Avrupa krize çare peşinde

Güncelleme Tarihi:

Avrupa krize çare peşinde
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2011 11:03

Avrupa’nınbugünlerdeen önemligündeminiYunanistan’ınbaşı çektiğifinansal krizoluşturuyor.Yunanistan’a8 milyar Eurodesteğin dahaönceki akşamonaylanmasıylaşimdilikiflasın eşiğindendöndü.Gözler şimdiçarşambagünü yapılacakzirveyedöndü.

Haberin Devamı

YUNANİSTAN krizi nedeniyle AB liderlerinin 17-18 Ekim’de yapması gereken zirve ansızın ertelendi. Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Yunanistan’ın borcuna yapılacak haircut (indirim) ile Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun büyütülmesi konusunda anlaşamaması üzerine çarşamba günü yeni bir zirve düzenlenecek.

İki lider arasında Atina ve Avrupa bankalarının kurtarılması konusunda farklı görüşlerin olduğu ortaya çıktı. Almanya ve Fransa’nın büyük kurtarma paketinde anlaştıkları bildirilmesine rağmen banka kurtarma operasyonlarında farklı görüşleri taşıdıkları anlaşıldı. Buna göre, Fransa Hükümeti’nin ellerinde büyük miktarda Yunan devlet tahvilleri olan Fransız bankalarının AB şemsiye fonu EFSF tarafından desteklenmesini istediği, Almanya’nın ise bu öneriye karşı çıktığı bildirildi. Almanya’nın ulusal bankaların ulusal hükümetler tarafından desteklenmesini istediği kaydedildi. Şimdi bu konuya çözüm arandığı belirtiliyor.

HANGİ ADIMLAR ATILABİLİR

Krize çözüm aranırken Almanya ile Fransa’nın üzerinde çalıştığı toplu paket ile bundan sonra şu adımların atılacağı tahmin ediliyor Yunanistan’ın borcunun yüzde 50-60 oranında silinmesi.

- Yunanistan’ın borcu 300 milyar Euro civarında olduğu için 150-200 milyar Euroluk bölümü silinebilir. Borç silinmesine piyasalardaki deyim ile “Haircut” yani saç kesimi deniliyor. Yani kafasının kesilip atılması yerine saç kesilip çare aranıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel yüzde 50 ve üzeri bir silinmeden yana. Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin ise yüzde 30-35’likbir silinmeden yana olduğu biliniyor. Bu yüzden Merkel’in talebi “asker traşı”, Sarkozy’nin talebi ise “damat traşı” olarak niteleniyor.

- Borç silinmesinden etkilenecek Avrupa bankalarının finanse edilmesi. Ellerinde büyük çapta Yunanistan kağıdı bulunan başta Fransız bankaları olmak üzere İtalyan, Alman, İspanyol bankalarının desteklenmesi. Önce bankaların sermaye artışına gitmesi istenebilir. Ardından EFSE fonundan desteklenmesi. (Fransa hükümeti bu konuda ısrarlı davranıyor)

- Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkmamasının sağlanması. Böylece Euro’nun veya AB’nin çökmesine yol açacak gelişmelere izin verilmemesi

- Yunanistan’ın bir tür Marshall yardımı ile ayağa kaldırılması.

- Krizin İtalya ve İspanya gibi ülkelere sıçramasının önlenmesi

YUNANİSTAN GERÇEĞİ

Avrupa’yı etkisi altına alan kriz adım adım geldi. Yunanistan Hükümeti 30 Kasım 2009’da istatistiklerle oynandığını kabul etti ve kamu borçlarının çok yüksek olduğunu açıkladı. Hemen ardından IMF programını kabul etti ve acı reçeteyi halka sundu. Çünkü Yunanistan’da bütçe açığının GSYH’ye oranı yüzde 13.6 (Bu rakam Euro bölgesi ülkelerine konulan sınırın tam dört katı), kamu borçlarının GSYH’i oranının yüzde 115”e ulaştığı ortaya çıktı.

2 Mayıs 2010”da Euro Bölgesi Ekonomi ve Maliye Bakanları, Uluslararası Para Fonu IMF’nin de katkısıyla Yunanistan’a 3 yıl süreli 110 Milyar Euroluk kurtarma paketine onay verildi. 110 Milyar Euro’nun 80 milyarlık bölümü Euro ülkelerinin ikili kredilerinden, geri kalanı da IMF kaynaklarından karşılandı. 80 milyar Euroluk bölümün 22 Milyarlık kısmı Almanya, 16,8 Milyarlık kısmını da Fransa’nın karşılayacağı açıklandı.

