Bilim dünyasında kadın olmak

Güncelleme Tarihi:

Bilim dünyasında kadın olmak
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 2015 10:38

Bu hafta üniversitede yardımcı danışmanım Connie St Louis’le bir araya gelmem gerekiyordu.

Haberin Devamı

Bu görüşme Ekim ayında doktora tezimi teslim edip edemeyeceğimi (Yani bu korkunç tez yazma işkencesinden sonunda kurtulup kurtulamayacağımı) belirleyecekti.

Ama üniversitenin bilim gazeteciliği bölümü başkanı olan danışmanımın hayatındaki tek iş benim tezimi okuyup yorum yapmak olmadığı için görüşme ertelendi.

Bana attığı epostada bir konferans için Güney Kore’ye gitmesi gerektiğini, Pazartesi günü döner dönmez beni görebileceğini söylüyordu.

Açıkçası çok sinirlenmiştim (Aranızda doktora tezi yazan var mı bilmiyorum ama o tezi tamamlamak çocuk doğurmak gibi bir şey. Sanırım stres hormonlarımı da etkiledi. En ufak şey sinir krizi geçirmeme neden olabiliyor).

Seul’da benden daha önemli ne işi olabilir (!) anlamak için Connie’yi sosyal medyada yakın takibe aldım.

Meğerse orada Dünya Bilim Gazetecileri Konferansı’na katılıyormuş.

Danışmanımın Güney Kore’den yaptığı ilk paylaşımlardan biri “İngilizler ‘in yurtdışında ne denli utanç verici davranışlar sergilediğini” söylemek oldu.

Yıllarca Türkiye’nin güney illerinde ölümüne içip sokaklarda sevişen, ona buna sataşan İngiliz turistlere maruz kaldığım için açıkçası danışmanıma katılmadan edemedim.

Ama sözlerinin devamını okuyunca anladım ki, aslında konu konferansta bedava şarabı fazla kaçıran bir profesörün seviyesizliklerinden çok daha ciddiydi.

Nobel ödüllü biyokimyager Tim Hunt yaptığı konuşmada “Size kadınlarla ilgili problemimi söyleyeyim. Onlar laboratuvardayken üç şey oluyor. Ya size aşık oluyorlar, ya siz onlara aşık oluyorsunuz ya da eleştirildiklerinde ağlıyorlar” demiş ve sözlerine “Kadınların önünü kapatmak istemiyorum. Ama tek cinsiyetli laboratuvarları savunuyorum” diyerek devam etmişti.

Connie’nin tweeti kısa sürede yüzlerce kişi tarafından paylaşıldı ve Dünya medyasının da ilgilisini çekti.

Çünkü Tim Hunt’ın sözleri bilim dünyasında kadınların karşı karşıya kaldığı “ikinci sınıf insan” muamelesini açıkça ortaya koyuyor, garip bir şekilde dünyanın en eğitimli çevrelerinde seksizmin halen ne denli güçlü ve sıradan olduğunu gösteriyordu.

Tepkiler o denli büyüdü ki Tim Hunt sonunda UCL’deki pozisyonundan istifa etmek zorunda kaldı.

Elbette bu feminizm için ufak ama önemli bir zaferdi.

Ama bence bütün bu olayda en dikkat çekici olan şey 72 yaşındaki zeki, eğitimli ama çağa ayak uyduramamış bir dinozorun uygunsuz görüşleri değil, onun istifası ile ilgili bazı kadınların yaptığı akıl almaz yorumlardı.

Sosyal medyada ve muhafazakar görüşlü bazı gazetelerde Hunt’ın sözleri “basit bir şaka” olarak savunuldu ve “Femi-nazi”ler (!) değerli bir bilim insanını yok yere “harcamakla” suçlandı.

Ve enteresan ama bu suçlamaları yapanların çoğu da erkekler değil kadınlardı!

Elbette her kadının 50’lili yıllarda yaşamayı, ofislerde sadece dekor olmayı istemeye hakkı var...

Ama kimsenin kendisine layık gördüğü bu ikinci sınıf insan muamelesini, eleştirilince hemen paramparça olan nazik çiçek imajını, erkek egemen bir sektörde ayakta kalmaya çalışan, yaptığı işte iyi olan ve ciddiye alınmak isteyen kadınların üzerine yamamaya hakkı yok...

Şimdi Tim Hunt ve anti-feminist kadınlardan çok Pazartesi günü Connie ile olan görüşmeme odaklanmam gerekiyor tabii ki..

Yani daha doğrusu o tezimin ilk taslağını yerden yere vururken ağlamaya başlamamak için kendimi hazırlamam gerekiyor.

Ne de olsa güçlü bilim kadınlarının onurunu korumak için Nobel ödüllü bir efsaneyi işinden eden danışmanımın çaresizlik gözyaşlarıma tahammül edeceğini varsaymak saflık olur...

Bana şans dileyin!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!