Süleyman SELÇUK/BERLİN
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2010 15:02
1970 yılından beri Almanya'da yaşayan ve çalışmalarını Berlin'de sürdüren ressam İbrahim Coşkun, Almanya'da görsel sanatlara yatırımlarda düşüş, buna karşı Türkiye'de önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
TÜRKİYE'DE Tunceli'nin bir köyünde doğan ve 1970 yılında Almanya gelen ressam İbrahim Coşkun, yıllardır çalışmalarını sürdürdüğü Berlin'in Avrupa'nın önde gelen kültür ve sanat kentleri arasında yer aldığını söyledi. İbrahim Coşkun, Almanya'da görsel sanatlara yatırımlarda düşüş olduğunu belirtirken buna karşın Türkiye'de önemli ölçüde bir artış kaydedildiğine de dikkat çekti.
İbrahim Coşkun sorularımızı şöyle yanıtladı:
İbrahim Bey söyleşimize başlamadan önce okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Tunceli'liyim. Mütevazı anne ve babanın çocuğu olarak Tunceli merkezine bağlı Kuyluca Köyü'nde (Eski adı Putik) dünyaya geldim. İlkokulu bitirinceye kadar da çocukluğumu bu köyde geçti. 1970'de Almanya'ya geldim. Bir yandan çalışırken, bir yandan da beni ve duygularımı en iyi ifade edeceği kanaatine vardığım görsel sanatlar alanında kurslar ve atölye çalışmalarına katıldım. Ardından başladığım akademik eğitimin bitiminden bugüne kadar da yaşamımı sanatçı olarak sürdürme savaşındayım.
Berlin'de olmak sanatçı için bir ayrıcalık mı ?
Doğu Bloku'nun dağılması ve iki Almanya'nın birleşmesinden sonra Berlin hem coğrafi hem de tarihi konumundan dolayı Avrupa'nın önemli sanat ve kültür kentlerinden biri konumuna geldi. Kısa sürede Paris'ten, Londra'dan, ve Newyork'tan daha fazla önem kazandı. Bu gelişme neticesinde doğal olarak sanatçı ve sanat pazarlamacısı içinde Berilin'de yaşamak, çalışmak ve üretmek de önemli bir imaj, bir ayrıcılık halini aldı.
Bazı sanatçıların Türkiye'ye döndüğünü İstanbul'a gittiğini duyuyoruz. Sizce Berlin cazibesini kaybetti mi? Neden Türkiye'ye gidiyor sanatçılar?
Evet uzun süre Almanya'da Berlin'de yaşayıp Türkiye'ye dönen arkadaşlarımız, ağabeylerimiz var. Bana göre bu dönüşler iki ülke, iki iklim, iki coğrafya arasında alınan bir tercih meselesi ve onlar açısından doğru bir tercih. Berlin bu dönem sanatçılar için cazibesini yetirmiş olabilir ama, günümüzde uluslararası yüzlerce sanatçı içinse oldukça çekici bir konumdadır.
Soru:Sanatçılar için ayrıcalı bir yeri olan Berlin'de yaşayan sanatçı olarak karşılaştığınız zorluklar, ya da imkanları nedir sizce?
Berlin'i dünya sanat ve kültür başkenti yapmak her şeyden önce bir devlet politikasıdır. Birleşen Almanya'nın dünyaya yansıtılmak istenen vitrinidir Berlin. Ağırlama salonunda Orijinal Picasso resmi olan bir kurumun prestiji ne ise, Almanya'nın Berlin'e vermek istediği imaj da bu. Ama ilginçtir bunun paralelinde ekonomik olarak iflas etmiş bir Berlin'le karşı karşıcayız. Yetmişli, seksenli yıllarda depolarını resimle, heykelle dolduran ve dolayısıyla görsel sanata tok bir kent. Bugün de olumsuz maddi koşullara rağmen 3,4 milyonluk Berilinde 10 bin profesyonel sanatçının çalıştığı ve barındığı dikkate alındığında söylemek istediklerim daha iyi anlaşılır.
