BDDK'dan "ABD mortgage krizi" analizi

Güncelleme Tarihi:

BDDKdan ABD mortgage krizi analizi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2008 10:54

ABD'deki tutsat (Mortgage) krizini analiz eden BDDK, ABD'de hükümet se?imleriyle birlikte, merkez bankası yönetiminin değişmesinin, para ve ekonomi politikaları arasındaki alışılagelmiş uyumu bozduğunu ve bu durumun mortgage kredilerine de yansıdığını belirterek, kredi krizi olarak piyasalara yansıyan bu durumun, 2007 yılının ü?üncü ?eyreğinden sonra likidite krizine dönüştüğünü kaydetti.

Haberin Devamı

Mali sektör, risk, makro ekonomi ve kurumun faaliyet alanına giren diğer konularda araştırma ve analizleri i?eren ?alışma tebliğleri hazırlayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), söz konusu tebliğlerin 3'üncüsünü "ABD Mortgage Krizi"ne ayırdı.

BDDK'nın yaptığı ?alışmada, mortgage krizinin, birtakım tarihsel nedenlerinin olduğu ve likidite piyasalarında yoğunlaştığı ifade edilerek, ortaya ?ıkan riskin yönetilebilmesi i?in olağanüstü ?aba sarfedildiği ve gelecekte tarihin tekerrür etmemesi arzusuyla reform sürecine odaklanıldığı belirtildi.

ABD mortgage piyasasının işleyişinde gü?lükler ve zayıflıklar bulunduğu, gelişmelerin bir krizin emarelerini işaret ettiği, kriz yönetim süreciyle ilgili bütün tarafların iştirak ettiği, güven erozyonunun tamiri ve itibar riskinin azaltılabilmesi i?in reform ?alışmalarına yönelindiğine işaret edilen analizde, krizin mikro sonu?larının, ayrı bir ?alışma olacak kadar önem taşıdığı kaydedildi.

BDDK'nın analiz ?alışmasına göre, ABD piyasalarında 2006 yılında başlayan dalgalanmanın, 2007'den itibaren öncelikle kredi krizine ve akabinde likidite krizine dönüşerek, global finansal sistemi etkisi altına aldığı ve bu arada Bearns&Stearns gibi bir?ok büyük finans kuruluşunun ardı ardına zarar a?ıklamak durumunda kaldığı anlatıldı.

ABD mortgage krizinde, bor?lulardan, kredi veren kuruluşlara, menkul kıymet ihra? edenlerden, kredi derecelendirme ve yatırımcılara kadar tüm mortgage piyasası taraflarının sorumlu olduğunun görüldüğü belirtilen BDDK analiz ?alışmasında, ?zellikle sorunlu kredilerin büyük kısmını oluşturan subprime (yüksek riskli) mortgage kredilerinin hükümet tarafından desteklenmesi ve batık kredilerin hükümet politikaları gereği fonlanması, değerleme ve öl?ümü zor olan bir sistemin oluşmasına neden olduğu belirtildi.

YETKİ ÇAKIŞMASI SORUN TESPİTİNİ GECİKTİRDİ

Çalışmada, şu tespitlere yer verildi:
"Monoline, özel ama?lı kurumlar ve serbest fonlar gibi yeni finansal kurumların sistem i?indeki paylarının artması ve bu kurumların karmaşık yapıdaki CDS, CDO gibi kredi türev ürünlerini kullanmaları, ABD'de başlayan sorunların diğer ülke piyasalarında domino etkisi yaratmasına neden olmuştur.

Bununla birlikte finansal piyasaları denetleme ve düzenleme yetkisine sahip olan kurumların yetki alanlarının ?akışması, sorunların tespitinin gecikmesine neden olmuş, yasal düzenlemelerin farklılığı, eyalet ve merkezi bazda boşluklar oluşturmuştur. ABD mortgage krizinin gelişim süreci tarihsel verilerle ele alındığında, siyasi ve politik kararlardaki değişkenliğin uzun vadede finansal piyasaları nasıl etkilediği de görülmektedir.

