Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2019 09:49
Katalonya, İspanya’nın kuzey doğusunda, Fransa’ya komşu özerk bir bölgedir. 1936-1975 yılları arasındaki Francisco Franco’nun liderliğindeki faşist rejimin çökmesinden sonra geçilen demokratik sistemle birlikte, 1978 yılında Katalonya ‘Özerk Bölge’ statüsü kazandı. Nüfusu 7.5 milyon civarındadır.
1 EKİM 2017 tarihinde
Katalonya Özerk Bölgesi’nin tam bağımsızlığı için referanduma gidildi.
Hem de
İspanya Anayasa Mahkemesi bunun yasal olmadığı yönünde karar verdiği halde.
Referandumda, Katalanların yüzde 90’ından fazlası bağımsız bir devlet olmaktan yana oy kullandı.
Bunun üzerine Katalonya Özerk Bölgesi Başkanı Carles Puigdemont liderliğindeki yönetim, 27 Ekim 2017’de Katalonya’nın bağımsızlığını ilan etti.
Ancak bunu hayata geçirmek için hiçbir somut adım atılmadı.
Yani bir yerde İspanyol hükümetinin tepkisi beklendi.
Tabii korkulan oldu.
İspanyol Parlamentosu, Katalonya Özerk Yönetimi’ni askıya alırken, bölge meclisini lağvetti.
Carles Puigdemont başta olmak üzere, önde gelen bazı Katalan politikacılar hakkında ‘halkı isyana teşvik’ ve ‘devlete başkaldırı’ suçlamasıyla dava açıldı.
Tehlikeyi gören Carles Puigdemont, ülkeyi terk ederek Belçika’ya sığındı.
Bir ara konferans için gittiği Danimarka’dan Almanya’ya geçerken hakkında uluslararası yakalama emri olduğu için gözaltına alınsa da çok geçmeden serbest bırakıldı ve yeniden Belçika’ya gitti.
Carles Puigdemont ve yüksek düzeyde sorumluluk taşıyan 4 politikacı yurt dışına kaçarak ‘paçayı kurtardı’, ama aralarında Katalonya Özerk Bölgesi Başkan Yardımcısı Orion Jungueras’ın da bulunduğu bazı bakanlar ile politikacılar gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.
*
Evet işte yaklaşık iki yıl sonra İspanya Yüksek Mahkemesi kararını verdi.
Orion Jungueras, ayaklanmaya teşvik ve devlet fonlarını kötüye kullanma suçlarından 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Çoğu eski bakan 8 sanık, 9-12 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı.
3 sanık da ‘itaatsizlik’ suçundan para cezasına.
Carles Puigdemont ve yurtdışına kaçan Katalan politikacılar hakkında da yakalama kararı verildi.
İspanya Yüksek Mahkemesi’nin bu kararı üzerine Katalonya’da halk sokaklara döküldü.
Tutukluların serbest bırakılması için yolara düşen bağımsızlık yanlısı Katalonlar, Barselona Havaalanını bloke ettiler.
Kent merkezinin ünlü meydanlarında Madrid’deki merkezi hükümete karşı protesto gösterileri düzenlendi.
Yer yer olaylar da çıktı.
Barselona’ya kaydırılan İspanyol polisleri göstericilere müdahale etti.
Coplanarak yaralananlar oldu.
Gözaltına alınanlar da.
İspanya, Avrupa Birliği (AB) üyesi bir ülkedir.
İspanya, demokratik bir ülkedir.
İspanya, demokratik hukuk devletidir.
Ama görülüyor ki, sadece kağıt üzerinde.
Haklarında hapis cezası verilen politikacıların hemen hemen hepsi halk tarafından seçilmiş milletvekilidir.
Aralarında cezaevindeyken Avrupa Parlamentosu’na seçilmiş milletvekilleri de vardır.
Ama iki yıldır cezaevinde bulundukları için mazbatalarını bir türlü alamamışlardır.
İşin ilginç yönü, İspanya’da yaşanan bu skandalın Avrupalıların umrunda bile olmamasıdır.
Alman medyasına bakıyorum.
Sadece kupkuru bir
haber.
Yorum yok, eleştiri yok.
Özgürlük, demokrasi, hukuk devleti savunucusu geçinen Alman politikacılar da adeta sessizliğe gömülmüş.
Fransa’da da öyle.
İngiltere’de de.
Başka AB ülkelerinde de.
İşte bu sessizliğe isyan ediyorum.
“Her fırsatta Türkiye’yi yerden yere vuran Avrupalı politikacılar ve özgür Avrupa medyası nerde?” diyorum.
Gerçekten neredeler?