Güncelleme Tarihi:
ETKİNLİĞİN açılış konuşmasını DTG Baskan Yardımcısı Dr. Martin Manzel yaptı. Türkiye’de bugün sayıları azalan Yahudi cemaatinin Anadolu topraklarında çok eski bir tarihe sahip olduğunu belirten Manzel, Almanya’da ise Yahudi toplumunun artık Almanya’nın güvenli bir ülke olup olmadığını sorgulamalarının ‘utanç verici’ olduğunu ifade etti. Avukat Hayriye Manzel ise Berlin’de doğup büyüyen ve Hitler iktidarı döneminde ABD’ye kaçmak zorunda kalan Yahudi asıllı Alman şair Mascha Kaleko’nun yıllar sonra Berlin ziyareti sırasında yazdığı Bleibtreu Caddesi üzerine yazdığı şiiri Almanca ve Türkçe okudu. Hayriye Manzel tarafından Türkçeye çevrilen Mascha Kaleko’nun şiirleri kitabı ise yıl sonunda yayımlanacak.
10 YIL TÜRKİYE’DE YAŞAMIŞ
Daha sonra Macit Karaahmetoğlu konuğu Andreas Laquer ile sahneye çıktı. Laquer, çocukluğunun bir bölümünü Türkiye’de geçirmiş bir isim. Babası Kurt Laqueur’in 1950’li yıllarda İstanbul’daki Alman Konsolosluğu’nda ataşe olarak görev aldığı dönemde yaklaşık 10 yıl Türkiye’de yaşamış. Ancak onu Türkiye’ye bağlayan sadece babasının görev aldığı İkinci Dünya Savaşı sonrası bu dönem değil. Atalarında Yahudi geçmişi olan Andreas Laquer’in dedesi August Laqueur, 1906’dan itibaren Berlin’deki Rudolf Virchow Hastanesi Fizik Tedavi Bölümü Direktörü olarak görev almış. Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesiyle, Yahudi kökenliler için karanlık günler başlayınca bundan Laquer’in ailesi de etkilenmiş.
Macit Karaahmetoğlu, Andreas Laquer
ANKARA’DA VEFAT ETTİ
Bu dönemde Yahudi kökenlilerin memuriyetlerini iptal eden yasayla birlikte August Laqueur de işinden olmuş. Daha sonra ailesiyle birlikte 1935 yılında bilim insanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınan August Laqueur, Türkiye’de tıp alanında çalışmalar yaprak Numune Hastanesi’nde fizyolojik terapi bölümünün kurulup geliştirmesine katkı sağlamış. Andreas Laquer’in dedesi August Laqueur, savaş bittikten sonra da Türkiye’yi terk etmeyerek 1954 yılında Ankara’da vefat etti.
‘DEDEM DE HITLER’İ CİDDİYE ALMADI’
Andreas Laquer’in Yahudi geçmişi ise büyük dedesi ve babaannesine dayanıyor. 1839’da dünyaya gelen büyük dedesi Ludwig Laqueur, Yahudi bir ailenin çocuğu. Andreas Laqueur, Macit Karaahmetoğlu ile yaptığı söyleşide, tıp alanında görev alan büyük dedesinin, Hıristiyanlığa geçerek Katolik olarak vaftiz edildiğini anlattı. Laquer, Nasyonal Sosyalist faşizminin korkunç yüzünü dedesinin yaşamından örnek vererek aktardı. Dedesinin Hıristiyanlığa geçmiş olmasına rağmen sonraki kuşağı Hitler’in zulmünden kurtarmaya yetmediğini şu sözlerle anlattı: “Dedem de birçok muhalif gibi Hitler’i ciddiye almadı. Hitler’in iki yıl içinde biteceğini ve yeniden seçilemeyeceğini düşündü. Ama bu hata onun gibi düşünen bazılarının hayatına mal oldu.”
ÇOK İYİ KARŞILANDILAR
Andreas Laqueur’in dedesi August Laqueur ise memuriyetinin iptal edilmesinden sonra Türkiye’nin Alman bilim insanları davetine icabet edip Türkiye’ye gitti, kendisi ve ailesinin hayatını kurtardı. Andreas Laqueur, bu dönemde Albert Einstein’in yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne mektubu yazarak, Alman bilim insanlarına sahip çıkması için çağrıda bulunduğunu hatırlattı. Söyleşi sırasında dedesi ve babasının Türkiye’deki yıllarından da kesitler sundu. Nasyonal Sosyalistler’den kaçarak Türkiye’ye giden Alman bilim insanlarının o dönemde kültür şoku yaşamalarına rağmen genel anlamda çok iyi karşılandıklarını ifade etti. Alman bilim insanlarının, üniversitelerde Türkçe ders verme şartıyla kabul edildiğini ve bu nedenle dedesinin de Türkçe öğrendiğini belirtti.
TÜRKİYE KABUL ETMEDİ
Andreas Laqueur, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Türkiye’de, Nazi Almanya’sının büyükelçilik ve konsolosluk temsilcilerinden oluşan bir grup Alman ile Nazilerden kaçarak Türkiye’ye sığınan ve daha çok bilim insanlarından ve sanatçılardan oluşan ikinci Alman grubun paralel hayat sürdüklerini belirtti. Nazi rejiminin Türkiye Cumhuriyeti devletine resmi mektup yazarak sürgündeki Alman bilim insanlarını sözde memleketlerine (Nazi Almanya’sına) geri göndermelerini ve bunun karşılığında Türkiye’ye kalifiye başka Alman bilim insanları göndermeyi de teklif ettiğini belirtti. Ancak Türkiye, bu teklifi kabul etmedi.
KİTAP HEDİYE ETTİ
Savaş bittikten sonra dedesi August Laquer’in Ankara’da kalmayı tercih ettiğini kaydeden Andreas Laqueur, babası Kurt Laqueur’in ise iş görüşmesi için Almanya’ya döndüğünü anlattı. Bu sırada Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın 6 haftalık eğitimle personel aldığını öğrenen babası, bu eğitime katılıp önce Beyrut’ta, daha sonra da Türkiye’de Ticaret ve Basın ataşesi olarak görevlendirilmiş. Kiel’de dünyaya gelen Andreas Laquer’in Türkiye macerası da 5 yaşındayken babasının Türkiye’de ataşe olarak grev aldığı bu dönemde başlamış.
Almanya’nın Ankara eski Büyükelçisi Eckart Cuntz’un da takip ettiği söyleşi, daha sonra izleyicilerin görüş ve sorularıyla devam etti. Macit Karaahmetoğlu, söyleşinin sonunda Andereas Laqueur’e bir kitap hediye ederken, Laquer, gecenin finalini Türkçe olarak ifade ettiği duygu yüklü şu sözlerle tamamladı: “Dedeme ve tüm ailesine kapılarını açarak sahip çıkan Mustafa Kemal Atatürk’e şükranlarımı sunuyorum. Eğer o olmasaydı, belki annem ve babam hayatta olmayacaktı.”