde ilk ve orta eğitim kurumlarına giden Türkiye kökenli çocuk ve gençlerin hemen hemen hepsi bu ülkede doğmuştur.
Hemen hemen hepsi de Alman vatandaşıdır.
İşte bu yüzden bu ayrımcılığı da, dışlamayı da, dışlanmayı da kabullenmek mümkün değildir.
Olamaz da.
İşte bu yüzden seçim öncesi farklı konuşan seçimlerden sonra farklı davranan Alman politikacılara “Ne olur birazcık dürüstlük” diyoruz.
22 Eylül 2013 tarihinde yapılan genel seçimler öncesiydi.
Aynı tarihte Hessen Eyalet Parlamentosu seçimleri de vardı.
Hessen Eyalet Başbakanı yine şu andaki gibi CDU’lu Volker Bouffier idi.
Hür Demokrat Partili (FDP) Jörg-Uwe Hahn da Başbakan Yardımcısı ve Eyalet Adalet, Uyum ve Avrupa Bakanı.
İkisiyle birlikte Wiesbaden’deki başbakanlık makamında bir söyleşi yapmıştım.
YEŞİLLER DE TUTUM DEĞİŞTİRDİ
Bouffier’ye “Almanya gibi demokratik bir hukuk devletinde NSU teröristleri tarafından işlenen 10 cinayetin 10 yılı aşkın süre aydınlatılamayacağı hiç aklınıza gelir miydi? Ayrıca Türkiye ve göçmen kökenli insanların çoğu Alman güvenlik birimlerine güvenlerini kaybetti. Bu güven yeniden nasıl kazanılır?” diye sormuştum.
Bouffier, “Duruşmalar kısa bir süre önce başladı. Şüphesiz kolay olmayacaktır. Ama bu cinayetlerin her yönüyle aydınlatılması her şeyin ortaya çıkması şarttır. Bu her şeyden önce kurbanlar ve kurban yakınları için borçtur. Hukuk devletinin en temel görevlerinden biri yurttaşları korumaktır. NSU teröristleri tarafından katledilen bu insanlar da bu ülkede yaşıyordu, onlar da bu ülkenin yurttaşıydı. Ama ben hukuk devletinin elden gelen her şeyi yapacağına inanıyorum” demişti.
Ama hiç de öyle olmadı.
Bouffier’in de onayıyla NSU dosyalarındaki bazı belgelere 120 yıl ‘gizlilik”’ getirildi.
Baştan beri tüm belgelerin kamuoyuna açıklanmasını isteyen Yeşiller de iktidara ortak olunca tutum değiştirdi.
120 yıldan vazgeçildi.
Ama CDU ve Yeşiller’in desteğiyle bu belgelerin ‘eyaletin çıkarı açısından’ 30 yıl gizli kalmasına karar verildi.
Yani 2010 yılından beri Hessen Eyalet Başbakanı olanı olan CDU’lu Volker Bouffier de, 2014’ten beri Hessen’de iktidara ortak olan Yeşiller de sözlerinde durmadılar.
İşte bu nedenle de “ne olur birazcık dürüstlük” diyoruz.