Soru: Görsel sanatlar alanında Türkiye'yi Almanya, İstanbul'u da Berlin ile mukayese ettiğimizde hangi farklılıklar var?
Çok önemli ve birbirine zıt farklılıklar var. Türkiye'de özel sektör yeni yeni görsel sanatlar alanının maddi ve manevi değerlerinin farkına varıp çeşitli yatırımlar yapıyor. Almanya'da görsel sanatlara olan ilgi yatırımlarında gözle görülür bir düşüş var. Berlin ve İstanbul'u karşılaştırdığımızda, İstanbul 15 milyon nüfusuyla neredeyse Türkiye'yi barındırıyor. Berlin ise bunun tam tersine sanata doyan çok sanatçı barındıran bir kent. Dolayısıyla sanatın karlı bir yatırım olduğu bilincine yeni varan Türkiye'deki sermayenin merkezi İstanbul'dur. Hem sanatçı için, hem de sanat pazarlayıcısı için daha güvenli bir gelecek vaat ediyor.
Soru: Türkiye'de sanatçıya ve sanata olan ilgi nedir? Berlin'in sanata doyduğu ve İstanbul'un sanatçılar için cazibeli bir mekan olduğu söyleniyor. Görüşünüz nedir?
Türkiye'de sanat ve sanatçıya olan ilgi gün geçtikçe artıyor. Berlin içinde barındırdığı profesyonel sanatçı ve nüfusu gereği sanata doyarken, İstanbul 15 milyon nüfusuyla sanata daha aç, cazibeli bir kültür kentidir.
Soru: Dünya sanat ve kültür başkenti Berlin'in iflasından bahsediyorsunuz, buna bir açıklama getirir misiniz?
Berlin sadece bir sergi mekanı. Sanat ve kültürün en üst düzeylerde sergilendiği kocaman bir alan. İzleyicisi, alıcısı ise çoğunlukla Berilin'de yaşayanlar değil kent dışından ve Avrupa'nın değişik yerinden gelen sanat meraklıları. Yani sanatın ve kültürün en üst düzeyde yaşadığı Berlin'de sanatçıların çokluğu sanatın değerini bir yerde düşürüyor. Buradaki sanatla yaşanmaz kira ödenemez duruma geldi.
Soru: Ön yargıların yıkılması için sanatçılara nasıl bir görev düşüyor?
Kimliğiniz ve üretkenliğiniz arasındaki uyumu en üst düzeyde sergileyemiyorsanız ön yargıları, engelleri hiç bir zaman yıkamaz, ve Avrupa sanat ortamında saygın bir yer edinmeniz mümkün değildir. Kendinizi, sanatınızı ön plana çıkartarak başarılı olduğunuz kanısını vermelisiniz.
Evet tam burada sormak istiyorum, duyumlara göre on bin sanatçının yaşadığı 3,4 milyonluk başkent Berlin'de bir Türk sanatçısı olarak neredesiniz siz, yani Avrupa ya da Almanya sanat ortamında olmak istediğiniz yere gelebildiniz mi? Değindiğiniz ön yargıları, engelleri yıkabildiniz mi? Bahsettiğiniz farklı Anadolu kimliği ve üretkenliğini kabul ettirebildiniz mi?
Yaptım mı bilmiyorum, ama kendime sormadan da etmiyorum. Almanya'nın en iyi sanat kitapları çıkaran bir yayın evi tarafından benimle ilgili kitap çıkartılıyorsa, çıkan kitaplarda çok önemli sanat tarihçileri benimle ilgili övücü yazılar yazıyorlarsa, çok önemli kurum, müze ve galerilerde eserlerim sergileniyorsa birçok saygın koleksiyoncular tarafından eserlerim satın alınıyorsa bu başarılı olduğumu gösterir görüşündeyim. Fakat sanatta başarı günlük değildir ve sürekli değişkendir. Düşünceniz ve üretkenliğinizde değişiklik göstermiyorsanız, çağdaş sanatı çok iyi takip edip çalışma tarzınız ve düzeyinizi yenilemiyorsanız kendinizi çok çabuk bitirirsiniz ya da bitirirler sizi.!!!!