Hükümet se?imleriyle birlikte Merkez Bankası yönetiminin değişmesi, para ve ekonomi politikaları arasındaki alışılagelmiş uyumu (ya da yapay uyumu) bozmuştur. Mortgage kredilerinin sorunlu hale dönüşmesiyle, kredi krizi olarak piyasalara yansıyan bu durum, mortgage kredilerine dayalı ikincil piyasalardaki derinlik nedeniyle ödemelerin yapılamaması ve şirket zararlarının fonlanabilmesi amacıyla 2007 yılının ü?üncü ?eyreğinden sonra likidite krizine dönüşmüştür. Likidite krizine dönüşüm ise piyasalarda ani panik alım satımlarına neden olmuş ve başta emtia piyasaları olmak üzere diğer piyasaları olumsuz etkilemiştir.
ABD'de 2007 yılının sonlarına doğru otoriteler tarafından finansal dalgalanma yerine 'kriz' kelimesi kullanılmaya başlanmıştır. Kriz kelimesinin kullanılmasıyla birlikte, mortgage krizi yönetim sürecine yönelik ?alışmalar başlatılarak, tüm para ve maliye politikaları gözden ge?irilmiş, denetimler artırılmış ve finansal sistemin tamamı özdeğerleme sürecine alınmıştır. Finansal piyasalarda öncü olarak kabul edilen ABD piyasalarında ciddi anlamda organizasyonel yapı tartışma konusu yapılmış ve kamu kurumlarının ağırlığı konusunda fikir ayrılıkları ortaya ?ıkmıştır."

RATİNG KURULUŞLARI GEÇ TEPKİ VERDİ

ABD mortgage krizi sonrasında, kredi derecelendirme kuruluşlarının mortgage krizine ge? tepki vermesi yönünde oluşan kaygıların, bu kuruluşların Avrupa Komisyonu tarafından da incelemeye alınmasına neden olduğu anlatılan analiz ?alışmasında, bir?ok Avrupa ülkesinin de, derecelendirme kuruluşlarının, ABD subprime mortgage kredilerine dayalı menkul kıymetlere yatırım yapmanın riskleri konusunda yatırımcıları uyarmakta yeterince hızlı davranmadıkları görüşünün savunulmakta olduğu ifade edildi.

ABD mortgage krizi sonrasında finansal sistemde alınması gereken önlenmeler ise şöyle sıralandı:
"Mal varlığına ilişkin kredi riski bilgisinin iletilmesinde yaşanan sorunların aşılması, finansal kurumlar ve yatırımcılar tarafından risk yönetiminin yapılması, kredi derecelendirme kuruluşlarının gözden ge?irilmesi, rating metodolojisi, ratinglerin kullanımı ve denetleme yapısının gözden ge?irilmesi, birincil ve ikincil piyasa ara?ları arasındaki muhasebenin konsolidasyonun sağlanması, menkul kıymetleştirilmiş ürünlerin değerlemesi ve muhasebesiyle ilgili sorunların uluslararası ortamlarda tartışılması, menkul kıymetleştirilmiş ürünlerin ipotekli varlıklara dönüşünün izlenebilirliğinin sağlanması, menkul kıymetleştirme işlemlerinin yeterli verilerle desteklenen istatistiksel yöntemlerle yapılması, denetleyici otoritelerin piyasaları ve finansal kurumları izleme yöntemlerini geliştirmesi, denetleyici otoriteler arasındaki uluslararası işbirliğinin sağlamlaştırılması..."
Ayrıca, CDO ve SPV'lerin finansal sistem i?inde yarattığı belirsizliklerin aşılabilmesi i?in mutlak suretle, uluslararası düzeyde vaka analizlerinin yapılarak, her ülkenin mortgage kriziyle ilgili risk profillerinin oluşturulması gerektiği anlatılan analizde, AB'nin sahip olduğu bütünleşik finansal sisteme dair politika ve stratejilere, ABD'nin sahip olmadığı hatırlatıldı.

