Güncelleme Tarihi:
BERLİN ile Bremen, Alman Vatandaşlık Yasası'nda değişiklik yapılmasını içeren bir önerge verdi.
Yasa tasarısı nitelikli önergede, Almanya'da 1 Ocak 2000 tarihinden sonra doğan ve otomatik olarak Alman vatandaşı da olanlar ile bu tarihten önce doğup da 10 yaşın altında olan ve başvuru yoluyla Alman vatandaşlığını da elde edenleri tek vatandaşlıkta karar kılmaya zorlayan “opsiyon modeli”ne son verilmesi yer aldı.
Yani, Berlin ile Bremen, bu durumda olanlara “çifte vatandaşlık” yolunun açılmasını talep edildi.
Eyaletler Meclisi'nin 26 Mart'taki oturumunda bu önerge ele alındı.
Aynı gün saat 8.30'a doğru otomobille büroya giderken radyoda bu konuyla ilgili bir yapılan bir söyleşiyi dikkatlice dinledim.
Bir Bakan, “Olmaz böyle bir şey. Bir insan iki ayrı ülkeye ait olamaz. İki ülke vatandaşlığı sadakat sorunu yaratır. Bir insanın bir vatandaşlığı olmalı. Biz çifte vatandaşlığa karşıyız” diye atıp tutuyordu.
Bu Bakan, Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann'dı.
Belli ki, Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU)Bakan Herrmann, kendisinin önüne gelen rakamlara bakmıyordu.
Şayet rakamlara baksaydı, hiç de öyle konuşmaması gerektiğini görürdü.
Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine göre 2008 yılında 94 bin 470 yabancı Alman vatandaşı olmuştur.
Bunlardan yüzde 52.9'u kendi vatandaşlıklarını korumuştur.
Yani Alman vatandaşı olan bu insanların yarıdan fazlası çifte vatandaş statüsüne sahiptir.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden gelenler arasında bu oran yüzde 96.3'tür.
İzlanda, Norveç gibi Avrupa Ekonomik Alanı (EWR) ülkelerinden gelenlerin yüzde 95.8'ine çifte vatandaşlık verilmiştir.
Diğer ülkelerden gelenler arasında da bu oran yüzde 56.8'dır.
Böyle olduğu halde, Joachim Herrmann, “çifte vatandaşlığa hayır” diyor.
Bunu söylerken de yüzü hiç kızarmıyor...
Bir CSU'lu daha
Almanya'daki günlük gazetelerden “Bonner Generalanzeiger”de bir söyleşi.
Soruları yanıtlayan Federal Meclis CSU Eyalet Grubu Genel Sekreteri Stefan Müller.
Başbakan Tayyip Erdoğan'a ateş püskürüyor...
“Belli ki, Erdoğan, daha okul döneminde paralel toplum yaratmak istiyor”.
“Belli ki, Erdoğan, dünyanın her yanındaki Türkleri kendi ülkesinin bir parçası olarak görüyor ve onları yönlendirmek istiyor”...
“CSU, Türkiye'nin AB'ye üye olmasına kesinlikle karşı. Çünkü AB'nin yalnız coğrafi değil, kültürel sınırları da var” gibi şeyler söylüyor...
“Almanya'ya yeni geleceklerle 'uyum sözleşmesi' yapılmalı. Koşulları yerine getirmeyenler ülkelerine geri gönderilmeli” gibi laflar ediyor...
“SPD, muhtemelen Alman vatandaşlarının oylarıyla seçim kazanma umudunu kaybetti. Onun için Türklere oy hakkı verilmesini istiyor. Almanya'da yaşayan ve Alman vatandaşı olmayan Türklere seçim hakkı verilmesi yanlış yoldur” diyor.
Belli ki, CSU'lu Stefan Müller bilinçli bir biçimde okuyucuları yanlış bilgilendirerek kışkırtıyor.
Çünkü SPD “Alman vatandaşı olmayanlara seçim hakkı verilsin” demiyor, sadece AB üyesi ülke vatandaşı olmayanların da yerel seçimlerde oy kullanmalarına imkan kılınmasını istiyor.
CSU'lu Stefan Müller ise bile bile gerçekleri çarpıtıyor...
Bunu yaparken de yüzü hiç kızarmıyor...