Bir Sarrazin daha

Güncelleme Tarihi:

Bir Sarrazin daha
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2021 09:46

Federal Meclis İçişleri Komisyonu bu yılın ilk yarısında ‘Alman Vatandaşlık Yasası’nda değişiklik’ içeren önergelerle ilgili olarak uzmanlardan görüş alınmasını istedi. Federal Meclis’te grupları bulunan partilerin hepsi uygun gördükleri uzmanları önerdi.

Haberin Devamı

Bir Sarrazin daha
ALMANYA için Alternatif (AfD) de Köln Üniversitesi’nde kamu hukuku doçenti Ulrich Vosgerau’yu bilirkişi olarak önerdi.
Aynı zamanda AfD güdümlü Desiderius-Erasmus Vakfı Denetleme Kurulu üyesi olan Vosgerau, 2019 yılında da dile getirdiği benzer görüş ve düşüncelerini savundu.
Bu yöndeki görüş ve düşüncelerini yazılı olarak da iletti.
Sağ popülist AfD’nin yabancı düşmanı olduğu yıllardır bilinmektedir.
İslam düşmanı olduğu da.
Irkçı olduğu da.
İçişleri Komisyonu’nun 7 Haziran’daki oturumunda Ulrich Vosgerau’nun “Yakın ve Orta Doğu’daki, Afrika’daki insanların kısıtlı bilişsel yetenekleri yüzünden o bölgelerden göç, Almanya’da zekâ ortalamasını düşürecektir” diye hem ön yargılı hem de ırkçı bir iddiada bulunduğu ortaya çıktı.
Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller, Sol Parti ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) bu ırkçı yaklaşıma tepki gösterdiği de.

Haberin Devamı

AKLIMA SARRAZIN GELDİ
Bunu duyunca, Almanya’da yıllar önce benzer ırkçı bir yaklaşım sergileyen SPD’li Thilo Sarrazin aklıma geldi.
2002-2009 yıllarında Berlin Eyalet Maliye Senatörü ve bir dönem Alman Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapan Sarrazin, ‘Lettre International’ isimli dergiye 2009 yılında verdiği demecinde, “Kosovalılar nasıl Kosova’yı istila etmişlerse, Türkler de Almanya’yı öyle istila edecekler: Yüksek doğum oranıyla” diyerek ırkçı bir tutum sergilemişti.
Berlin’de yaşayan Arapların ve Türklerin çoğunun uyum sağlamak istemediğini ve uyum sağlama yetisi olmadığını da ileri sürmüştü.
Hatta hiçbir bilimsel kanıtı olmadığı halde, “Ben bu ülkede yaşayan, devleti reddeden, çocuklarının eğitimi için doğru dürüst çaba göstermeyen, sürekli olarak başörtülü küçük kız çocukları üreten kimseyi kabullenmek zorunda değilim. Bu Berlin’de yaşayan Türklerin yüzde 70’i Arapların yüzde 90’ı için geçerlidir” diyerek, tam bir Arap ve Türk düşmanlığı sergilemişti.
Thilo Sarrazin, nefret kusan benzer söylemlerini 2010 yılında yayınlanan ‘Almanya Kendi Kendini Yok Ediyor’ adlı kitabında da sürdürmüştü.
Torunlarının kendilerini yabancı hissetmeyecekleri bir ülkede, bir kentte yaşamalarını istediğine yer vererek tam bir ırkçılık sergilemişti.
Yabancı düşmanlığını körüklemişti.
Kitabı yayımlandıktan kısa bir süre sonra Thilo Sarrazin’e Berlin’in ‘Küçük İstanbul’ olarak bilinen Kreuzberg kesiminde hem de üzerinde Türkçe ‘Kreuzberg Merkezi’ yazan binanın önünde, “Kendinizi burada yabancı hissediyor musunuz?” diye sormuştum.
“Hayır, kendimi Kreuzberg’de yabancı hissetmiyorum. Kreuzberg Berlin’in bir semti. Kendimi burada niye yabancı hissedeyim ki?” yanıtını vermişti.
Aynı yıl yaptığım bir söyleşide Başbakan Angela Merkel’e de “Türklerin ve göçmen kökenlilerin yoğun olarak yaşadıkları başkent Berlin’in Kreuzberg, Wedding ve Neukölln kesimlerinde caddelerden geçerken neler hissediyorsunuz?” diye sormuştum.
Hemen anlamıştı kimi ve neyi kastettiğimi...
Ve “Ben Almanya’da kendimi yabancı hissetmiyorum ve gelecek neslin de kendisini yabancı hissedeceği korkusu yaşamıyorum” yanıtını vermişti.

Haberin Devamı

O SORUYA CEVAP VERMEDİ
Thilo Sarrazin, aynı günlerde Hessen’de katıldığı bir etkinlikte de, “Biz doğal yollardan ortalama aptallaşacağız. Türkiye’den, Yakın ve Orta Doğu’dan, Afrika’dan gelen göçmenlerin eğitim düzeyi diğer ülkelerden gelen göçmenlerinkinden daha düşüktür. Zekâ yüzde 80 ebeveynlerden çocuklara geçer” diyerek göçmen kökenlilerin Almanya’yı aptallaştıracağını ileri sürmüş ve tam bir ırkçılık sergilemişti.
Hürriyet’in bürosunun da bulunduğu Berlin’deki Federal Basın Evi’nde kitabının tanıtımında, atalarının Fransız, İngiliz ve İtalyan kökenli olduğunu bildiğim Thilo Sarrazin’e kendisinin de saf kan Alman olmadığını hatırlatıp, “Acaba siz şahsen Almanya’nın aptallaştırılmasına ne kadar katkıda bulundunuz?” diye sormuştum.
Tabii bu muzipçe bir soruydu.
Alman ve yabancı medya mensuplarının çoğu gülümsemişlerdi.
Hatta bazılarının, “Çok iyi bir soru” dediklerini de duymuştum.
Tabii Sarrazin bu soruyu yanıtsız bırakmıştı.
Ne diyebilirdi ki?..
Görülüyor ki, Almanya’da çok Sarrazin’ler var...
Maalesef...

 

 

BAKMADAN GEÇME!