DEĞERLEMELER GERÇEĞİ YANSITMIYOR

Ancak, AB'de hummalı bir şekilde gözden ge?irilen ve 2010 yılında tamamlanması beklenen ?alışmalardan, ABD'nin de esinlenmesinde yarar olduğu, aksi halde, küresel finansal risklerin yönetilmesinde ileriki dönemlerde başka problemlerin de ?ıkmasının muhtemel olduğu belirtilerek, değerlendirmede şöyle denildi:
"İnşaat sektörü başta olmak üzere bir?ok sektörü yakından ilgilendirmesi nedeniyle, ekonomi a?ısından ayrı bir önemi olan mortgage piyasalarında yaşanan sorunların önüne ge?ilebilmesi i?in; ger?eği yansıtmayan değerleme yöntemleri ortadan kaldırılmalıdır.

Mortgage komisyoncuları ve ekspertizler tarafından artırılan komisyon primleri takip edilmeli, kredi başvurularında yapılan değişiklikler, otoriteler tarafından izlenmeli, sahte kredi dokümantasyonları engellenmeli ve refinansman amacıyla alınan kredilerle, yatırımcıların garanti edilmiş kısa vadeli yeniden satın alma yatırımlarının, finansal kurumlar tarafından yanlış fonlanmasının önüne ge?ilmelidir."

Haberin Devamı

MORTGAGE KRİZİNDEKİ İLGİLİ TARAFLAR

Haberin Devamı

Mortgage piyasasının temelini oluşturan mortgage kredilerini ihra? eden kuruluşlar a?ısından ortaya ?ıkan temel sorun, bu kurumlarca düşük kredi standartlarının belirlenmesi oldu.

Menkul kıymet ihra? edenler a?ısından konuya bakıldığında da kredi piyasasında bir daralma yaşanmaması amacıyla gerekli denetim ve düzenlemelerin yapılmaması ve piyasanın kendiliğinden dengeye gelmesi yönündeki beklenti mortgage krizine yol a?tı.

Mortgage ipoteklerine dayalı menkul kıymetleştirme sürecinin işleyişine bakıldığında ise denetim eksikliği nedeniyle konut kredilerinin kullanım amacı konut edinme yerine, konut spekülatörlüğüne dönüştü ve sistem aksamaya başladı.

Haberin Devamı

Global menkul kıymetler piyasasına bakıldığında ise aktiflerine menkul kıymetleştirilmiş ürünleri alan şirketlerin, piyasada sorunlar oluşmaya başladığında bu aktifleri finansman bonosu gibi kısa vadeli kaynaklarla finanse etmeye ?alışmaları da kısa sürede yüksek meblağlarda zarar a?ıklamalarına neden oldu.

Kredi derecelendirme kuruluşları a?ısından ise menkul kıymetleştirme havuzunu oluşturan ürünler yerine, bu ürünleri ihra? eden kurumların derecelendirilmesi risklerin saklı kalmasına, ihra? edilen menkul kıymetin ger?ek risklilik düzeyinin ortaya konulmamasına yol a?tı. Menkul kıymetlerin sorunsuz krediler gibi derecelendirilmesi yatırımcı iştahlarını artırdı ve risklerin yayılmasına neden oldu. Bireysel yatırımcıdan serbest fonlara kadar bir?ok yatırımcı aktifine mortgage kredilerine dayalı finansal ara?ları dahil etti.

Haberin Devamı

Bankalar, monoline (finansal garanti veren) sigorta şirketleri, devlet destekli kuruluşlar ve serbest fonların da aralarında bulunduğu kurum ve kuruluşların kaldıra? etkisi yüksek olan riskleri üstlenmeleri sonucunda yatırımcılar, piyasayı sorgulamadan ve kredi dereceleri hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan kredi derecelerine güvenerek yatırımlarını ger?ekleştirdi.

