Güncelleme Tarihi:
“Kurulduğu 1987’den beri hiçbir siyasi ve dini kesime, partiye, kişiye ya da cemaate organik bağı, dirsek teması olmadan kendi ayakları üzerinde duran ve tek gayesi, Avrupa Türklerinin kendi dini ve kültürel değerlerini kaybetmeden birlikte yaşadığı çoğulcu topluma uyum sağlayarak varlığını sürdürmek olan ATİB, ilk defa böylesi haksız ve mesnetsiz bir muameleyle karşı karşıya kalmıştır. Rapor hazırlayanlara istihbarat sağlayanlar hâlâ Soğuk Savaş dönemine takılıp kalmış, ön yargılı ve ideolojik saplantılı kişiler. ATİB şablonuyla ya da rapora yansıttıkları şekliyle bugünkü ATİB, birbiriyle örtüşmediği gibi en ufak bir benzerliği de yoktur. ATİB, son derece şeffaf bir sivil kitle kuruluşudur. Bir Müslüman çatı kuruluşu olarak ATİB, insanları ırkına, rengine, kültürü ya da inancına göre kategorize etmez, ayırmaz. ATİB, gerek kendi kültürel değerlerini gerekse dini inancını diğer kültürlerden ve dinlerden üstün gören bir görüşü asla benimsememiştir. Ondan dolayı raporda buna benzer ibarelerin yer alması, tamamıyla ön yargılı bir yaklaşım tarzıdır.”
‘AKILLA İZAH EDİLEMEZ’
Yıldırım, ATİB’e yapılan en büyük haksızlık ve iftiradan birisinin de “dost düşman ayırımı yaptığı, özellikle Kürtleri, Alevileri ve Yahudileri aşağıladığı” iddiası olduğuna dikkati çekerek, tamamıyla ön yargılı ve temelsiz bu suçlamayı da şiddetle reddettiklerini vurguladı. Kurulduğu günden bugüne kadar ATİB’in en sıradan bir üyesinin dahi Alman devletine, onun sosyal ve hukuki düzenine veya Alman halkına yönelik, sözlü ya da eylem olarak, herhangi bir zararının dokunmadığına işaret eden Yıldırım, “Raporda, ATİB’in ‘tehlike’ olarak görülmesi akılla ve izanla izah edilemez” ifadesini kullandı. Yıldırım, ATİB’in asla tasvip etmediği sebeplerden dolayı itham edilmesini, hatta suçlanmasını kendisine yapılmış büyük bir haksızlık olarak gördüğünden bu yanlışın düzeltilmesi için gereken hukuki adımları atmaya başladığını bildirdi.