Güncelleme Tarihi:
Bu yıl, Solingen faciasının 18. yıl dönümü. Tam 18 yıl önce, Solingen’de Genç ailesinin oturduğu ev, Neonazilerle ilişkisi olduğu belirlenen dört genç tarafından kundaklandı. Genç ailesi, yangında beş ferdini kaybetti: Saime (6), Hülya (9), Gülistan (13), Hatice (18) ve Gülsüm (28)... Binada oturan ailenin diğer fertleri de yaralandı.
Çok ağır yaralanan Bekir, sağlığına kavuşabilmek için defalarca ameliyat olmak zorunda kaldı, fakat onlarca yıl sonra bile yangının izlerini ne bedeninden ne de ruhundan silebildi. Hem bu, o kadar kolay mı?
Ya Mevlüde Ana.. 18 yıl önce ocağına düşen ateşin alevleri, hem yüreğini hem de ruhunu dağlıyor. Acısını kimseye bellli etmemeye çalışıyor, fakat için için ağlıyor. Ağlamanın, sızlamanın da bir faydası olmadığını bile bile. Fakat, ana yüreği bu. İki kızını, iki torununu ve bir yeğenini alevlerin arasında kaybeden bir ananın yüreği. Bu acıya yürek mi dayanır?
Dört kundakçı da, cezasını çekti ve özgürlğüne kavuştu. Fakat, yakılan beş can geri gelmedi; kıyamete kadar da gelmeyecek.
Mevlüde Ana’yı 18 yıldır hepimiz tanıyoruz. 18 yıl sonra duygu ve düşüncelerini sizlerle paylaşmak için bir görüşme yaptım. Özetleyerek aktarıyorum:
“Başkaları için 18 yıl oldu. Benim için bir yıl, bir ay bile olmadı; bana sanki bugün olmuş gibi geliyor. Acımız hiç dinmedi. O geceki çığlıkları bir an bile unutamıyorum; zaten unutmam da münkün değil. Çocuklarım içeride, ben dışarıda çığlık atıyorduk. Çığlık atmaktan boğazım kurumuştu. İtalyan , Alman komşular koşup geldiler. Alevlerden evin içine giremediler. Çocuklarım alevler arasında can verdiler.
Türk, Alman, herkes, acımı paylaştı. Hepsi sağolsun! Beş canımı verdim; kimseye kin gütmedim. Allah, bu acıyı hiç kimseye yaşatmasın! Takdiri ilahi, alın yazım bu deyip sabrettim. Her zaman Allah’a dua ettim. Allah, bana dağlar kadar sabır verdi. Herkesi evlat olarak gördüm.
Kızım Hatice’ye derslerinde yardımcı olan bir Alman komşum vardı. Çocuklarımı çok seviyordu. Yangından sonra, ‘Hayatım karardı, ben artık burada yaşayamam’ dedi ve Hollanda sınırına taşındı.
Çocuklarımın yaşıtları büyüdüler. Onları görünce, benim çocuklarım da şimdi bu yaşta olacaklardı diyorum. Geçen gün eşimle yanan evin olduğu yere gittik. Eski Alman komşum bizi görünce hemen yanımıza geldi; hatırımızı sordu. Yangın olduğunda üç yaşında olan çocuğu büyümüş. Tabii insan duygulanıyor. Dünyadaki felaketleri de görünce, yüzlerce, hatta binlerce insanın hayatını kaybettiği felaketleri duyunca, kendimi teselli ediyorum.
28 yaşında Almanya’ya geldim. Şimdi 68 yaşındayım. Buraya alıştım. Çocuklarım, torunlarım burada yaşıyor. Kendimi burada evimde gibi hissediyorum. Türkiye’ye gidince, bir süre sonra Almanya’yı arıyorum. Artık Almanya’dan kopamıyoruz. Torunlarım acılarımı hafifletiyorlar; acılarımı bal eyleyip beni hayata bağlıyorlar.
Allah’ın yarattığı her insana saygı duymalıyız. Hepimiz insanız; insanlığa önem vermeliyiz! Birbirimize saygı, sevgiyle bakmalıyız! Birbirimizin değerini bilmeliyiz! Dünya, dünya malı geçicidir. Hepimiz Allah’ın yarattığı kullarız. Üç günlük dünya, kime kalmış? Malı olan da gidiyor, olmayan da.. Aç kalan da gidiyor, tok olan da... Şu fani dünyada insanca yaşamayı, insanı sevmeyi öğrenmeliyiz! Birbirimize her şeyi veremeyiz, ama sevgiyi verebiliriz. Sevgi, insanın içindeki bütün kötülükleri yok eder. Sevginin, saygının olduğu yerde, kötülük olmaz.”
İşte, can evine düşen ateşi kine değil, sevgiye dönüştüren bir Anadolu Ana’sının duygu ve düşünceleri...
Mevlüde Ana, tam 18 yıldır metaneti ve vakarı ile çilekeş ve vefakâr Anadolu kadınının bütün erdemlerini yansıtıyor. Barış ve huzur içinde birlikte yaşamanın her zaman mümkün olabileceğini öğretiyor. Kısaca; hepimize insanlık dersi veriyor.
Hepimiz, bu acılı ana yüreğine kulak vermeliyiz!