SORUNLU KREDİ YAPISI

Mortgage piyasalarının sorunlu kredi yapısını da subprime mortgage kredileri ile değişken faiz oranlı mortgage kredileri oluşturdu.

ABD finans piyasalarında son yıllarda kredilerin esnek şartlarda verilmesi, mortgage krizini tetikleyen unsurlardan biri oldu. Hem düzenleyicilerin, hem de risk yöneticilerinin bu uygulamaları görmezlikten gelmeleri sistem i?inde sorunların domino etkisi yaratmasına neden oldu.

Haberin Devamı

ABD mortgage krizi kaynaklı finansal dalgalanmanın temelinde yatan nedenlerden biri, kamuoyuna yapılan hatalı ya da eksik a?ıklamaların yatırımcılar tarafından veri kabul edilerek, varlığın daha menkul kıymetleştirme sürecinde iken bu hatayı giderecek daha sağlıklı yeni bir değerlemenin yapılmaması oldu.

KRİZ LİKİDİTE KRİZİNE D?N?ŞT?

Analize göre, kriz her ne kadar başlangıcında bir mortgage krizi olarak ortaya ?ıksa da takip eden süre?te bir likidite krizine dönüştü.

ABD'de 2007 yılında, finans ve sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere toplam 4 sektörün büyüme hızının yavaşlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaşladı. Ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olan reel sektör, mortgage krizinden olumsuz etkilendi.

Otorite a?ısından bir politika aracı olarak görülen faiz oranlarındaki değişim kredi piyasasında daraltıcı etki yaptı, kredi piyasasında 2006 yılında yüzde 13,2 oranında artış sağlanırken, 2007 yılında bu oranın yüzde 4,8 olarak ger?ekleşti. Analizde, "bu durum, Bush yönetiminin kredi piyasasını canlı tutarak ekonomik gelişmeye katma değer sağlama amacına uymamaktadır" denildi.

2007 sonu itibarıyla ABD cari a?ık rakamının tarihinde en yüksek seviyeye ulaşarak, 811,5 milyar dolar olarak ger?ekleştiği belirtilen ?alışmada, "GSMH'nın yüzde 5,9'u olan cari a?ık değeri Amerika gibi büyük bir ekonomi i?in bile olduk?a yüksektir. IMF kriterlerine göre yüzde 4'ün üzerindeki oranlar riskli olarak tanımlanmaktadır" denildi.

MORTGAGE BORÇLARININ ARTMASI

Analize göre, ABD hükümetinin tüketimi destekleyen politikaları ile aşırı tüketim eğilimi gösteren tüketicileri, kullanımı karşılığında ipotek gerektirmeyen kredi kartı bor? ödemelerini geciktirmeye yöneltti. Vergi sonrası gelirlerin ödenmemiş mortgage bor?larına oranı 1980 yılından itibaren giderek arttı, yüzde 45 olan bu oran 2004 yılına gelindiğinde yüzde 90'ına ulaştı. Mortgage bor?larına artıran nedenler arasında konut sahipliğinin artması (aynı konut i?in kira ödemesi yerine mortgage kredi ödemesinin yapılması), faiz oranlarının düşmesi, vergi kanunlarının değişmesi ve konut değerinin artması yer aldı.

Yatırımcıların risk almadan kazan? elde etme isteği maliyeti düşük, kolay kredi imkanlarına bağlı olarak tüketicilerin aşırı bor?lanmasına ve kontrolsüz kredi genişlemesine neden olarak sistemin kırılganlığını artırdı. ABD'de subprime bor?lularının ödeme gü?lüğüne düşmesi ile tetiklenen kriz, bu kırılganlıklarla birlikte büyüdü. Kredi piyasasında ortaya ?ıkan kriz mortgage kredileri üzerinde odaklansa da kredi kartı geri ödemeleri belirgin bir sorun olarak sistemde yer aldı.

