Güncelleme Tarihi:
Öğrencilik yıllarında o zamanlar gastarbeiter (misafir işçi) denilen Türkiye kökenli insanların sorunları ve sosyal yaşamları ile yakından ilgilendi. Sendikal faaliyetlerde bulunduğu gibi göçmen kökenlilerin oluşturduğu birçok derneğin kuruluşuna katkıda bulundu.
1978-1980 yıllarında FİDEF kısa adıyla tanınan Federal Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu’nun genel sekreterliğini yaptı. Üniversiteyi bitirdikten sonra da serbest gazeteci olarak çalışmaya başladı. Bazı gazete ve dergiler ile radyo ve televizyonlarda Almanca veya Türkçe haberleri yayımlandı.
Ağırlıklı olarak Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu (WDR) için haber ve programlar yaptı. Türkiye’deki gelişmeleri, TürkiyeAlmanya ilişkilerini, Almanya’daki çok kültürlü hayatı, eğitim ve sosyal sorunlar ile göç ve uyumu içeren televizyon ve radyo haberleri yaptı.
1982-1984 yıllarında ünlü Alman yazar Günter Wallraff’ın En Alttakiler adlı kitap çalışmasına aktif katkıda bulundu.
Wallraf’ın belgesel film olarak da yayımlanan bu projesi için Türkiye kökenli işçiler ile tüm röportajları Osman Okkan yaptı.
Osman Okkan, 1986 yılında WDR’de kadrolu editör olarak göreve başladı. Her zaman araştırmacı, sorgulayan ve karanlıkta kalanları aydınlığa çıkartmaya yönelik bir gazetecilik anlayışı sergiledi. Almanya’da 1961’den beri kesintisiz olarak Türkçe yayın yapan ve Köln Radyosu olarak bilinen WDR Türkçe yayınlarında editörlük ve sunuculuk yaptı.
LIVANELI, İBNİ HALDUN’UN SÖZÜNÜ HATIRLATTI
İşte Essen’de Fikret Güneş öncülüğünde bu yıl Kaçış, sığınış ve hasret adı altında 11’incisi düzenlenen Ruhr Kitap Fuarı’nın 29 Nisan’daki açılış akşamı Osman Okkan, kültür elçiliği işlevinden dolayı ödüllendirildi.
Essen’deki UNESCO Kültür mirası Zeche Zollverein’da düzenlenen törende övgü konuşmasını ise Zülfü Livaneli yaptı. Livaneli, konuşmasında 14’üncü yüzyılda yaşamış tarihçi, düşünür ve toplum bilimci İbni Haldun’un, “İnsanlar birbirlerini tanıdıkça savaşlar azalır” dediğini hatırlatarak, Osman Okkan’ın yıllardır bunu farklı ülkelerden sanatçıları bir araya getirerek yaptığını vurguladı.
Okkan’ın böylece insanların farklı kültürleri tanımalarına katkıda bulunduğunun altını da çizdi.
Fuar organizatörü Fikret Güneş de Okkan’ı tebrik ederken, “Gazeteci ve yönetmen Osman Okkan, kültürler arasında anlaşma, kaynaşma, farklı kültürlerin ve toplumların birbirini daha iyi tanıması konusunda elli yılı aşkın bir zamandır çaba gösteriyor.
Osman Okkan, Türkiye Almanya Kültür Forumu ile köprüler kuruyor. Türkiye ile Almanya arasında, Türkiye’deki farklı etnik gruplar arasında, Yunanistan ya da Ermenistan ve Türkiye toplumları arasında. Kimi zaman bu yolda karşısına çıkan engellere rağmen ya da zaman zaman destek için gereğinden fazla çaba sarfetmek zorunda kalmasına rağmen yorulmadan, usanmadan çalışıyor. Misyonu barış. Çalışmaları, özellikle filmleri bu misyonun bir eseri” dedi.
Osman Okkan da, “Bu ödülü almak benim için bir onur. Bu ödül beni ve Türkiye Almanya Kültür Forumu ekibini daha kardeşçe, daha barış dolu bir Almanya ve Türkiye için çalışma konusunda destekleyecek. Genç insanların birbirini öldürmedikleri, öldürmek zorunda bırakılmadıkları daha demokratik, daha adil, daha barış dolu toplumlar için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
NAZIM HİKMET’TEN MURATHAN MUNGAN’A
Osman Okkan’ı ber 1987 yılında Hürriyet’in Bonn Temsilcisi olarak göreve başladıktan sonra tanıdım. Araştıran, soruşturan, sorgulayan bir medyacıydı. Bu tutumunu hiç değiştirmedi. Türkiye’den gelen yazarlarla, sanatçılarla hep iç içe oldu.
Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal gibi Türk edebiyatının dönemin yaşayan abidelerine hem eşlik etti, hem de tercümanlık yaptı.
WDR’de çalıştığı yıllarda ilk uzun metrajlı belgesellerini hazırladı. Bu belgeseller arasında Türk kökenli göçmenlerin video tutkusunu içeren Ödünç Hayaller (Hanno Brühl ile 1983), Nazım Hikmet – Şair ve İsyankar (1992), Patlayıcı Fikirler – Türkiye’deki Entelektüeller (1996) ile Yaşar Kemal – Siyaset ve Şiir Dolu Bir Yaşam (1997) vardı. Rusya’da Nazım Hikmet belgeselini çektiği dönemlerde ciddi bir şekilde rahatsızlandığını hatırlıyorum. Ama pes etmeyip, belgeseli tamamladı. 2012 yılında tamamladığı ve toplam altı bölümden oluşan İnsan Manzaraları adlı belgesel dizisi yoğun ilgi gördü.
Bu dizide Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Murathan Mungan ve Aslı Erdoğan gibi altı çağdaş Türk yazarın portresini çizdi. Türkiye’nin uluslararası üne sahip efsanevi fotoğrafçısı Ara Güler ile ilgili filmi Ara Güler – Bir İstanbul Efsanesi bundan kısa bir süre önce İstanbul’da gösterildi.
Dün akşam da Essen’de. Ara Güler de oradaydı. Okkan, Türkiye’nin yakın tarihini içeren dört bölümlük yeni bir belgesel çekti. Bu aylarda WDR televizyonunda yayımlanacak. Bu yapıtlarıyla Osman Okkan, Almanya ile Türkiye, Türkler ile Almanlar arasında tam bir kültür köprüsü mimarı işlevi görüyor.
LİYAKAT NİŞANI’NI GAUCK’TAN ALMIŞTI
Osman Okkan, 2004 yılında Simone Sitte ile birlikte hazırladığı Mübadele – Barış İçin Sürgün adlı belgesel için Öngören Demokrasi ve İnsan Hakları ödülü aldı. 2009 yılında yine Simone Sitte ile hazırladığı Hrant Dink Cinayet Dosyası, 2010 World Media Festivali’nde Intermedia Globe Gold ödülüne layık görüldü.
Osman Okkan, fahri çalışmalarından dolayı 2012 yılında Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti (NRW) Liyakat Nişanı’nı aldı. Ödül kendisine Eyalet Başbakanı Hannelore Kraft tarafından takdim edildi. 2014 yılında da Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı’na layık görüldü. Başkent Berlin’deki ödül töreninde Okkan nişanını Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’dan aldı. Evet kültür elçisi, kültür köprüsü mimarı Osman Okkan, bu ödülleri gerçekten hak etti.
KÜLTÜR FORUMU’NUN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR
Osman Okkan, 1980’li yıllarda birçok sanatçı, yazar, kültür adamı ve medyacının girişimiyle oluşan ve 1993 yılında resmen Türkiye Almanya Kültür Forumu adı altında kurulan derneğin yıllardır sözcülüğünü yapmaktadır.
Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Alman yazar Günter Grass, Kültür Forumu’nun onursal başkanlığını yapmışlardı. Yunanlı Mikis Theodorakis ile Zülfü Livaneli’nin onursal başkanlığını yaptığı Kültür Forumu, kuruluşundan beri birkaç dilli medya projeleri de hayata geçiriyor. Örneğin gençler için düşünülen Cafeterra adlı çok dilli internet portalı veya vizyoner proje Yeni Avrupalılar için Yeni Medya, Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki karşılıklı diyaloğun yenilikçi formlarını oluşturuyor.
Kültür Forumu, Heinrich Böll Vakfı ve Robert Bosch Vakfı ile birlikte Türk - Alman Gazetecilik programını geliştirdi. Bu programa şimdiye kadar 150’den fazla Alman ve Türk gazeteci katıldı. Sayısız birçok farklı organizasyon ile birlikte Kültür Forumu uluslararası alanda basın ve ifade özgürlüğü için de çalışmalar yürütmektedir.