Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı Babacan, G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı için Meksika Başkanlık Sarayı'nda verilen resepsiyona ve çalışma yemeğine katıldı. Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon'un konuşma yaptığı resepsiyonun ardından düzenlenen yemekte konuşan Babacan'dan Avrupa ülkelerine borç krizi konusunda uyarılar geldi.
Edinilen bilgiye göre, basına kapalı olarak gerçekleştirilen akşam yemeğinde katılımcılara hitap eden Babacan, Cannes zirvesinden bu yana, ABD ekonomisinden güçlü rakamlar, mali sıkılaştırma, Yunanistan konusundaki anlaşma, AB Merkez Bankası ve FED'in yeni önlemleri ve açıklamaları gibi güzel haberler geldiğini söyledi.
“Bu nedenle Avrupalı meslektaşlarımı ve bunlara katkısı olan herkesi kutlamak istiyorum” diyen Babacan, ancak hala dikkat edilmesi gereken birkaç nokta olduğunun altını çizdi.
Babacan, “Biz uygulamanın esas önem taşıyan unsur olduğunu düşünüyoruz. Güçlü program uygulaması, Yunanistan'ın rekabet etme ve pazara ulaşma gücünü geri kazanabilmesi için çok önemli olacak. Ayrıca, Avrupa parlamentolarındaki onay süreci, Avrupa koruma duvarı ve Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) para aktarması konusundaki belirsizlikleri takip etme ve çözmede çok önemli bir rol oynayacak” dedi.
“Yapısal reformlar, küresel dengenin yeniden sağlanması için ana unsur olacak”
Bunun dışında, gelişmiş ekonomilerin mali konsolidasyon için gösterdikleri çabaları da olumlu karşıladıklarını belirten Babacan, şöyle konuştu:
“Bu mali konsolidasyona, net ve geleceği daha öngörülebilir kılacak güvenilir orta vadeli programlar ve orta vadeli hedeflerin eşlik etmesini görmeyi çok istiyoruz. Yapısal reformlar, küresel dengenin yeniden sağlanması için ana unsur olacak. Bunun yanında, korumacı önemlerden kaçınmak da çok önemli bir yer teşkil ediyor. Avrupa bankalarının risk algılama oranlarının düşürülmesi çok hassas bir konu. Bankalar, reel ekonomiye sağlanan fonları azaltmamalı. Bence bu, daha çok Avrupalı düzenleyicilerle ilgili bir konu ve kendileri bu konuda çok dikkatli olmak zorundalar.”
Türk ekonomisi hakkında de katılımcılara bilgi veren Babacan, Türkiye'nin geçen yılı, 2010'daki yüzde 9'luk büyümenin ardından yüzde 8,5'lik bir büyüme ile kapattığını söyledi. Babacan, hem 2010'daki hem de 2011'deki büyümenin özel sektör eliyle gelen bir büyüme olduğuna dikkati çekerek, “Kamu harcamalarının büyümede hiç etkisi olmadı. Ayrıca bu büyüme beraberinde yeni istihdam getirdi. Krizin en üst seviyesiyle Kasım ayı arasında 3,7 milyon kişiye yeni iş imkanı yaratıldı. Bu sadece yüksek büyümenin değil, aynı zamanda 2009 yılında işgücü piyasasında gerçekleştirdiğimiz mikro reformların da bir sonucu” diye konuştu.
Bankacılık sektörünün yüzde 16,5'lik güçlü sermaye yeterlilik oranı ile oldukça iyi seviyede olduğunu ifade eden Babacan, “Kabul edilebilir oran olan yüzde 12'lik eşiğin altında hiçbir Türk bankası bulunmuyor. Kriz boyunca hiçbir bankayı kurtarmak ve herhangi bir kamu fonunu bir bankaya aktarmak zorunda da kalmadık” dedi.
“Borçların milli gelire oranını yüzde 32'ye düşürmeyi hedefliyoruz”
Geçen yıl bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 1,4 olduğunu ve kamu borçlarının milli gelirin yüzde 40'ının altına düştüğünü belirten Babacan, şöyle devam etti:
“Borçların milli gelire oranını 2014 yılında yüzde 32'ye düşürmeyi hedefliyoruz. Bu arada, Türkiye'deki gelir dağılımı da hızla düzeliyor. OECD'nin son raporuna göre, Türkiye gelir dağılımının hızla düzelmekte olduğu birkaç ülkeden biri ve tüm fakirlik göstergeleri hızla aşağı iniyor. Diğer taraftan, geçen yıl enflasyon oranımız yüzde 10,4 oldu. Bu nedenle, politikalarımızı ihtiyatlı tedbirlerle öncelikle bankacılık sektöründe sıkılaştırdık ve daha sonra para politikalarımızı sağlamlaştırdık.”
Babacan, bu sıkılaştırma ve alınan önlemler nedeniyle bu yılki büyümenin geçen yılın yarısından daha az bir oran olan yüzde 4 civarında olmasını beklediklerini sözlerine ekledi.