Güncelleme Tarihi:
hurriyet.com.tr Alman siyasetinde son dönemde yıldızı giderek parlayan Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir'e Türklerin Alman toplumuna uyumunu, son dönemde Almanya'da yükseldiği iddia edilen terör tehdidini, seçimlerde Yeşiller Partisi'nin kendisini başbakan adayı gösterip göstermeyeceğini ve Mesut Özil'in Alman toplumuna uyumda doğru bir örnek olup olmadığını sordu.
Cem Özdemir: Yeşiller Partisi olarak biz önümüzdeki genel seçimlerde başbakan adayı çıkarmayı düşünmüyoruz. Ama Alman medyasında ve kamuoyunda başbakan adayı çıkaracağımız tartışması yapıldı. Bizim gündemimizde ise böyle bir şey yok. 2011'de Almanya'nın birçok eyaletinde seçimler yapılacak. Yeşiller Partisi bu seçimlerde başbakan adayları gösterecek. Örneğin Berlin eyaletindeki seçimlerde başkan adayı çıkarmaya karar verdik. Yeşiller Partisi'nin kamuoyu yoklamalarında oy oranının yüzde 20'lerde çıkmasına gelince. Bence bunda Yeşiller Partisi'nin şımarmadan, politikalarının doğru olduğunda ısrarlı olması ve çok çalışması halktan destek görmesinde etkili oldu. Yeşiller Partisi şu anda bazı kamuoyu yoklamalarında Sosyal Demokratların önünde görünüyor. Ancak biliyorsunuz kamuoyu yoklamaları seçimleri kazandırmıyor. Seçimlerde Sosyal Demokratlar çok güçlü bir rakip olarak önümüze çıkacaklardır.
Yeniden Yeşiller Partisi eş başkanlığına seçildiniz, üstelik de Claudia Roth'dan bile daha çok oy aldınız. Partiniz sizi neden ödüllendirdi?
Cem Özdemir: Almanya'da Yeşiller Partisi eş başkanı seçilirken benim eş başkan Claudia Roth'dan daha fazla oy almam çok da önemli değil. Bizim partimizin özelliği eş başkanlardan birinin kadın olması zorunluluğu. Kadınların siyasette olmasını Yeşiller Partisi olarak çok önemsiyoruz. Yeşiller Partisi'nin yükselişe geçmesinin nedeni, halkın beklentilerini karşılayan politikaları oluşturması ve reformcu özelliğidir. Halk, Yeşiller Partisi'nin yıllardan beri ısrarla savunduğu politikaların doğru çıktığını görünce bize bir yönelme oldu. Tabii ki 7 yıllık Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonundaki iktidar döneminde biz de değiştik. Partimize olan ilgiyi belirtmek için size çok somut bir örnek vereyim: Alman otomotiv devi Audi üretmeyi planladığı geleceğin otomobilini tartışmak için Sosyal Demokrat Parti'yi ya da Başbakan Angela Merkel'in Hıristiyan Birlik Partisi'ni çağırmadı. Çok gizli olan bu projelerini bizi bizzat çağırarak anlattılar. Bu bizim, özellikle Yeşil politikalarımızın sadece halk arasında değil sanayiciler tarafından da önemsendiğini gösteriyor.
Alman Merkez Bankası Eski Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin Müslümanların Alman toplumunu aptallaştırdığını söyledi? Ve üstelik yazdığı kitap bir milyondan fazla sattı. Alman halkı da bir bakıma bu kitabı satın alarak Sarrazin’in görüşlerine destek verdi. Sadece yabancılar mı uyum için çaba sarf etmeli? Alman halkının bu konuda yapması gereken bir şeyler yok mu? Entegrasyon sizin için neyi ifade ediyor?
Cem Özdemir: Benim uyumdan anladığım şey insanların kökenine bakmadan herkes kendi dilini özgürce konuşmalı. Alman anayasasına uyan ve topluma ayak uydurmak için Almanca öğrenmeye çaba gösterenler bence uyum için gerekli kriterleri yerine getirmiş oluyorlar. Bunun dışında ben kimsenin etnik ya da dini kökenine bakmam. Almanya'da yabancı kökenlilerin uyum istatistiklerine baktığımızda İran ve Irak'tan gelenlerin çocuklarının daha başarılı olduğunu buna karşın Türk gençlerin Alman toplumuna yeterince uyum gösteremediğini görüyoruz. Bunda şu etkili oldu. Almanya'ya gelen İran ve Iraklı çocukların anne ve babası iyi bir eğitimle göç etmişler. Türklerin çoğu ise Anadolu'dan geldi. Çoğu köylüydü ve iyi bir eğitime sahip değillerdi. Tabii ki bir çiftçinin ya da işçinin çocuğu toplumda başarılı olmak için daha fazla çaba harcamak zorunda. Ama uyum sorununu Müslüman ve Hıristiyan ya da etnik kökenle alakası olduğunu düşünmüyorum. Yine istatistiklere bakıldığında Almanya'daki İtalyanların çocuklarının da Türklerden bile daha başarısız olduğunu görüyorsunuz. Demek ki Alman toplumuna ayak uydurmanın dinle de pek bir alakası yok. Thilo Sarrazin’in fikirleri ve kitabı toplumun bir kesiminde kabul görse de bu onun görüşlerinin doğru olduğu anlamına hiç gelmez.