İKİNCİ YARDIM PAKETİ

Temmuz 2011’de Brüksel’de toplanan Euro Bölgesi liderleri iflasın eşiğinde olan Yunanistan’a bir kez daha yardım elini uzattı. Liderler 158 milyar dolarlık ikinci kurtarma paketini onayladı. Paketin 109 milyar Eurosu Avrupa ve Uluslararası Para Fonu’ndan, 49 milyar Euro’su ise özel sektörden geldi. Euro Bölgesi liderleri Yunanistan’a ikinci kurtarma paketinde faiz oranını da düşürüp vadeyi de uzattı.

Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması (EFSF) kredinin vadesini 15-30 yıl aralığına çıkardı ve faiz oranını da yüzde 4-5”lerden yüzde 3,5’a indirdi. Zirvede alınan diğer bir karar da ellerinde Yunan tahvilleri bulunduran banka ve finans kuruluşlarının Yunanistan’ın kurtarılması operasyonuna 2019 yılına kadar 106 milyarlık katkı yapması oldu.

EN KÖTÜ DURUMDA NE OLABİLİR?

Euro bölgesi ülkelerin tüm çabalarına karşılık ekonomistler en kötü senaryoyu şöyle çiziyor. Euro Bölgesi’nin dağıldığı veya Yunanistan, İtalya, İspanya’nın veya bu ülkelerden birinin Euro’dan ayrıldığı senaryolarının halka etkisi şöyle özetleniyor.

a) Enflasyon hızla artabilir: Euro bölgesinden çıkış olursa, Euro sadece Almanya ve diğer ülkelerle geçerli olacak. Bu yüzden Euro’nun değeri hızla artacağı için tüm ithal malları ucuzlar. Bu da enflasyon artışına yol açar. Örneğin enflasyon oranının yüzde 5’lere tırmanması halinde şu an 1000 Euro’nun satın alma gücü birkaç yıl içinde 600 Euro seviyesine iner.

b) Vergiler artabilir: Euro’yu kurtarma operasyonu sırasında yapılan yardımların geri alınması güç olacağı için Euro ülkeleri hükümetleri açığı kapatabilmek için yeni vergiler koyabilir.

c) İş piyasası: İthal malları ucuzlayıp, Almanya’nın veya diğer Euro ülkelerinin ihraç ettiği mallar pahalanacağı için bu mallara talep azalır, üretim azalabilir. Alman Allianz Sigortası’nın Başekonomisti Michael Hesse, bir Alman gazetesine verdiği demeçte, güçlü Ero’nun yol açacağı kur farkının Almanya’da bir milyon kişinin işini kaybetmesine yol açacağını söylüyor. Üretimin düşmesi doğal olarak aylık ve ücretlerin de azalmasına yol açabilir. Bu aynı zamanda emekli aylıkları için de geçerli. Emekli aylıklarına artış yapılamayabilir.

İSTİKRAR FONU

Avrupa Finansal İstikrar Fonu (European Financial Stability Facility- EFSF), Euro bölgesi üyesi ülkelerinin mali zorluğa düşen üye ülkelere geçici kaynak sağlamak amacıyla 7 Haziran 2010’da kuruldu. Anonim şirket statüsünde Lüksemburg’da kurulan kurumun başında Alman Klaus Regling bulunuyor. EFSF borçlu ülkelere düşük faizli kredi temin ediyor.

Serbest piyasadan aldıkları kredileri 7,5 yılda geri ödemek zorunda olan bu ülkeler EFSF’den aldığı krediyi ise 15 yılda ödeyecekler. 28 Kasım 2010’da İrlanda bankacılık sektöründe yaşadığı sorunlar nedeniyle AB’den yardım talebinde bulundu. 2011 Şubat başında İrlanda yüzde 5,9 faizle 3.6 milyar Euro ilk EFSF kredisini aldı. O tarihte İrlanda finans piyasalarında borç için yüzde 9 civarında bir faiz ödemek zorunda kalıyordu. EFSF’in kredi vermesi kapasitesi 440 milyar Euro.

