Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: AFP
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2021 10:16
Türkçe’de “Kendi ayağına kurşun sıkmak” diye bir söylem vardır. İşte Almanya’da Yeşiller’de bugünlerde yaşanan bazı gelişmelere bakınca aklıma hemen bu söylem geliyor.
Yaklaşık üç ay önce bu köşede “Bu
Yeşiller hiç akıllanmayacak mı?” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı.
Çünkü diğer partilerin yıllarca ‘öcü’ gözüyle baktığı Yeşiller’in olası oy oranı sistematik olarak artıyordu o günlerde.
İşte her şeyin yolunda gittiği böyle bir dönemde, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller’in Hamburg’da oluşturduğu koalisyon hükümeti, Kuzey Hamburg’un Fuhlsbüttel ve Langenhorn beldelerinde inşaat alanı sıkıntısı çekildiği gerekçesiyle müstakil ev inşa edilmesini durdurdu.
Yeşiller Federal Meclis Grubu Eş Başkanı Anton Hofreiter de, Hamburg’da alınan bu karara “Ödenebilir konut yaratılması için var olan az alanlar en iyi şekilde kullanılmalı” diyerek dolaylı destek verdi.
Hatta, “Müstakil evler çok fazla yer kaplıyor, çok daha fazla malzeme ve enerji tüketiyor. Çok daha yoğun trafiğe sebep oluyor” dedi.
Tabii muhalefet partileri ellerine geçen bu fırsatı kaçırmadı.
“Yeşiller, insanların müstakil evde oturmalarını da yasaklamak istiyor” dediler.
Yeşiller’i insanların özgürlüklerini kısıtlamak istemekle suçladılar.
Ve o günlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Yeşiller birden yüzde 6-7 oranında oy kaybına uğradı.
İşte bu yüzden, daha önceki yıllardaki genel
seçim öncesi Yeşiller’in yaptığı hatalardan bazı örnekler vererek, “Bu Yeşiller hiç akıllanmayacak mı?” diye yazmıştım.
*
Daha sonraki haftalarda Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri’nde (CDU/CSU) başbakan adayı saptanması tam bir ‘kardeş kavgasına’ dönüşünce atmosfer birden değişti.
Ve Yeşiller’e güvene paralel olarak, kavgasız dövüşsüz başbakan adayı gösterdikleri
Annalena Baerbock’un
Almanya’nın ilk kadın Başbakanı Angela Merkel’den boşalacak koltuğa oturma şansı birden artmaya başladı.
Ama tam da Yeşiller iktidara doğru koşar adım ilerlerken, bazı üyeler adeta “Biz iktidarda söz sahibi olmak istemiyoruz” dercesine piyasaya çıktı.
Aralarında bazı eyalerden politikacıların da bulunduğu Yeşiller’li 300’e yakın üye, 26 Eylül’de yapılacak genel seçim öncesi “Almanya. İçinde her şey var” sloganıyla hazırlanan ve 136 sayfadan oluşan seçim programının başlığındaki ‘Almanya’ sözcüğünün çıkarılmasını istedi.
Hem de, “Bizim politikamızın odağında insan onuru ve özgürlüğü yer alıyor. Ve Almanya değil” gerekçesiyle.
Bu öneri duyulur duyulmaz Yeşiller’in “Adalet için kalp, ekonomi için mantık, ezgürlük için cesaret ve Avrupa için kuvvet” öncelikli seçim programı birden unutuluverdi.
Ve Yeşiller’in ‘doğanın korunması, ekonomi, sosyal, eğitim, dijitalleşme’ gibi öncelikli hedefleri de.
Tabii son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre ilk sırayı Yeşiller’e kaptıran Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ellerine geçen bu beklenmedik fırsatı da çok iyi değerlendirdi.
CSU Genel Sekreteri Markus Blume, Yeşiller’i ‘vatanla-Almanya’yla arızalı bir ilişkisi’ olmakla suçladı.
Hatta “Anavatanla (Babavatanla) bağ kurmadan ülkeyi yönetmek istiyorlar. Sırada ne var?” diyerek, dolaylı bir biçimde de olsa Yeşiller’den her şeyin beklenebileceğini dile getirdi.
Federal Meclis CSU Grubu Genel Sekreteri Sebastian Müller de, “Anavatanı seçim programından silip atmak. Böyle bir şey olsa olsa yalnız Yeşiller’de olur” dedi.
CDU Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Christian Hirte de, Yeşiller’i ‘sorunlu bir devlet anlayışı’ olmakla suçladı.
Hatta daha da ileri giderek Yeşiller için “Bu parti halk-yurttaş, egemenlik alanı, devlet otoritesinden şüphelenmekte” suçlamasında bile bulundu.
Bu hafta sonu genel seçim olsa toplam oyların yüzde 28’ini alıp seçimlerden ‘en güçlü parti’ olarak çıkacağından hareket edilen Yeşiller, en büyük rakiplerine tıpkı “Alın gol atın” dercesine pas verdi.
*
Bu yetmiyormuş gibi, şimdi de Yeşiller’li Tübingen Anakent Belediye Başkanı Boris Palmer’in Alman Futbol Milli Takımı’nın eski oyuncularından siyahi Dennis Aogo’ya dönük ırkçı söylemde bulunduğu gerekçesiyle partiden ihraç edilmesi kararlaştırıldı.
Her ne kadar Yeşiller’in yöneticileri, “Seçim programının başlığından Almanya’nın -Almanya sözcüğünün- çıkarılması söz konusu değil” ve “Bizim partimizde ırkçılığa yer yok” açıklamasında bulunsalar da, 110 binden fazla üyeden sadece 300’e yakının böyle saçma ve yersiz bir öneride bulunması, Boris Palmer’in ırkçı söylemi iktidara doğru ilerleyen partinin işini zorlaştırdı.
Tabii Almanya’nın ‘Yeşiller’li ilk başbakanı’ olarak tarihe geçmeyi uman partinin başbakan adayı Annalena Baerbock’un işini de.
Yani bir yerde Yeşiller, kendi ayağına, hatta ayaklarına kurşun sıktı.
Hem de seçimlere 4.5 ay kala.