Güncelleme Tarihi:
O GECE de diğerlerinden farklı bir yılbaşı gecesi değildi. Kolalı, beyaz örtülü masaların üzerinde bardaklar, çiçekler, gümüş kaşıklar, çatallar, bıçaklar, kristal meyve tabakları...
İskemlelerde oturan, pistte dans eden az makyajlı güzel kadınlar. Güzel olmaya çalışan çok makyajlı çirkin kadınlar. Sırtı bele, göğsü göbeğe kadar açık tuvaletli kendine hayran kadınlar.
Bir ayini bekler gibi saat 00.00'da havaya atılacak havai fişekleri görmeye hazırlanan kadınlı, erkekli gruplar.
Dans eden, göbek atan, karısını kıskanıp kavga çıkaran ve ' Yılbaşı gecesini bana zehir ettin' diyen erkekler.
Masaların üzerinde hindiler, balıklar, etler, börekler çeşitli çerezler. Su gibi içilen viski, rakı, şampanya ve öteki içkiler.
Lord kılıklı, papyonlu garsonlar.
Şarkıcı kadının, eski yıla ağıt yakar gibi söylediği hüzün dolu şarkılar; ' Bana biraz hüzün bırak- Ağlayacağım sebep olsun'.
Ritmi uymasa da hüznü anlatan şarkılarla da pistte göbek atanlar.
Her şey aynen geçmişteki yılbaşı geceleri gibiydi.
Her yıl yılbaşı eğlencesi nasıl oluyorsa öyle bir yılbaşı gecesi.
* * *
AMA o gece çok büyük bir sürpriz vardı.
Büyük patron konuşacaktı.
Herkes heyecanla bu konuşmayı bekliyordu.
Seksen yaşındaki büyük patron set üstünde, salona hakim bir masada oturuyordu.
Koca bir imparatorluğun sahibiydi. Tek başına kurmuştu bu şirketleri. Rusya'da , Arap ülkelerinde barajlar yollar inşa ediyor yanında yüzlerce kişi çalıştırıyordu. Milyonlarca dolar cirosu vardı. Bu yaşta hala sabahın altısında işinin başındaydı.
Masasında sadece rakı,kavun, beyaz peynir ve çiçekler vardı.
Lüks döşenmiş salonda en sade masa onunki idi.
Rakı bardağından yudumlar alıp dalgın dalgın salona bakıyordu.
Çocukları, torunları, çalışanları hepsi o salondaydı.
Belki de , böylece geçmişi hatırlıyor, ömrünün son yıllarını kurguluyordu.
* * *
GENEL MÜDÜR elindeki bıçağı, bardağının kenarına vurarak salondakilere 'susun' uyarısı yaptı.
Sesler kesildi. Salonda 'çıt' çıkmıyordu.
Büyük Patron sevecen gözlerle salondakilere baktıktan sonra konuşmaya başladı. Önce herkese teşekkür etti. Onların yeni yıllarını kutladı. Ardından, şirketler grubunun çok iyi durumda olduğunu açıkladı. Kısa bir süre duraladıktan sonra,
sizlere bir yılbaşı gecesi yaşadığım ve hayatımın akışını değiştiren, bana umut ve güç veren önemli bir olaydan bahsedeceğim, dedi.
Salonda heyecan daha da yükselmişti.
Patron duygulu bir sesle konuşmasını sürdürdü.
- Her şeyini, tüm umutlarını heyecanlarını kaybetmiş bir insan olarak İstanbul'da Eminönü meydanında yürüyordum. Saatler sonra yeni bir yıla girecektik. Sona eren O yıl benim için çok kötü geçmişti. Eşim kanserden ölmüştü. Ortağımın ihanetine uğramış ağır bir borç yükü sırtıma binmişti. Evime haciz konmuştu. Şimdi itiraf edeyim, intiharı bile düşünür hale gelmiştim. Kendimi Haliç sularına atıp kurtulmak istiyordum. İntihar duygusu ağır basıyordu. Bu sırada ayaklarıma bir şeyler dolandı. Tökezlendim.
* * *
O ANI, yaşarcasına duraladı. Önündeki bardaktan su içti. Sözlerini sürdürdü
-Yere doğru baktım. Asfaltın üzerinde ayakları belden kesik biri duruyordu. Güler bir yüzle bana bakıyordu. Otomobil lastiklerinden yapılmış bir oturağın üzerine vücudunu yerleştirmişti. İki elinde de takunya benzeri tahta takozlar vardı. Bu takozlara dayanarak vücudunu kaldırıp ileriye doğru hareket ediyordu. Bağırarak konuştu.
o delikanlı dünya yıkıldı da altında mı kaldın. Bir bana bak. Bir de kendine. Ne oldu sana ? dedi.
Birden halimden utandım. Yere çömeldim o adamla uzun süre konuştum. Tren kazasında iki ayağını da kaybetmiş. Ama, yıkılmamış, mücadele azmiyle yaşama dört elle sarılmıştı. evini, çocuklarını geçindirmişti. Bana çok büyük bir ders vermişti. Beynimde 'umut ve cesaret pencereleri' açmıştı. Silkindim. O adamdan aldığım dersle yoluma eskisinden daha güçlü olarak devam ettim ve bu günlere geldik.
Salona bir sessizlik çökmüştü. Herkes düşüncelere dalmıştı.
Bunu fark eden yaşlı patron yerine otururken orkestraya da işaret etmişti.
Şarkıcı kadın kıvrak bir şarkıya başladı.
' Yalan dünya- Boş ver gitsin'