Güncelleme Tarihi:
BERLİN, son yıllarda Avrupa’nın en gözde şehirlerinden biri. Turist sayısında Roma’yı geride bırakarak, Londra ve Paris’ten sonra üçüncü sıraya yerleşti.
Kente gelen turistlerin en uğrak yerlerinden biri de hiç şüphesiz Bergama Müzesi.
Özellikle Türkiye’den gelen turistlerin, gezerken daha farklı duygularla izlediği Bergama Müzesi’ni sizin için gezdik.
İki ülke bilim insanları arasında da zaman zaman aidiyeti üzerine tartışma konusu olan Bergama Sunağı, müzenin en görkemli parçasını oluşturuyor. Türkiye’den gelen insanlar müzeyi gezerken, iki farklı duyguya kapılıyor.
Kimisi, Türkiye’deki antik eserlerin hoyratça kullanıldığından yola çıkarak “İyi ki buraya getirilmiş. Bizde kalsaydı, bu kadar güzel korunamazdı” diyor.
Kimisi de, tarih eserlerinin çıkartıldığı anavatanlarında sergilenmesinden yana ve “Bunlar bizimdi, alavere dalavere yapılarak Berlin’e getirildi” diye düşünüyor.
KULAKLIKLARI UNUTMAYIN
Yılda ortalama 1 milyon ziyaretçi çeken Bergama Müzesi, geçtiğimiz aydan itibaren 2025 yılına kadar sürecek tadilata alındı.
Ancak tadilata rağmen Neues Musem tarafında yer alan güney kapısından giriş yapıyoruz müzeye. Yağmurlu havada bile uzun kuyrukları görmek mümkün.
Müzenin girişinde aralarında Türkçe’nin de bulunduğu birçok dilde eserleri tek tek tanıtan, ‘audio guide’ kulaklıkları almak mümkün. Müzeye ilk kez gelenlere ve özellikle de zamanı olanlara kulakları almalarını tavsiye ediyoruz.
BERGAMA SUNAĞI
Müzeye girişte, müzeye adını veren görkemli ‘Bergama Sunağı’, ziyaretçileri karşılıyor.
‘Bergama Tapınağı’ olarak da bilinen yapı, Osmanlı döneminde 1878-1886 yıllarında Ege’nin şirin kasabası Bergama bölgesinde Alman arkeologların başlattığı kazılarda ortaya çıkarıldı.
Bergama Sunağı, 1890’larda parçalar halinde Berlin’e getirildi. Yaklaşık 35 metre eninde ve 33 metre yüksekliğindeki sunağın merdiven genişliği de 20 metre. Sunağın çevresinde ise Tanrıçaların savaşını sembolize eden reliefler (kabartmalar) bulunuyor. Reliefler arasında Apollon, Artemis ve Athena ziyaretçileri derinden etkiliyor.
BABYLON’DAN MASAL DÜNYASINA
Müzenin en değerli hazinesi elbetteki Bergama Sunağı. Ancak müzenin kuzey kanadında yer alan ve hemen Bergama Sunağı’ndan giriş yapılan ‘Milet Pazar Meydanı’, görür görmez ziyaretçileri büyülüyor.
Büyük oranda aslına uygun bir şekilde sergilenen Milet sütunlarının yer aldığı salonda, aynı zamanda 2 bin yıllık mozaikler de ziyaretçileri cezbediyor.
Ziyaretçilerin Milet’ten sonraki diğer uğrak yeri ise Babylon kentinin giriş cephesi. Sümer medeniyetine ait Babylon kentinin görkemli ‘İştar Kapısı’ da müzenin en değerli eserlerinin başında geliyor. Müzede Doğu’nun büyüleyici renk cümbüşü, ziyaretçileri masal dünyasına götürüyor.
İSLAMİ ESERLER
Müzenin bu bölümünden birinci katına çıkan ziyaretçiler İslami Eserler Müzesi’ni gezme fırsatı buluyor.
Burada Anadolu Selçuklu Devleti dönemine ait eserler de sergileniyor. Bugün Türkiye ile Almanya arasında yeniden tartışma konusu olan, Türkiye’nin iadesini istediği ‘Beyhekim Camisi Mihrabı’ da müzenin bu bölümünde yer alıyor.
Kazılar durdu
BERGAMA Müzesi’ndeki ‘Zeuss Sunağı’nı Sultan II. Abdülhamit Almanya’yla ittifakı sağlamak için bir ferman yayınlayarak, Kayzer II. Wilhelm’e hediye etti.
Sunağı, yol yapımı için bu bölgeye gelen ve Bergama’da kazı izni alan Carl Humann, II. Abdülhamit’in izniyle Almanya’ya getirdi.
Türkiye buradaki eserlerin bir çoğunun izinli getirilmediği görüşünde ve bazı eserlerin geri verilmesini istiyor. Bu tartışmalar iki ülke arasında arkeoloji çalışmalarını olumsuz etkiledi. Türkiye resmi olmasa bile, Türkiye’de kazı yapan Alman arkeologların çalışmalarını durdurdu.