Güncelleme Tarihi:
2005’te NSU terör örgütü tarafından öldürülen Yunanlı Theodoros Boulgarides’in ailesinin avukatı Yavuz Selim Narin, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinde 6 Mayıs 2013 tarihinde başlayan NSU davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Mahkemenin 5 yıldan beri devam ettiğine işaret eden Narin, başsavcılığın ve müdahil avukatların mütaalalarını tamamladıklarını, savunma avukatlarının sunumlarını yapması gerektiğini söyledi. Savunma avukatlarının değişik nedenlerden dolayı mahkemeyi ertelemeye çalıştığını belirten Narin, şunları söyledi:
“Savunma avukatları değişik başvurularla, özellikle reddi hakim talepleriyle mahkeme sürecini etkilemeye çalıştı. Mahkeme heyetini hata yapmaya zorlamaya çalıştı ama profesyonelce davranan heyet bugüne kadar herhangi bir hata yapmadı. Savunma avukatları da sunumlarına büyük bir ihtimalle 2 hafta sonra başlayacak ve ardından mahkeme de sonuçlanacak.”
‘HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM’
“Müvekkillerime, NSU ortaya çıkmadan 6 ay önce bu meselelerinin bir Türk mafyası konusu olmadığını, tam tersine neonazi terör örgütünün söz konusu olduğunu ve aynı terör örgütünün Köln’deki bombalı saldırıdan sorumlu olduğunu anlatmıştım. NSU üyelerinin intihar etmesiyle dosyaları incelemem başsavcılık tarafından engellendi. Konuyu daha fazla aydınlatmak ve ortaya çıkarmak istiyoruz. Bizim işimiz bu mahkeme davasıyla başlamadı. Bu mahkemenin sonuçlanmasıyla da bitmeyecek. Biz, bu meselenin peşini bırakmayacağız. Sonuna kadar takipçisi olacağız.”
‘MERKEL’İN SÖZÜ CİDDİYE ALINMADI’
“Başbakan Angela Merkel olayın aydınlatılacağı sözünü verince, onun, yani Başbakanlığın denetiminde olması gereken istihbarat dairesi birçok dosyayı imha etmekteydi. O söz ciddiye alınmadı. Hem Federal Başsavcılık, hem polis, hem istihbarat, bu sözün tam tersini uygulamaya çalıştılar. burada devletin ne söylediğine değil, eylemlerine bakıyoruz. Olabildiğince delilleri yok etmeye çalıştılar. NSU 3 kişiden oluşmaktaydı, ikisisi intihar etti. biri yargılanıyor. O da susuyor. Milleti bir şekilde uyutmaya çalıştılar.”
‘ÖRTBAS EDİLDİ’
“Dava sürecinde Alman sivil toplum örgütleri, sendikalar, bazı partiler ve kiliselerin destek vermesi, dayanışma içinde bulunmaları, beni olumlu şekilde şaşırttı. Birçok devlet dairesinin soğukkanlı bir şekilde insanların gözüne baka baka hem delilleri imha etmeleri, hem yalan söylemeleri beni olumsuz anlamda şaşırttı. Sonuçta Almanya demokratik bir hukuk devleti. Büyük ölçüde de bu şekilde işlemekte ancak böyle meselelerin üzerine gidilmemesi, devlet memurlarının ve muhbirlerinin böyle işlere karıştığında meselelerin bu kadar kolayca örtbas edilebilmesi, beni olumsuz şekilde şaşırttı. Yıllarca bizim müvekkillerimiz suçlandı. Sözde bir Türk mafyası, sözde bir Türk derin devletinin değişik mafya gruplarıyla gerçekleştirdiği cinayet serisiymiş gibi bir algı yaratmaya çalışıldı hem Alman medyasında, hem poliste, hem de istihbarat teşkilatında. Aileler suçluymuş gibi davrandılar ve yıllarca ailelerin şerefini ayaklar altına aldılar. Meseleler ortaya çıktığında aynı şekilde Alman devleti artık kendi bildiklerini imha etmek zorunda kaldı. Birçok delili karartmak zorunda kaldı. Birçok devlet elemanını gizlemek, saklamak zorunda kaldı.”
‘SANIKLAR, TANIK OLARAK DİNLENDİ’
“Asıl Türklerin yaptığını iddia ettikleri şeyleri kendileri yapmışlar meğer. Kendi suçlarını masum insanların üzerine yıkmaya çalışmışlar. Şimdi biz, NSU terör örgütünün işlediği suçların arkasında kimlerin olduğunu ortaya çıkarmak istiyoruz. Devletin ihmallerini araştırıyoruz. Mahkeme sürecinde onlarca kişi sorgulandı. Ancak bunları tanık olarak sorguladık. Bu kişilerin birçoğunun NSU’yu desteklediğini ispat edebildik. Yani bu kişiler geçmişte NSU’ya sahte evraklar temin etti, NSU’ya maddi imkanlar sağladı. Onlar için para topladı. Onlar için yardım, yataklık yaptılar, saklanacak yerleri ayarladılar. Onlara silah temin ettiler. Yani bu kişilerin de yargılanması gerekir.”