Euro Bölgesi ülkeleri krize karşı 750 milyar Euroluk bir fon oluşturmuştu. (500 milyar Euro AB, 250 milyar Euro IMF) AB’nin payı olan 500 milyar Euro’nun 60 milyarını AB komisyonu yani 27 üye karşılıyor. Geri kalan 440 milyar Euro ise Euro bölgesi üyesi 16 ülke tarafından karşılanıyor. Bu miktardan 211 Milyar Euro Almanya tarafından garanti ediliyor.

İSTİKRAR MEKANİZMASI
Haziran 2010’da kurulan EFSF, 2013 yılında yerini yeni oluşturulan “Avrupa Stabilite Mekanizması”na (Europaeische Stabilitaets Mechanismus ESM – Rescue funding programme) bırakacak. 21 Temmuz 2011’de 21 ülke başbakan veya devlet başkanlarının katıldığı zirveden hazırlanan 30 sayfalık anlaşma taslağına göre, EFSF döneminde zorluğa düşen Euro ülkeleri için hazır tutulan 440 milyar Euro tutarındaki yardım paketi, 2013 yılından itibaren 500 milyar Euro’ya yükseltilecek. Hedef euro kullanan ülkelerin mali dengesizliğe düşmeleri halinde onlara yardım yaparak dengelerini sağlamak. Böylece devlet borçlanması yoluyla ekonomisi sarsılan ülke bu borç miktarını ESM aracılığıyla tasfiye ederek durumunu kurtaracak. ESM borç içindeki devletlerin çıkardığı tahvilleri satın alacak. Uygun faizle kredi almalarını sağlayacak. ESM’in merkezi Liechtenstein olacak. Üye ülkelerin meclisleri 2012 yılı sonuna kadar bu anlaşmayı onaylayacak.

YUNANİSTAN İFLAS ETSİN

Almanya’da hükümet ortağı Hür Demokrat Parti’nin (FDP) Genel Başkanı olan Federal Ekonomi Bakanı Philipp Rössler’in Yunanistan’ın kontrollü iflasını gündeme getirmesinden sonra Alman Commerzbank’ın Yönetim Kurul başkanı Martin Blessing de geçen hafta aynı teklifi gündeme getirdi.

Blessing, “Yunanistan’ın devlet borçlarını ve yeniden yapılanma programını yeniden yapılandırmadan Yunanistan’a yardım etmek mümkün olmadığı gibi piyasalar da sakinleşmeyecek. Yunanistan’ın iflasını kendiliğinden istemesi en doğru yoldur” demişti.

Londra’nın muhafazakar partili Belediye Başkanı Boris Johnson da İngiltere’nin Yunanistan’a verilecek ikinci bir kurtarma paketine katkıda bulunmayı reddetmesi gerektiğini savunarak “Avrupa hükümetleri yıllardır üye bir ülkenin Euro’yu terketmesinin bir çılgınlık olduğunu söyleyegeldiler. Ama bu kaçınılmaz gibi görünüyor ve ne kadar çabuk olursa o kadar iyi. Yunanistan, yeni bir drahmiyle yepyeni bir ekonomik kimlik kazanacaktır.” Görüşünü savunmuştu. Yunanistan Başbabakın Yorgo Papandreu ise bir süre önce Kathimerini Gazetesi’ne verdiği demeçte, “Yunanistan iflas etmeyecek. Yunanistan’a uzun vadeli nefes aldırma aşamasındayız” diyerek iflas önerilerini reddetti.

Yunanistan Başbakanı mali krizi yenebilmek için çaba gösterirken 21 Temmuz’da 159 milyar Euroluk ikinci kurtarma paketinin kararlaştırıldığı Euro bölgesi liderleri zirvesinde çarpıcı diyaloglara maruz kalmıştı. Gazetelere yansıyan bilgilere göre şöyle bir diyalog da yaşandı.

Jyri Katainen (Finlandiya Başbakanı): Biz “Evet demek için Yunanistan’dan teminatlar bekliyoruz. İveta Randicova (Slovakya Başbakanı): Biz fakir bir ülkeyiz. Karşılık almadan Yunanistan’a para vermeyiz. Yorgo Papandreu (Yunanistan Başbakanı): Sizi ikna etmek için ne yapmalıyım ? Adalara ipotek mi koyayım? Yoksa Mora Yarımadası’nı mı satılık ) Böyle şeyler olmaz. Bunu bilesiniz. Bu arada yılan hikayesine dönen 110 milyarlık ilk kurtarma paketinin 6. dilimi olan 8 milyarlık yardım için önceki gün Brüksel’den onay çıkması Yunanistan’ın iflas riskini de bir süre ileri atmış oldu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!