Avrupa ikinci vatanı oldu

Güncelleme Tarihi:

Avrupa ikinci vatanı oldu
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2011 18:20

1938’de Kırşehir’de doğan, küçüklüğünden beri saz çalıp türküler söyleyen Neşet Ertaş Türkiye’ninen önemli ozanlarından biri. Yaşamının bir kısmını Almanya’da geçiren sanatçı Avrupa’yı ikincivatanı olarak görüyorsa da Türkiye ile olan gönül bağı onu Türk halkına hep yakın tutuyor.

Haberin Devamı

UUNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edilen ünlü saz ve söz ustası Neşet Ertaş, hayatının Almanya penceresini, 1982 yılında Sender Freies Berlin (SFB) isimli radyonun Türkçe Servisi’nden Güner Yüreklik’le yaptığı röportajda anlatmış. 1979’da tedavi olmak üzere Almanya’da bulunan kardeşinin yanına gelen Türk Halk Müziği’nin önemli isimlerinden Neşet Ertaş, ilerleyen yıllarda 3 çocuğunu da yanına aldırarak bir süre Almanya’da yaşar. Berlin’e yerleşerek burada bir müzik market açan sanatçı, aynı zamanda okullarda saz dersi vermeye başlar. Sahneye de sadece düğünlerde çıkmaya karar verir.

- Neşet Bey, saz çalmaya nasıl başladınız?
Benim babam Muharrem Ertaş ‘âşık’tır. Ben doğduğum zaman annem büyüyünce çalsın diye göbeğimin üzerine saz koymuş. Yani ben doğdum doğalı, aklım yettiğinden beri saz çalıyorum desem yeridir.

AİLELERİMİZ PARÇALANDI

- Nasıl oldu da sizin gibi Anadolu topraklarına bu kadar bağlı bir ozan o toprakları bırakıp Almanyalara geldi?
Her insan doğduğu yeri ölünceye kadar unutmaz ve sever. Ne var ki bizim ailelerimiz parçalandı. Benim kardeşlerim Belçika, Fransa ve Almanya’da yaşıyor. Bir anadan 4 kardeş öksüz kalmıştık. Onların yolu buralara düşünce Avrupa bizim için ikinci bir vatan oldu. Ben Almanya’ya her sene gelip giderdim. Bu geliş gidişler sırasında biraz alışmıştım. Türkiye’de çok yorulunca değişiklik olsun istedim ve buraya geldim. Bir müzik market açtım. Ayrıca okulda gençlere müzik eğitimi veriyorum, saz çalmasını öğretiyorum.

DÜĞÜNLERE GİDİYORDUM

- Peki bunun yanı sıra sahne yaşamınız da devam ediyor mu?
Aslında tam olarak devam ediyor denemez. Burada biraz dinlenme durumum söz konusu. Almanya’da içkili gazinolarda çıkmıyorum, sadece düğünlere gidiyorum. Bunca yıl turneler, gazinolar derken halktan uzak kaldığımı hissettim. Bu yüzden halka yakın olmak için sadece düğünlere gidiyorum. Orada çocuklar yanıma gelince, canıma su gelmiş gibi oluyor. Büyük mutluluk duyuyorum. Onun dışında turneleri tamamen bıraktım. Özel konserlere davet gelse de gitmiyorum. Usanmış durumdayım.

- Bu kırgınlığınızın, usanmışlığınızın sebebi TRT’de yaşadıklarınız denebilir mi?
Aslında haklısınız, ben TRT’de 22 yıl Halk Müziği sanatçısı olarak çalıştım. Kurumda bu zaman diliminde sürekli değişiklikler oldu. Kimi yöneticiler bilinçli, kimileri bilinçsizdi. Biraz da onlar beni bıktırdı. Normalde vatanına hizmet eden bir ozan yorulmaz. Ben de onlardan biriyim. Hala kalbimde sadece vatanım var ama çok yoruldum. Buraya da huzur bulmak için geldim.

TRT KISITLAMA YAPTI

- Türkiye’de huzursuz muydunuz?
Sanatçı olarak çalıştığım TRT’de huzursuzdum. Müzisyenlere karşı bir anlayışsızlık var. Benim siyasetle hiçbir ilgim olmadığını beni tanıyanlar, dinleyenler bilir. Ama buna rağmen benim çalıp söylediğim şarkılara kısıtlamalar geldi. Sadece eski türkülerin çalınıp söylenmesi istendi. Bu beni çok rahatsız etti. Ben yeniliği seven bir sanatçıyım. İlla ismini ön plana çıkartan biri de değilimdir. Ben 600 plak okudum, bu yaklaşık 1400 türkü eder. Hiçbirinin içine ne adımı ne de soyadımı koydum. Bizimkisi balık bilmezse halik bilir mantığı.

- Berlin’de yaşayan bir ozan oldunuz. Berlin’de yaşayan Türkler üzerine türküler yapacak mısınız?
Ben 1967’den bu yana Almanya’ya geliyorum. Heim olarak adlandırılan yurtlar döneminden beri burada yaşayan Türkleri yakından tanıyorum. Ama Almanya’da yaşananlarla ilgili bir türkü yaptığınızda aynı zamanda siyasete de girmiş oluyorsunuz. Ben burada yaşayanlardan özür diliyorum ama bu şekilde bir çalışma yapmayı düşünmüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!