ABD mortgage piyasasında 2000-2008 döneminde faaliyet gösteren kurumlar itibarıyla toplam mortgage kredilerinin; yüzde 35'i finans kurumları, yüzde 5'i federal kuruluşlar, yüzde 50'si ipotekli konut kredileri fonu tarafından, yüzde 10'u bireysel ve diğer yollardan karşılandı.

VARLIKLARDAN SİLİNEN KREDİLERDE EN B?Y?K PAY MORTGAGE KREDİLERİ

Bankacılık sektöründe varlıklardan silinen kredilerin gelişimine bakıldığında, bir önceki yıla göre artışın yüzde 122 oranı ile en ?ok 2008 yılının ilk ?eyreğinde ger?ekleştiği kaydedilen analizde, "bu artışın i?inde yüzde 531 ile en büyük paya mortgage kredileri sahiptir. 2007 yılında 38 milyar 122 milyon dolar olan net silinen aktif değeri 2008 yılının ilk ?eyreğinde 15 milyar 722 milyon dolar olarak ger?ekleşmiştir. Mortgage kredileri nedeniyle yapılan net silinen aktif değeri 2007 yılında 8 milyar 4 milyon dolar ve 2008 yılının ilk ?eyreğinde 5 milyar 985 milyon dolar" denildi.

KRİZİN NEDENLERİ

Analizde, krizin nedenleri şu başlıklarla özetlendi:

"Mortgage kredilerinin yapısının bozulması, faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki balon artışlar, menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, kredi türev piyasalarının genişlemesi, kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar."

Analize göre, faizlerin düşük olduğu dönemlerde artan risk iştahıyla kişilerin kredi ge?mişlerine bakılmadan verilen subprime mortgage kredilerinde, faizlerin yükselmesiyle birlikte temerrütler ve icra yoluyla satışların artmaya başladı, bu durum karmaşık türev ara?larla finansal sisteme yayılarak dalgalanmaya neden oldu.

SİSTEMİN TEMELİ SORUNLU

Analize göre, derecelendirme yapısına bakıldığında, subprime mortgage kredilerine dayalı tahvillerin yüzde 96'sına A grubu derece verilerek en başta, sistemin temeli sorunlu olarak kuruldu.

ABD mortgage pisasasında mortgage kredilerine ilişkin dolandırıcılıkların son yıllarda artış gösterdiği, ancak mortgage dolandırıcılıklarının tespitine ilişkin belli bir ?özüm yolu bulunamadığı belirtilen Analize göre, 2003 yılında 6936 olan şüpheli işlem sayısı, 2006 yılında 35 bin 617'ye, 2007'de 46 bin 717'ye yükseldi. Tespit edilen şüpheli işlemlerin sadece yüzde 7'sinin neden olduğu zarar ortaya konabildi, bu ise 813 milyon dolar olarak ger?ekleşti.

SPEK?LAT?RLERİN ETKİSİ

Spekülatörlerin konut fiyatlarına etkisine değinilen Analize göre, örneğin hileli işleme konu olan konut 20 bin dolara satın alındı, değerlemesi hileli şekilde 80 bin dolara yapıldı, yapılan değerleme sonrasında sahte satış işlemiyle konut bedelinin yüzde 80'i olan 64 bin dolar kredi kullanıldı ve spekülatör 44 bin dolar kar etti. Bu konutlar, genellikle icra yoluyla satıldı. Banka ger?ek değeri 20 bin dolar olan konut i?in 64 bin dolar kredi kullandırarak 44 bin dolar zarar etti, bu kredi FHA sigortalı ise bu zarar hükümet tarafından karşılandı.

Analize göre, mortgage dolandırıcılık göstergeleri arasında, "abartılarak yapılmış, ger?eği yansıtmayan değerlemeler, komisyoncular ve ekspertizler tarafından artırılan komisyon primleri, kredi başvurularında yapılan değişiklikler, sahte kredi dokümantasyonları, refinansman amacıyla alınan krediler ve yatırımcıların garanti edilmiş kısa vadeli yeniden satın alma yatırımları" yer alıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!