Güncelleme Tarihi:
Müzedeki ayakkabı sayısının artmasını isteyen Akbacakoğlu, vatandaşların ellerindeki tarihi ayakkabıları kendisine "Ayakkabı Dünyası" mağazaları aracılığıyla ulaştırabileceklerini ifade etti.
Akbacakoğlu, ayakkabıcılık öyküsünü ve bugünlere gelişini anlattı.
BEYPAZARI'NDAN AYAKKABI D?NYASI'NA
Mehmet Akbacakoğlu'nun anlatımına göre, Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara'nın Beypazarı il?esindeki kü?ük bir atölyede mum ışığında ?alışan Hafız Ahmet Efendi, günde 3-4 ?ift yemeni dikerek yaşamını sürdürmektedir. 1954 yılına gelindiğinde işler fazlasıyla gelişmiştir. Soyadı Kanunu'nun kabul edilmesinden sonra Akbacakoğlu soyadı ile anılmaya başlayan ailenin ikinci kuşak temsilcisi Niyazi Akbacakoğlu, işleri Ankara'ya taşımaya karar verir. Niyazi Akbacakoğlu'nun Samanpazarı'nda 17 metrekarelik bir dükkan kiralamasıyla Akbacakoğlu Grubun temelleri atılmış olur. Uzun yıllar süren toptancılık deneyiminin de ardından ailenin ü?üncü kuşağı Mehmet Akbacakoğlu, işleri geliştirir ve adını kendi bulduğu "Ayakkabı Dünyası" mağazalar zincirini kurar. Oğlu Fatih Akbacakoğlu ise "Ayakkabı Dünyası"nı, dünyaya a?ılan kapıya, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi'ne taşır. "Ayakkabı Dünyası" bugün yılda yaklaşık 2 milyon ayakkabı satan büyük bir şirket haline gelir.
Yıllardır gönül verdiği ve severek yaptığı ayakkabıcılık mesleğine katkıda bulunmak isteyen Akbacakoğlu, yüzlerce yıllık antika ayakkabıları ve minyatür ayakkabı koleksiyonunu 16. Uluslararası Ankara Ayakkabı Fuarı'nda sergilemeye başladı.
Sergide, 1700'lü yıllardan bugüne kadar üretilen el yapımı, otantik ayakkabılarla, Hz. Muhammed'in giydiği sandalete benzeyen ve "Nalın-ı Şerif" olarak ifade edilen bir ayakkabının benzeri, yaklaşık 300 yıl öncesinde giyilen yetişkin ve ?ocuk ayakkabıları, özel günlerde giyilen ?eşitli modellerde ayakkabılar, terlikler, Ermeni ustaların yaptığı ?eşitli ayakkabılar, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde giyilen ayakkabılar, ?arıklar bulunuyor.
"AYAKKABININ GEÇMİŞİ VE BUG?N?"
Fuarda a?tıkları sergiyle ayakkabıcılığın meslek tarihi i?in önemli bir misyonu da yerine getirmeyi ama?ladıklarını belirten Akbacakoğlu, şöyle konuştu:
"Koleksiyonda, Orta Anadolu yöresinin bildiğimiz mesti de var. Ağa? ?ivili, ?abuk eskimesin diye kabaralı. Çünkü o dönemlerde deri, kösele, ayakkabı ?ok kıymetli. Afganların giydiği ayakkabılar, Osmanlı döneminde kullanılan terlik, gümüş gelin terliği, telkari iş?iliğinden Ermeni ustalardan kalma terlik, altın işlemeli Osmanlı takunyası sergide var. Ge?mişten geleceğe konulu sergide hem eski hem yeni modellerde ayakkabılar bulunuyor.
Oğlak derisinden yapılan, 466 gram ağırlığında, tamamen el iş?iliği, ?ok hafif bir ?ift kadın ayakkabısı da var. Sergilenen bir?ok ayakkabıyı günümüzde yapabilecek usta bile kalmadığını söyleyebiliriz."
Sergide, bazı eksikler olduğunu, onları da toplamaya ?alıştığını kaydeden Akbacakoğlu, "Vatandaşlarımız, istedikleri takdirde ellerinde bulunan büyükannesinden, dedesinden kalma orijinal ayakkabıları herhangi bir 'Ayakkabı Dünyası' mağazası aracılığıyla bize ulaştırılabilirler" dedi.
"AYAKKABIYI SEVİYORUM. TARİHİNE DE BUG?NE DE SAYGIM VAR"
Bu eksikler tamamlandıktan sonra Şaşmaz mevkisindeki "Ayakkabı Dünyası"nın merkezinde, bir müze oluşturulacağını ve bu ayakkabıların sergileneceğini belirten Akbacakoğlu, şöyle devam etti:
"Bu işi yapıyorsanız, işini sevmeniz, mesleğinize aşık olmanız lazım. Bir ziyaret sırasında İtalya'da bir ayakkabı gördüm. Çok beğendim. Ayakkabıyı okşuyorum, bakıyorum. Oradaki yaşlı bir adam (Siz ayakkabıyla aşk yaşıyorsunuz) dedi. Hakikaten aşk yaşıyorum, ayakkabıyı seviyorum. Tarihine de bugününe de saygım var. Onun i?in ge?mişten bugüne ayakkabıların sergilendiği müze kuracağız. Mesleğe katkımız olmasını istiyorum. Ayakkabı sektörü ?ok farklı bir sektör. Türkiye'de ?ok iyi ustalar var, ancak bu son demleri."