Almanya’da Sosyal Demokratlar ve Yeşillerin hükümetleri döneminde savunduğu çok kültürlü bir toplum yaratma hayali bitti mi?
Cem Özdemir: Başbakan Angela Merkel çok kültürlülüğün öldüğünü söyledi ama o da Doğu Almanya'dan geldi. Almanya'da çok kültürlü bir toplum savunulmasaydı onun başbakan olması ya da muhafazakar partisi CDU'ya başkan olması o kadar kolay olmayacaktı. Almanya gelecekte de çok kültürlü olacaktır. Ancak bundan sonra Almanya’ya göçmen olarak gelecek insanların topluma ayak uydurması için bu ülkenin dilini iyi öğrenme zorunluluğu var. Ancak şu anda burada yaşayan yabancılara Almancayı tabii ki iyi öğretmeye çalışmalıyız ama bazı zorluklardan dolayı bu dili öğrenemeyenleri de dışlamamalıyız.
Sizce Mesut Özil uyum için doğru bir örnek mi?
Cem Özdemir: Mesut Özil'in uyum için çok doğru bir örnek olduğunu düşünüyorum. Türk kökenli futbolcuların Türk milli takımını seçmelerini saygıyla karşılıyorum. Ancak ben Mesut Özil'in Alman Milli Takımı'nı seçmesini destekledim. Mesut'un doğru seçimi onu önce Dünya Kupası'na ardından da Real Madrid gibi bir dünya takımına taşıdı. Eğer Türk kökenlilerin Almanya'da uyumundan bahsedecek olursak, Cem Özdemir Alman bir siyasetçi olarak yoluna devam edecek, Mesut Özil de Alman milli takımı için ter dökecek.
Avrupa ve Almanya’da son dönemde terör tehdidi arttı yönünde açıklamalar yapılıyor. Terör saldırılarından dolayı Müslüman toplum baskı altında tutuluyor. Bu sorunun üstesinden Avrupa ve Almanya nasıl gelecek?
Cem Özdemir: Avrupa'da terör tehdidi ve son olarak İsveç'te terör saldırısını gerçekleştiren kişinin Müslüman kimliğe sahip olması bu ülkelerde yaşan Müslümanlar üzerinde bir baskı oluşturuyor. Ancak Avrupalılar olarak biz kesinlikle toplumda Müslüman veya Hıristiyan ayrışmasına izin vermemeliyiz. Zaten terör örgütü El Kaide'nin istediği de bu. Toplumda bir ayrışma yaratarak gücünü oradan almak istiyor. Almanya terör tehdidine rağmen şimdiye kadar çok önemli bir sınav verdi. Tabii ki Almanya'da bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi çok şükür büyük bir terör saldırısı olmadı. Avrupa teröre karşı mücadelede güvenlik önlemlerini artırmalı, ama politikalarıyla ayrışmaya da kesinlikle izin vermemeli. Terörle mücadelede Müslümanlar da dahil bütün halk olarak da uyanık olmalıyız.
Wikileaks’in ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli belgelerini yayımlamasını doğru buluyor musunuz?
Cem Özdemir: Wikileaks belgelerinin yayınlanmasını prensip olarak doğru buluyorum. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı yazışmaların benzerlerini Almanya da Türkiye de her ülkenin dışişleri bakanlığı da yapıyor. Ancak burada şunu göz önünde bulundurmak çok daha doğru. Yayımlanan belgelerde suç işlenip işlenmediği önemli. Wikileaks belgelerinin Almanya'da çok önemli bir etkisi olmadı çünkü şu andaki dışişleri bakanı çok zayıf. Almanya'nın günlük gazetelerini düzenli takip eden birisi de Alman Dışişleri'nde olup bitenleri çok rahatlıkla anlar, yani gizli belge yayınlamaya hiç gerek yok.
Avrupa’daki ekonomik kriz sonrasında Almanya’nın eurodan desteğini çektiği söyleniyor. Başbakan Angela Merkel’in euronun arkasında durmadığı ve Alman markına bir özlem dile getiriliyor. Siz de Alman markını özleyen kişiler arasında yer alıyor musunuz?
Cem Özdemir: Ben Cem Özdemir olarak Alman markını hiç özlemiyorum. Avrupa'nın ekonomik kriz nedeniyle şu anda çok zor bir dönemden geçmekte olduğunu biliyorum. Ancak Almanya markta ısrarlı olsaydı ve euroyu kabul etmeseydi. Şimdi diğer Avrupa ülkelerine ürettiği malı satmakta çok daha zorlanacaktı. Çünkü Alman markı çok daha değerli olacaktı ve ihracat yapmakta zorlanacaktı. Başbakan Angela Merkel’in euroya gereken desteği vermemesi de uyguladığı politikaların zayıflığından kaynaklanıyor.