Güncelleme Tarihi:
Küçükken bir gün gelip de Berlin Başbakanlığına aday olacağınız aklınızdan hiç geçer miydi?
Hiç aklımdan geçmedi de geçmezdi de. Böyle bir görevi yapabileceğimi de düşünmedim. Ben alt tabakadan geliyorum. Mücadelem sayesinde adım adım ilerledim. İlkokuldan sonra çok yönlü orta okula gidip gitmeyeceğim bile belli değildi. Babam, “Nasıl olsa kız çocuğu bir gün evlenir gider” diye düşünüyordu. Eh tabii ‘evlendikten sonra kadının bir meslek sahibi olmasına gerek yok’ diye düşünülüyordu o dönemde.
Yani tıpkı eski bir Anadolulu baba gibi....
Evet, öyle. O Anadolu’dan değil, Thüringen’den geliyordu. Ama o zamanlar genelde, “Evi erkek geçindirir” düşüncesi hakimdi. Kadın ev işi yapardı. Bu tam bir klasik iş bölümüydü. Ama ben öyle yapmadım. Liseyi bitirdim. Sosyal bilimler öğrenimi gördüm. Sonra da hukuk okudum.
ÇEVRE DOSTU BERLİN
Berlin Eyalet Başbakanı olursanız şu andaki Başbakan Klaus Wowereit’tan farkınız ne olacak?
Benim çok farklı bir yöntemim var. Her şeyden önce uzmanlarla, meclisdeki arkadaşlarımla, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan yöneticilerle bir araya gelip neyi daha iyi yapmamız gerektiğini konuşacağım. Sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin görüşlerini alacağım. Öğrenci velileriyle bir araya gelip sorunları ve çözüm önerilerini dinleyeceğim. Tabii buradan edineceğim bilgiler ışığında karar verip uygulayacağım. Eğitime, yeni işyeri ve çevre dostu bir Berlin yaratılmasına önem vereceğim. Kısacası ben Wowereit’tan çok farklı bir yapıya sahibim. Sokağın harekete geçirilmesinden yanayım. Örneğin eğitim. Bu alanda yerel yönetimler ve okul idarecileri ile bir araya gelip, sorunları görüşeceğim ve yapabileceklerimizi de hayata geçireceğim. Okulların onarılması, sınıfların yeni bir fiziksel görünüme büründürülmesi ve tabii ki öğretmen sayısının artırılması. Eğitmenlerin yetiştirilmesi. Tüm bunlar benim hedeflerim arasında. Her kesim için örnek alınacak şahıs ve şahsiyetler gerekli. Bu göçmenler için geçerli olduğu gibi kadınlar için de geçerlidir.
İşe gelince, Berlin’de farklı bir ekonomi politikasının uygulanması gerekir. Hangi yatırım bölgesinde kimlerle işbirliği yapılacağının yolları aranmalıdır. İşletmeleri Berlin’e çekmek için daha fazla çaba gösterilmeli.
Seçim öncesi Berlin’in hemen hemen her yerini dolaştınız. Kendinizi ‘yabancı’ hissettiğiniz oldu mu hiç?
Hayır. Kesinlikle hayır. Ben üzerinde Renate Künast’ın fotoğrafının bulunduğu bir otomobille dolaşıyorum. İnsanlar beni görünce el sallayıp, selam veriyor. Alkış tutuyor. Fotoğraf çektirmek istiyorlar. Hayır, kendimi ben Berlin sokaklarında hiç de yabancı hissetmiyorum. Ben kendimi burada evimde hissediyorum. Beni kahve içmek veya yemek yemek için evlerine davet eden göçmen kökenli insanlara rastlıyorum. Bu çok sevindirici bir tablodur. Kısa bir süre önce, ne yazık ki seçim hakkına sahip olmayan bir taksi şoförüne rastladım. Parayı ödemek istediğimde, “Paranızı cebinize koyun. Bana vermeyin, bu parayı partinizin eyalet teşkilatına bağışlayın” dedi. Yaşlı bir Alman kadın da bir seçim kampanyası sırasında torunları için yemek pişirdiğini, biraz beklersem bana da getirebileceğini söyledi. Bunlar insanı gerçekten duygulandıran insani yaklaşımlardır.
Siz Almanya’nın göçmenler yüzünden aptallaşacağını (Sarrazin’in iddiası) düşünmüyorsunuz....
Birincisi; böyle aptalca bir yargıya varmam söz konusu olamaz. Çünkü bilimsel olarak da insanların genleriyle zekanın bağlantısı olmadığı saptanmıştır. Zeka anne-babadan çocuklara geçmez. Ayrıca, Türkiye’de sadece birkaç yıl okula gittikleri için çoğu şeyi bilmeyen insanlar aptal değildir. Onlara da iyi bir eğitim görme imkanı sağlansaydı daha farklı yerlerde olurlardı. Örneğin ben Berlin’de Türk kökenli gençlerin oluşturduğu Deukische Generation’la tanıştım. Hepsi de pırıl pırıl zeki ve donanımlı kızlı-erkekli gençler. Çok etkilendim. Biz göçmenlerin iyi yetişmiş çocuklarının Almanya’dan başka ülkelere göç etmesine meydan vermemeliyiz. Çok dikkat etmeliyiz bu insanları burada tutabilmek için.
OY HAKKI HERKESİN
Seçim programınızda ‘katılım yoluyla uyum’ başlığı da yer almakta. Bununla neyi kast ediyorsunuz? İyi bir eğitim, iyi derecede Almanca. Ama bunun için gereken alt yapı oluşturulmalı. Herkese eğitimde şans eşitliği sağlanmalı. Dinlere saygılı davranılmalı. Kamu dalında göçmen kökenlilere şans verilmeli. Tabii yönetimde söz sahibi olmak. Bunun için de yerel seçimlere katılma hakkı önemli. AB’ye üye ülkelerden gelmeyen insanlara da yerel seçimlere katılma hakkı verilmeli. İşte bu yüzden biz yeni bir kampanya başlatmak istiyoruz.
Kamuoyu yoklamaları hiçbir partinin tek başına Berlin’de iktidara gelemeyeceğini göstermekte. Hangi parti ile ortaklığı tercih edeceksiniz?
Köklü değişiklikten yanayız. Bunun için de iktidarda olmak istiyoruz. Politik içerik olarak ortak noktalarımız SPD ile diğer partilerden daha fazladır. Ama biz geminin dümenine oturmak istiyoruz. Açılmak için.
ÇİFTE VATANDAŞLIĞIN KİMSEYE ZARARI YOK
ÇİFTE vatandaşlık hakkı verilmesini ve opsiyon modelinin kaldırılmasını da istiyorsunuz...
Biz baştan beri çifte vatandaşlıktan yanaydık. Berlinli Yeşiller imza kampanyası bile düzenledi. Hiçbir zaman opsiyon modelini savunmadık. Ancak Eyaletler Meclisi’nde böyle bir ‘çözüm’ bulundu. Oysa ki, ABD’de ve diğer ülkelerde birden fazla vatandaşlığın hiçbir sorun olmadığı görülmektedir. Biz insanların kendi içlerinde çelişkiye düşmesini istemiyoruz. Aileleriyle sürtüşmelerini de istemiyoruz. Opsiyon modeli yüzünden gençlerin önü kapatılmamalı.