Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2015 00:00
Yirmi beş yıl öncesine kadar, duvarların böldüğü Berlin'i kimse pek sevmezdi. Kenti ikiye bölen yüksek kalın duvarlar, bir tarafta soğuk ve asık suratlı Rus, diğer tarafta Amerikan askerleri, bakımsız binalar, kasvetli bir hava verirdi Berlin'e.
Hüzünle ayrılırdı insan. Daha Berlin'e girerken sınır kontrolleri, sanki yasak bir kente giriyormuşsunuz hissi verirdi. 9 Kasım 1989'da duvarlar
yıkılınca, sadece Brandenburg kapısının altından geçmek için Berlin'e gittim. Duvar döneminde Brandenburg kapısı Batı'yla Doğu'nun, Varşova Paktı'yla NATO'nun sınırlarını işaretliyordu. Kapının altından geçilmiyordu. Üzerinde dört atlı savaş arabasını süren zafer tanrıçası Victoria, Batı'dan sadece arka taraftan görülüyordu.
Duvarların yıkılmasıyla Berlin kendini çok hızla toparladı. Yılların kaybını telafi etmek, eski ihtişamına kavuşmak için Roma, Londra, Paris ve Viyana gibi dünyanın gözde kentleriyle kıyasıya bir yarışa girdi. Restore edilen eski tarihi binalar ve arasından yükselen en modern mimari örnekler, dünya yakın tarihine damgasını vuran bu kente büyüleyici bir özellik kazandırdı. Her şeye rağmen
Avrupa'nın en yeşil metropolü unvanını kaptırmayan Berlin, geniş hoşgörüsüyle genç sanatçılara, müzisyenlere, gizli bilgileri kamuoyuna ifşa eden Whistleblower hareketine bugün ana kucağı oldu. Berlin gelen turist sayısında Roma'yı solladı. Şimdi Londra ve Paris'le yarışıyor.
Berlin turizminden sorumlu Visit Berlin'in Müdürü Burghard Kieker, her yıl Berlin'de görev yapan yabancı gazetecilerle bir akşam yemeğinde buluşup istatistikleri açıklar. Her sene bir sürprizle gelir. Bu seneki sürprizi Türk turistler. Bu yılın ilk dört ayında Berlin'i ziyaret eden yabancı turistler arasında en fazla artış Türk turistlerde. Gerçi yabancı turistler arasında İngilizler ve İtalyanlar başı çekiyor. Ama ilk dört ayda Türk turistlerde konaklama sayısı 47 bin 894. Yüzde 40.8 oranında bir artış. Kieker dedi ki; “Türk turistler Berlin'i keşfetti. Eğer Türklere
vize olmasa, en büyük turist adaylarımız arasına girerler...”