PORTEKİZLİ Armando Rodrigues, Almanya’ya gelen bir milyonuncu yabancı işçiydi 1964 yılında.
Köln tren istasyonunda törenle karşılandı.
Kendisine bir ‘mopet’ (motorlu bisiklet) armağan edildi.
Daha sonraki yıllarda Almanya’ya ‘Gastarbeiter’ akını devam etti.
Bazıları bir süre çalışıp ülkelerine geri döndü, ama çoğu kaldı.
Hem Alman tarafı hem de yabancı işçiler, buna hep ‘geçici’ gözüyle baktı.
“Nasıl olsa birkaç yıl çalıştıktan sonra dönecekler” diye düşünen Alman politikacılar, ‘kalıcı çözüm’ üretmeyi akıllarının ucundan bile geçirmediler.
Misafir işçiler de “Nasıl olsa birkaç yıl çalışıp geri döneceğiz” diye düşündüklerinden uyum sağlamak için doğru dürüst çaba göstermediler.
Ancak zamanla yabancı işçiler eşlerini ve çocuklarını da Almanya’ya getirmeye başlayınca durum değişti.
Dönemin Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan koalisyon hükümeti 1973’te yeni işçi getirilmesini durdurunca, Almanya’ya gelen eş ve çocukların sayısı görülmemiş bir artış gösterdi.
Ama buna rağmen uyum konusunda hiçbir ciddi girişimde bulunulmadı.
*
İşte yeni politikalar üretilmesi için dönemin SPD-FDP koalisyonu 1978’te Kuzey Ren Vestfalya’nın (NRW) SPD’li eski Eyalet Başbakanı Heinz Kühn’ü ‘Yabancılar Sorumlusu’ görevine getirdi.
Kühn, Almanya’nın bir göç ülkesi haline geldiğinden hareketle “Almanya’daki yabancı işçiler ile ailelerin uyumunun konumu ve geliştirilmesi” başlığı altında ‘Kühn Memorandumu’ hazırladı.
Bu memorandumda uyum için Almanca’ya ağırlıklı verilmesi yer aldı.
Sınıfların çok uluslu çocuklardan oluşması önerildi.
Okullarda yabancı çocukların anadillerinin birinci veya ikinci yabancı dil olarak öğretilmesi de.
Meslek eğitimine ağırlık verilmesi de.
Hatta Almanya’da doğan yabancı çocuklara doğuştan Alman vatandaşlığı verilmesi ve reşit olunduğunda tek vatandaşlıkta karar kılınması bile.
Yani, ancak tam 20 yıl sonra gerçekleşen bu ‘opsiyon model’ önerisi ‘Kühn Memorandum’da yer aldı.
Kühn’den sonra FDP’li Liselotte Funcke, 1981’de ‘Yabancılar Sorumlusu’ oldu.
TÜRKLERİN MELEĞİ
Türklere sahip çıktığı için ‘Türklerin meleği’, ‘Türklerin annesi’ olarak nitelenen Liselotte Funcke, 10 yıl görev yaptı.
Yabancıların kimliklerinden ve kültürlerinden feragat etmeden uyum sağlamalarına ağırlık verdi.
Hatta yabancıların uyumu için ayrı bir ‘bakanlık’ kurulmasını önerdi.
Türk çocuklarının yuvaya, okula gönderilmesi için yoğun çaba gösterdi.
Dönemin Başbakanı ve CDU Genel Başkanı Helmut Kohl’den gereken desteği görmediği için 1991’de görevinden istifa etti.
Yerine aynı partiden Cornelia Schmalz-Jacobsen geldi.
Schmalz-Jacobsen, artık Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini savundu.
Ama dönemin Başbakanı Helmut Kohl ve CDU ile CSU buna karşı çıktı.
O dönemde eski Yugoslavya’da yaşanan savaş yüzünden yüz binlerce kişi Almanya’ya gelip, iltica talebinde bulundu.
Buna paralel olarak yabancı düşmanlığı da arttı. Mölln’de ve Solingen’de Türk ailelerin evleri kundaklandı, 8 Türkiye kökenli insanımız yandı.
Schmalz-Jacobsen de 1993’te ‘ius sanguinis’, yani kana dayalı vatandaşlık yerine ‘ius soli’, doğulan yere dayalı vatandaşlık yasası tasarısı hazırladı. Ama destek görmedi.
1998’de Schmalz-Jacobsen’in yerine Marieluise Beck, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller’den oluşan koalisyon hükümeti tarafından ‘Yabancılar Sorumlusu’ görevine getirildi.
Yeşiller’li Beck, Heinz Kühn’ün ve Schmalz-Jacobsen’in yabancıların çocuklarına doğuştan vatandaşlık önerilerine sahip çıktı. Schröder hükümeti 1 Ocak 2000 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere bunu hayata geçirdi.
Beck, yabancılara ‘azınlık hakkı’ verilmesi için de ağırlığını koydu.
2002’de de Federal Hükümetin Göç, Sığınmacılar ve Uyum Sorumlusu oldu. 2005’te görevin den ayrıldı.
Beck’in yerine CDU’lu Maria Böhmer, Başbakan Angela Merkel tarafından Federal Hükümetin Göç, Sığınmacılar ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı olarak göreve getirdi.
Böhmer, ‘Uyum Zirvesi’ni hayata geçirdi.
‘Ulusal Aksiyon Planı Uyum’u devreye soktu, eğitim ve Almanca’ya ağırlık verilmesi için kampanyalar sürdürdü.
İşletmelerde çeşitliliği desteklemek için ‘Çeşitlilik Charta’sını hayata geçirdi.
Yurt dışında alınan diplomaların eşitliği için çaba gösterdi.
Böhmer, 2013’te görevi bıraktıktan sonra yerine ilk göçmen kökenli Uyum Sorumlusu olarak Aydan Özoğuz görev aldı.
“Almanya bir göç ülkesidir” tezinde ısrar etti.
AB vatandaşı olmayan yabancılara da yerel seçimlere ve referandumlara katılma hakkı verilmesi için ağırlığını koydu.
‘Çifte vatandaşlık’ hakkı verilmesini yeniden gündeme getirdi.
Ama gelmiş geçmiş ‘Yabancılar Sorumluları’ ve ‘Uyum Sorumlularının’ önerilerine kendilerini göreve getiren hükümetler hiçbir zaman gereken desteği vermedi.
Aydan Özoğuz, bu yıl mart ayında görevi bıraktı ve yerine CDU’lu Annette Widmann-Mauz göreve geldi.
İşte bu hafta çarşamba günü Berlin’de ‘
Uyum İçin 40 yıl’ sloganıyla ilk ‘Yabancılar Sorumlusu’nun atanmasının 40’ıncı yılı vesilesiyle bir etkinlik düzenlendi.
Artık hayatta olmayan Heinz Kühn ve Liselotte Funcke’nin dışındaki tüm ‘Uyum Sorumluları’ oradaydı.
Duygu dolu anlar yaşandı.
Başbakan Angela Merkel de katıldı ve Almanya’nın geleceğini uyumun şekillendireceğinin altını çizdi.
Evet, uyum, barış içinde birlikte yaşamın olmazsa olmazıdır.
İşte bu yüzden, “Uyumun gerçekleşmesi için bir 40 yıl daha beklemeyin, beklemeyelim” diyoruz.