Avrupa'da Türklere yapılan saldırıları not ediyoruz

Güncelleme Tarihi:

Avrupada Türklere yapılan saldırıları not ediyoruz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2014 12:03

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Ayhan Sefer Üstün ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları (YTB) Başkanı Kudret Bülbül , Almanya'nın başkenti Berlin'de 11 Ağustos'ta çıkan yangında hasar gören Mevlana Camisi'ni ziyaret etti.

Haberin Devamı

Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kreuzberg semtindeki Mevlana Camisi'ni ziyaret eden Üstün ve Bülbül, yangınla ilgili Türkiye'nin Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen ve Berlin İslam Federasyonu Başkanı Fazlı Altın'dan bilgi aldı.

Üstün, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Almanya'da bir haftada üç ayrı camiye saldırı gerçekleştirilince endişeye kapıldıklarını, bu nedenle yerinde bir inceleme yapma kararı aldıklarını söyledi.

“İnsan Hakları Komisyonu olarak son 3 yılda Avrupa'da Türklere yapılan saldırıları not etmekteyiz” diyen Üstün, şöyle devam etti:

"Bu saldırıları yıl sonunda kamuoyu ile paylaşıyoruz. 2012 yılında sadece Almanya'da 67 saldırı yapılmış ırkçı motifli. Ticari sebepler ve kişisel sebeplerle ilgili saldırıları bir tarafa bırakıyoruz. Bu 67 saldırının 33'ü İslam karşıtlığından kaynaklanmış. Bu camiye, imama, cemaatin kendisine olmuş. Bu endişe verici bir rakam. 2013'te 38 ırkçı saldırı olmuş. Almanya'da 38 ırkçısaldırının 12'si İslam karşıtlığından dolayı olmuş. 2014'ün temmuz ayına kadar ırkçı saldırı olarak 13 saldırı yapılmış. Bu 13 saldırının 9'u yine İslam karşıtlığına dayanmaktadır. Bu tür eylemler geçtiğimiz yıllardan beri süre gelmektedir. Bu doğrusu bizi endişelendirmekte ve bizi kaygılandırmaktadır.”

Burada kurulan dernek ve bu derneğin yöneticilerinin camiyi Alman yasalarına göre inşa ettiklerini ve halkın burada inancını yaşamak istediğine işaret eden Üstün, bunun sağlanması gerektiğini kaydetti.

Neonazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü üyelerince işlenen cinayetleri hatırlatan Üstün, buna rağmen insanların Almanya'yı terk etmediğini belirterek, "Bu insanlar Alman toplumun bir parçası haline gelmişler. Geleceklerini burada kurmak istiyorlar. Öyle ise Alman kurumlarından ve Alman dostlarımızdan beklentimiz bu insanların din, dil ve bütün bu özgürlüklerini tesis etme noktasındadır” diye konuştu.

Bu konuda müşterek ne yapılabilecekse hepsinin konuşulması gerektiğini ifade eden Üstün, bunların konuşma zamanın geldiğini ve geçtiğini, bu konuları hem federal hem de eyaletler düzeyindeki yetkililerle görüşmeyi sürdüreceklerini belirtti.

Ayhan Sefer Üstün, "Onlardan talebimiz Almanya'da yaşayan ve artık bu toplumun bir parçası haline gelmiş Türkler olabilir, Araplar olabilir, Afrikalı olabilir, herkesin özgürce güven ortamı içinde kendi dinlerini ve kimliklerini, yaşayabilir ortamın kendilerine sağlanmasını talebi olacaktır. Bunu bekliyoruz, bunu özlüyoruz. Biz de Türkiye'den bu amaçla geldik” şeklinde konuştu.

“Bazen dostlar arasında acı söylemler de olabilir. Biz bunun farkındayız” diyen Üstün, eksiklerin kapanması için tedbir alınması gerektiğini vurguladı.

“Irkçılık maalesef Avrupa'da tarihi de bir hastalık. Bunun da farkındayız. Bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gerekir” ifadelerini kullanan Üstün, bunun sadece polisiye tedbirlerle alınacak bir durum olmadığını söyledi.

