Güncelleme Tarihi:
Ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPD) daha önceki dönemlerde de zaman zaman olduğu gibi yine bu kuralı bozdu. Gecen hafta cuma günü SPD genel merkezi Willy Brandt Evi’nde tam bir telaş yaşandı. Bir gece önce bir dönemler Federal Dışişleri Bakanlığı yapan Frank-Walter Steinmeier’in sohbet ettiği bazı gazetecilere gelecek yılı yapılacak genel seçimlere partinin başbakan adayı olmayacağını söylemesi, Genel Başkan Sigmar Gabriel’i elini çabuk tutmaya zorladı.
2009 yılından beri SPD Genel Başkanı olan Gabriel, o günkü tüm randevularını iptal ederek, telefon başına geçti ve partinin önde gelenlerini birer birer arayıp, başbakan adayı tartışmalarına son noktayı koymak istediğini iletti. SPD basın bürosu da bilgisayarın başına geçip tüm medya mensuplarına saat 15.15’te partinin olası başbakan adayları Sigmar Gabriel, Frank- Walter Steinmeier ve eski Federal Maliye Bakanı Peer Steinbrück’ün ortaklaşa basın toplantısı yapacaklarını duyurdu.
Ben saat 14.30’da Willy Brandt Evi’nin kapısından içeri girdiğimde tam bir ana-baba günü havası esiyordu. Kameramanlar yerlerini çoktan almışlar, fotoğrafçılar en ön sıralara siper kurmuşlar... Gazeteciler, televizyoncular, radyocular ve ilgi duyan bazı politikacılar sandalyelerine yerleşmişler... Ben de bir boş sandalyeye oturup yanımdaki arkadaşlarla sohbet ederken, hep birlikte SPD’li ‘troyka’yı (üçlü)yü beklemeye basladık. SPD’nin üçlü’sü tam zamanında geldi.
Ortada Genel Başkan, sağında Steinbrück, solunda da Steinmeier vardı. Gabriel sözü çok uzatmadı... Parlamento yaz tatili öncesi olası iki başbakan adayının da tutumlarını kendisine iletmelerini istediğini söyledi. Tabii bundan birkaç hafta önce Steinmeier’in kendisine aday olmak istemediğini ilettiğini ve bunun üzerine Steinbrück’le biraraya gelip bunu onunla paylaştığını da söyledi. Gabriel, “SPD’nin başbakan adayı Peer Steınbrück’tür. Müstakbel ortağımız da Yeşiller’dir. Biz Yeşiller’le iktidar geğişikliğini gerçekleştirmek istiyoruz” dedi.
Aslında Sigmar Gabriel, “Genel Başkan benim. Partinin başbakan adayı da ben olacağım” diyebilirdi. Hem de bal gibi... Ama Gabriel, kişisel ihtiraslarının esiri olmayıp, parti çıkarlarını önplanda tuttu. Gabriel, “Başkan benim” demedi ve sağduyulu bir tutum sergiledi... Çünkü o, Başbakan Angela Merkel’e karşı Steinbrück’ün daha fazla şansı olacağı yönündeki uyarılara kulak verdi. Gabriel’nden önce başka sosyal demokrat liderler de aynı tutumu sergilemişti.
Örneğin Alman sosyal demokratların ‘anıt adamı’ Willy Brandt, 1976 ve 1980 genel seçimlerinde Helmut Schmidt’in, 1983 yılında Hans-Jochen Vogel’in ve 1987 yılında da Johannes Rau’nun başbakan adaylığına öncelik tanımıştı. 1995 yılında SPD Genel Başkanlığını üstlenen ‘Küçük Napolyon’ Oskar Lafontaine de kazanma şansı daha fazla olduğu için 1998’deki genel seçimlerde o dönem Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı olan Gerhard Schröder’in başbakan adaylığını sineye çekmek zorunda kalmıştı. Schröder’li SPD bu seçimlerden en güçlü parti olarak çıkmış ve Almanların ‘Kara Dev’i Helmut Kohl’ün 16 yıldan fazla süren iktidarına son vermişti.
İşte Steinbrück, kendisine Gerhard Schröder’i örnek alıp, Başbakan Angela Merkel’in koltuğuna göz dikmiştir. Steinbrück’ün işi hiç de kolay değildir. Ama politika zaten kolay bir iş değildir... Bekleyip sonucu yaklaşık bir yıl sonra hep birlikte görelim.