Güncelleme Tarihi:
KENDİNİ Hürriyet okurlarına nasıl tanıtırsın?
26 yaşındayım. Almanya’nın batısında Remscheid şehrinde doğdum. İletişim tasarımı bölümü okudum. Grafik tasarım, fotoğraf ve video da bu bölüme dahil. Benim yoğunlaştığım bölüm tipografi. Bunun yanında yıllarca fotoğraf ve video ile uğraştım. 10-11 yaşında doldurduğum kasetler var. Reha Muhtar haberlerinden mesela. Kimselere gösteremiyorum ama (gülüyor). Yani her zaman ilgimi çekiyordu.
Aile de bu arada yeteneklerinizi destekliyor tabi.
Günde 5-6 saat müzik yaptığımız oluyordu. Ailemin bana verdiği en büyük destek, önüme hiç taş koymamaması. Pembe ayakkabı giydiğim için o kadar laf yiyordum ki ama annemin ve babamın bana sahip çıkması çok önemliydi. Bir film gösterimi olsun ya da fotoğraf sergisi hemen koşa koşa geliyorlar.
Okuldayken mi Solingen belgeselini çekmeye başladın?
Evet. İlham kaynağım yaşadığım yerler. Aslında yaptığım projeler mesela Zwischen Kultur (Ara Kültür) meselesi de veya Solingen projesi, şu an uğraştığım Hip Hop projesi, onun paralelinde de Sufi’lik hakkında da bir belgesel hazırlıyoruz. Yani bunların hepsi hayatımdan bir parça.
Yaşıtın birçok kişi bu tür projelerle ilgilenmiyor. Diğer gençlere göre farklı bir dünyada yaşıyorsun sanki.
Tabi ki salt kendi dünyamda değilim, gözlemleyiciyimdir. Bazı şeyleri yakalayıp, projeye çevirme duyum açık.
Yaptığın işlerde de bir köklere tutunma görüyorum.
Zwischen Kultur projesini yapmaya başlamadan önce bir postaneye, bir bankaya telefon açtığımda kendimi “Mirza Odabasi” olarak tanıtıyordum. Projeyi yapıktan sonra bir özgüven oluştu. Kültürel ve farklı şeylere tutunma hissiyatı hissettim. Ondan beridir, “Adım Mirza Odabaşı” diyorum ve belki de 20 dakika boyunca ismim doğru söylenene kadar uğraşıyorum. Ama artık benim de bir beklentim var. En azından adımı söyleyin.
Solingen’den ne öğrendin?
pektifimden 20 yılın özetiydi ve o 20 yılda pek bir şey değişmediğini gördüm. Sadece sosyal politikalar değil biz de kendi aramızda birçok şeye açık değiliz.
Kendini ne diye tanıtıyorsun?
Almanya’da Türk, Türkiye’ye gidince Alman… Bir arayış içinde olmakla arkadaş olduk.
Türkiye’ye dönmek gibi bir plan var mı?
Ben bunu yapamayacağımı zaten biliyorum. İlerisi için de öyle bir niyetim yok. Tabi ki hiç belli olmaz gemileri de yakmadım. Türk yemeğini, Türk müziğini hiçbir şeye değişmem. Benim yaptığım işin ana unsuru Alman dili. Benim için Alman dili ve Alman kültürü bu yönden çok önemli. Bütün enerjimi ve esinimi içimdeki Türklük. Bu ikisinin kombinasyonu çok önemli. Bunu aynı şekilde Türkiye’de yapamam.
Kobani single’ı kimin fikriydi
EBOW (Ebru Düzgün) Münih’ten bir hip hopçı. Hip hop projesi yaptığım için kontağa geçtim ve röportaj yaptık. Benim müzik yaptığımı biliyordu. İnternet üzerinden iletişimde kaldık. Şarkı yapalım dedik. Bir arkadaşımız altyapıyı hazırlandı. O da ben de yazdık aynı şeyi yazmışız. Antikapitalist bir parça ortaya çıktı. Hiyerarşiyi tersine çevirmek istedik. Biraz anarşist bir tarafı var. Ne kadar destek geldi şimdilik bilmiyorum. İlk gün 30’a yakın bağış olmuştu. Sembolik bir rakam çıkar sonuçta dünyayı kurtaramayız ama bir şey yaptık. Bir şeye faydan dokunmuyorsan bırak zararın da dokunmasın. Bu projeyle ilgili bir şey diyemem sadece tutumumu gösterdim.