Üstün, medyayla, eğitimle, bütün devlet kurumlarıyla bu hastalığın üzerine gidilmesi durumunda ancak çözüm üretilebileceğini ifade etti.

2012 yılında 67 ırkçı motifli saldırının 33'ünün dini kurumlara yapılmış olmasının ürkütücü olduğunu belirten Üstün, sadece bu rakamların dahi sorunun hangi boyuta geldiğini gösterdiğini vurguladı.

Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aynı gün iki farklı şehirde ve dini tesislere saldırı yapılması da bizi yine kuşkulandırıyor. Biri Berlin'de diğeri Bielefeld'te. Aralarında 500 kilometre mesafe var. Bunun tesadüf olduğunu artık inanamıyoruz. Bunların planlı
bir şekilde yürütüldüğünü tahmin ediyoruz. Artık sorun büyümüştür. Sorun ciddi bir boyuta gelmiştir. Tek tesellimiz can kaybı olmayışı. Burada insanlar yanarak da vefat edebilirlerdi. O zaman çok daha fazla yüreğimiz çok daha fazla yanacaktı. Artık ciddi tedbirleri alma vakti gelmiş ve geçiyor diyebiliriz.”

Mevlana Camisi'ndeki yangınla ilgili soruşturmanın devam ettiğini hatırlatarak, buna müdahale etmek istemediklerini ifade eden Üstün, “Ancak çıplak gözle baktığımızda bunun bir inşaat olduğunu görüyoruz. Bu inşaatta bağlanmış elektrik yok. Binada yanıcı, parlayıcı madde yok. Böyle hızlı bir yangının dışardan bir müdahale ile olabileceğin basit gözlemlerle ifade edebiliyoruz” şeklinde konuştu.

Türkiye'nin bütün kurumlarıyla burada olduğunu, TBMM ve hükümetin konunun üzerinde hassas bir şekilde durduğunu vurgulayan Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu iş artık bıçak kemiğe dayanmış noktaya gelmiş vaziyette. Yani burada daha nahoş daha üzücü olayların olmaması adına biz yetkililerden etkin tedbir almalarını arzu ediyoruz. Verdiğim rakamlar, Türkiye kökenlilere yapılan
saldırılarla ilgili. Ortadoğu'dan, Afrika'dan gelenler var, Yahudiler var, başka dinden olanlar var... Onları kaydetmedik. Onları da kaydettiğinizde belki dini motifli ırkçı saldırıların sayısının daha fazla arttığını göreceğiz.”

Üstün, Almanya'da sadece Türk kökenlilere yapılan saldırıların bile durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Üstün ayrıca, Almanya'da yapacakları temaslarda Federal Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı ve güvenlikten sorumlu bir bakan yardımcısı ile görüşeceklerini ifade etti.

Komisyonun CHPli üyesi Mahmut Tanal da din vicdan ibadet hürriyetinin insan haklarının içerisinde olan ve insan hakları tarafından kollanması, korunması gereken bir husus olduğunu belirterek, “Buradaki kundaklama olayı inanç özgürlüğüne ve vicdan özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır” dedi.

İslam Federasyonu Başkanı Fazlı Altın da Türkiye'deki yetkililere kendilerine verilen destekten ötürü teşekkür etti.

“Türk devletinin bu konuda hassasiyet göstermesi bizim için fevkalade önemli ve memnuniyet vericidir” diyen Altın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aynı hassasiyeti biz Alman devletinden beklerdik. Ama onlardan da ziyaretlere geliyor. Bu camiye yapılan saldırının toplumun merkezine, özüne yapılan bir saldırı olduğunu ifade ediyorlar. Bunlar önemli vurgular. Buradaki yangın sadece Müslümanlar yapılan bir saldırı değil. Buradaki yangın toplumun Maneviyatına yapılan bir saldırıdır. Müslümanlar bu toplumun bir parçası olduğu için bu sorun aynı zamanda Alman toplumunun da bir sorunudur. Bu ziyaretler bizim için bu yönüyle önemli.”

Öte yandan, Mevlana Camisi'nde 11 Ağustos'ta çıkan yangında hasar meydana gelmiş, polisin yaptığı incelemede cami enkazında yanıcı sıvı madde bulunmuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!