Sanatı seven, sanatı yaşayan ve ileriye taşıyan halk mı sanatçı mı?
Sanatı sevmek, sanatın üretilmesine destek olmak ve sanatı korumak farklı olgulardır bence. Tarlasında Zeyus'un heykelinin bir parçasını bulan bir köylü onun tarihini ve değerini fark etmez. Bir duvar taşı olarak algılar ve böyle de kullanabilir. Tesadüfen Goya'nın eserlerinden birini aldığı eski bir dolabın içinde bulun bir işçi onun değerini tanıyamaz ve çöpe atar. Bu tür örnekler çok yaşanmıştır. Bundan dolayıdır ki, sanat da yaşamdaki diğer olgular gibi varlığını sürdürmek için kendi bilimini kendi barınağını, pazarını ve kendi geleceğinin koruyucusunu yaratmıştır.
Sizce Türkiye'de sanatı ve sanatçıyı besleyecek bir sanat pazarı oluştu mu, ya da sanat sermaye ile buluştu mu?
Bence evet, Türkiye'deki sermaye, sanat eserlerini alacak güçteki kesim sanata yatırım yapmanın ne kadar zevkli, itibarlı ve karlı bir yatırım olduğunun bilinci içindedir. Bunda dünyanın saygın sanat Koleksiyonlarına sahip olan Sabancı, Eczacıbaşı ve Koç gibi büyük holdinglerin sanata verdiği desteğe ve yaptıkları yatırımın etkisini de göz ardı etmemek lazım.
Bünyesinde 10 bin sanatçı barındıran Berlin'in konumu maddi açıdan sanatçılar ve sanat pazarlayıcıları için kötü bir durum sergilerken, bakıyorsunuz İstanbul'daki bir sanat Bianeline katılan Berlinli galericiler yaptığı satışların karlarıyla Berlin'deki bir yıllık kira gelirlerini karşılıyorlar.
Başkent Berlin'de yaşayan sanatçılarla ilişkileriniz nasıl, sanatsal açıdan dayanışma var mı, Berlin Türk sanatçısına nasıl bakıyor?
Çok olmasa da görsel sanatlar dalında çalışan tahminim 30'a yakın sanatçı arkadaşım var. Bunlardan bir kısmı genç nesil dediğimiz Almanya'da doğmuş, eğitimini burada almış sanatçılar. Sanatçılar genelde bireyselliği tercih ettiğinden aralarında sıkı bir dayanışma olduğu söylenemez ve ortak sergi ve projeler çerçevesinde nadir de olsa bir araya geliyorlar. Örneğin, bir yıl önce Alman Sendikalar birliği'nin galerisinde benimle beraber beş Türk sanatçısının ortaklaşa açtığı sergi gibi. Bunun yanında Türkiye'den gelen önemli sergiler de var.
Soru: Söyleşimizin sonunda tekrar size dönelim ve gelecekte ne var? Türkiye, İstanbul yolu gözüküyor mu?
Var, en azından düşünce var. Ağırlıklı ve aralıklarla İstanbul'da, Türkiye'de kalmak var. Üretkenliğimin kaynağı olan Anadolu coğrafyasını daha iyi iyi tanımak coğrafyasındaki tarih ve yaşam gerçeğini dokümantasyon yapmak ve bunun eşliğinde kapsamlı bir sergi programı var. Bir de kendi memleketimde Sanat Müzesi olan bir vakıf kurma planlarım var. Ama her şeyden önce görsel sanatlardaki üretmenin havası suyu olan Almanya'nın ışıksızlığına, sıcaksızlığına isyan var artık diyorum.