Güncelleme Tarihi:
Haklıydılar. Özür diledik.
Artık bu kelimeleri yazmamaya özen gösteriyoruz.
Ancak, biz yazmasak da, halk arasındaki ithal gelin -ithal damat 'Ayrımı' ortadan kalkar mı? Bilmiyoruz.
Ancak, Türkiye'den evlilik yoluyla Almanya'ya gelenlere ait üzücü, olaylar sürüp gidiyor. Son defa 26 yaşındaki bir genç, Türkiye'de evlendiği 18 yaşındaki eşini bıçakladı, sonra da genç kadının bedenini arabasıyla çiğneyip öldürdü. Oysa ki kadın bu adamla hiç evlenmek istememişti.
Ancak, Almanya'da bundan daha acılı olaylar da yaşadık.
KESİK ÇOCUK BAŞI
Geçmiş yıllarda, Gelsenkirchen taraflarında çöp kutularının arasına atılmış dokuz yaşlarındaki bir çocuğun kesik başı bulundu.
Polisin araştırmaları sırasında kesik başın bir Türk çocuğuna ait olduğu belirlendi. Çocuğun annesi bir Alman genciyle olan ilişkisi sonrası bu erkek çocuğunu doğurmuştu. Ama çevre bu çocuğu bir türlü kabullenememişti. Çocuk sekiz yaşlarına geldiği sırada aile genç kadını Kars yörelerinden bir hemşehrileriyle evlendirdi. Yakışıklı damat Almanya'ya geldikten sonra sürekli olarak çevre ve akraba baskısından kurtulamadı: 'O çocuk bir Alman'dan. Babası bile belli değil', 'O çocuk ailemizin yüz karası', 'O bir piç'. Böylece beyaz tenli, kara üzüm gözlü o güzelim çocuğu öldürülecek bir hedef haline getirdiler.
Damat polisteki ifadesinde çevre baskısını büyük bir üzüntüyle anlattı.
Sonra da, 'Gel kovboyculuk oynayalım' diyerek ellerini bağladıkları küçük çocuğu banyoda nasıl kestiklerini, başını vücudundan ayırıp çöpe nasıl attıklarını itiraf etti. Damat ve ona yardım eden karısının erkek kardeşi ağır cezalara çarptırıldılar. Ama, bu vahşi olay çevre baskısının ne kadar kanlı sonuçlara kadar varacağını gösteren en çarpıcı örnek olarak anılarda kaldı.
LAHMACUN SATAN MİMAR
Gecenin ikisi.
Köln Havaalanı'nda Türkiye'den gelen bir Bakanın resmini çektik, geri döneceğiz. Yanımıza uzun boylu temiz giyimli bir genç yaklaştı. Ellerinde iki torba var.
- Arabam yok. Beni de şehre götürür müsünüz ?
- Gel gidelim dedik. Beraberce yola koyulduk.
Arabanın içini bir soğan kokusu kapladı.
- Torban da soğan mı var. Soğan kokuyor.
Delikanlı sıkılarak cevap verdi:
- Hayır soğan değil. Lahmacun. Diğer torbada da kola var.
Öyküsünü anlattı:
Evlenip Almanya'ya gelmiş. Mesleği mimarlık. Ama Almanya'ya da, eşine de uyum sağlayamamış. Sonradan aile içinde ve çevre baskısı başlamış. 'Hiç bir işe yaramıyorsun. Git çalış' diyorlarmış. Baskıdan bunalmış. Bir arkadaşının yardımıyla havaalanında lahmacun satmaya başlamış.
- Yasak olduğu için gizlice satıyorum. Yakalansam ceza alacağımı biliyorum. Ama başka çarem kalmadı. Artık düşünemez hale geldim. Oysa ki Ben Almanya'ya başka hayallerle gelmiştim.
Aylar sonra havaalanında lahmacun satan mimar büroya geldi.
- Türkiye'ye dönüyorum. Eşimle ayrılmaya karar verdik. Keşke hiç Almanya'ya gelmeseydim. Benim için acı dolu bir macera oldu. Çok pişmanım.
Türkiye'den gelin geldiği aileye ve ortama alışamayan genç kadın telefonda ağlayarak anlatıyordu:
- Evliliğimizin ilk haftasından itibaren kocam Alman sevgilisine gitti. Bunu bana açıkça söyledi. Kayınvalidem sürekli baskı yapıyor. Evden dışarı çıkamıyorum. Almanca kursuna bile göndermiyorlar. İntihar edeceğim.
Yaşanmış yüzlerce örnek var. Vahşi ölümlerle, intiharlarla SONUÇLANAN bu tür kanlı öykülerin BAŞLANGICINI kimler ve nasıl acımasızca hazırlıyorlar? Bu sorunun cevabını araştırıp, bulduğunuzda karşınıza çıkan AİLE FOTOĞRAFINDA gerçek suçluları göreceksiniz