Güncelleme Tarihi:
İspanya’nın en çok turist çeken mekanlarından olan, yılda 2,5 milyondan fazla insanın ziyaret ettiği Elhambra Sarayı’nın bahçesinde düzenlenen "Granada Dans ve Müzik Festivali" kapsamında sahnelenen gösteride bir Türk sanatçı da yer alıyor.
Diktatör Franco döneminde kurşuna dizilerek öldürülen, İspanyol edebiyatında çok önemli bir yere sahip şair Federico Garcia Lorca’ndan yaşamından kesitleri flamenko dansıyla anlatan bu gösteride, kocası öldükten sonra 5 kızını yasa sokan bir anneyi canlandıran Asime Can Özözer, bir bölümde kızı rolündeki Eva Yerbabuena’yı Türkçe sözlerle azarlıyor. Özözer, rolünü ve sahnede Türkçe konuşma nedenini şu sözlerle anlattı:
"Gösteride, Eva Yerbabuena benim küçük kızım ve günah işliyor. Ben de onu cezalandırıyorum. Benim yaptığım bir taşlama sahnesi var. Eva, ilk başta bana ’İngilizce konuş’ dedi. Ama ben, ’Türkçe anadilim, Türkçe konuşsam olur mu?’ deyince, kabul etti. Hatta gösteride anne-kız çatışması olduğundan, bana, ’Türkçe anlamadığım için daha da çok sinirleniyorum, Türkçe konuşman daha iyi oldu’ dedi. Dolayısıyla ben sahnede, ’Namuzsuz seni, milletin yüzüne nasıl bakacağız, rezil ettin bizi’ gibi ifadelerle Türkçe bağıra bağıra, kovayla su atıyorum..."Gösteride her gece, doğaçlama yaparak Türkçe konuştuğunu söyleyen Özözer, "Kimse ne dediğimi anlamıyor ve herkes daha sonra yanıma gelerek, ’Ne dedin, ne dedin?’ diye soruyor. Çok zevkli!" diye konuştu.
İnşaat mühendisi iken 2000 yılında flamenkoya başlayan ve daha sonra "bu dansa aşık olarak" işi gücü bırakıp 8 yıl önce Sevilla’ya yerleşen Asime Can Özözer, önemli bir flamenko dansçısı olan Eva Yerbabuena’nın topluluğunda yer almasını kendisi için "gerçekleşen bir hayal" olarak tanımladı. Özözer, "Eva Yerbabuena, flamenkoda dünyanın en iyilerinden biri ve ona hayranım. Flamenko kursu aldığım yıllarda, 2006’da, ’Eva’nın topluğunda yer alacağım’ diye bir dilek yazmıştım. O dönemde kendi kendime ’O kadar fazla büyüklenme’ desem de, bugün bu gerçek oldu" dedi.
Eva Yerbabuena ile bir seminer sırasında tanıştığını ve İspanyol dansçıdan, "Flamenko yapıyorum dediğiniz an, kendinizi kısıtlarsınız, sakın kendinizi kısıtlamayın" sözünü işittiğinde çok şaşırdığını anlatan Özözer, flamenkoda önemli olanın "tıkıdı tıkıdı yapmak değil, duygularını ifade edebilmek ve etkilemek" olduğunu daha sonra anladığını ifade etti.
"İSPANYOLLAR, KİBARİYE DİNLİYOR"
Bu arada, flamenko dansı ve Elhambra Sarayı’ndaki gösteriyle ilgili sohbet sırasında İspanyolların Türk müziğine ilgisinden de bahseden Özözer, "İspanyollar, Türk müziğine çok meraklılar. ’Sizde Kibariye diye biri var, onu dinledik, çok iyi’ filan diyorlar. Hatta bir keresinde, Eva ile otururken tesadüfen bir arkadaşı aradı ve telefonda Kibariye’nin söylediği bir şarkıyı dinletti" dedi.
Flamenkonun İspanya dışında birçok ülkede benimsenmesine ilişkin olarak Özözer, "Sadece Türkiye’de değil, İspanya dışında flamenkoya karşı iki tür yaklaşım var. Ya bir İspanyolu taklit edip Çingene imiş gibi olmaya çalışanlar var, ya da biz İspanyol gibi olamayız, o zaman kendi müziğimizi, yani Türk müziğini, göbek dansını katıp yapalım diyenler var. Ben ikisini de yanlış buluyorum. Çünkü aslında olay, bir kimliğe sahip olmak değil, kimliksizlik, hiç olabilmek" değerlendirmesinde bulundu. Kilise korosu ve ezan sesleriyle başlayan "Federico segun Lorca", 27 Ağustos’a kadar sahnelenecek.