Güncelleme Tarihi:
ALMAN toplumu ile Almanya’da yaşayan Türk toplumunun, asgari müşterekleri, ortak değerleri, Atatürk devrimleridir. Yani, evrensel değerlerdir, müsbet bilime inançtır, halkın iradesine saygı göstermektir,laik ve bağımsız düşüncedir, barıştır, birlik - beraberliktir. Siz Avrupalı Türkler'in, Alman toplumu ile uyum içinde, benliğinizi ve kültürünüzü koruyarak, dayanışarak, yücelmesi, güç kazanması, Atatürk’ün inandığı ilkelerle olacaktır, zaten de öyle olmaktadır.
Bu vesile ile önem verdiğim bir kaç hususu sizlere aktarmak isterim: Üzülerek söylemek isterim ki, Almanya’daki Türk toplumu, kendi içinde yeterli iletişime sahip değildir. Sivil toplum yöneticileri, meslek grubu üyeleri ve mesela doktorlar, mühendisler, avukatlar, sanatkarlar, öğretmenler hatta işadamları, uzun yıllar aynı çevrede, aynı şehirde yaşadıkları halde birbirlerini yeterince tanımıyorlar. Tesadüfen tanışsalar da, bu ilişki çoğu kez devam etmiyor.
Devam etse de yeterli, somut bir sonuca ulaşamıyor. Adeta bir birbirine yabancı fertlerden oluşan bir toplum gibiyiz.
Bugünlerde, derneklerin, meslek kuruluşlarının, Türk toplumunun bütün katmanlarında sorumluluk taşıyan yurttaşların biraraya gelerek, başarılarını ve sorunlarını - yoğunlaşan sorunlarını- irdelemelerine büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Sizler, artık bu ülkenin ayrılmaz bir parçası oldunuz. Geçen seneki Cumhuriyet Bayramı konuşmamda, önemle üzerinde durduğum düşüncelerimi tekrar etmekte büyük yarar görüyorum:
- Alman toplumuyla diyaloğa daha fazla önem vermeliyiz.
- Düşüncelerimizi, isteklerimizi etkin bir biçimde ortaya koymalıyız.
- Bu amaçla yeni ortamlar, platformlar yaratmalıyız.
- Eğitimde genç neslin daha çok başarılı olmasının gayreti içinde olmalıyız,
- Türk gençlerinin hem Almanca'yı hem Türkçe'yi daha iyi öğrenmelerini, Alman kültürüne ve
Türk kültürüne daha fazla ilgi göstermelerini ve sonuçta iki toplum arasında bir köprü ve “multiplikatör” konumuna gelebilmelerini amaç edinmeliyiz.
Gençler, bu topluma daha fazla katkıda bulunan, üretici, rekabetçi bireyler olmalıdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti, yaklaşık 80 yıldır laik ilkelerle yönetilmektedir. Bu çerçevede, Anadolu Türkleri’nin din anlayışının, laik yönetilmeyen halklardan farklı olduğunu kabul etmek gerekir.
Biz Türkler'in, engin tarihsel geçmişimizle, diğer Müslüman halklardan farklı kültürel ve sosyal yapımız var. Türkler'in Orta Asya’dan Anadolu’ya geçiş sürecinde, ve Avrupa ile ilişkilerinde İslam dini zengin yorumlar edinmiştir, engin bir tolerans kazanmıştır.
Bugün, Anadolu’da, Müslümanlığın değişik değerleri ve yorumları yaygın ve güçlü bir biçimde yaşanıyor. Bu bağlamda, Türkler'in sahip olduğu zengin inanç kültürünü, diger bazı İslam ülkelerinin din anlayışları ile karıştırmamak gerekir.
Bu farkı görmezden gelerek Türklere, hiç de hoşlarına gitmeyen bir biçimde, ait olmadıkları, farklı bir İslam kimliği izafe etmek doğru olmaz.
Bu düşünce uyuma da fayda sağlamaz. Bu arada, Batı’da süratle gelişen İslam sevgisizliğinin, Türk ve Alman toplumları arasındaki ilişkilere de zarar vermekte olduğunu dile getirmek yerinde olur. Bu yeni gelişme karşısında, çok toleransa ve diyaloğa ihtiyacımız var.
Toplumumuzu yakından ilgilendiren diğer önemli bir hususa da değinmek istiyorum. Almanya’da son yıllarda, aşırı sağ ve yabancı düşmanlığı olaylarında ciddi artışlar kaydedilmektedir. Son bir yıl içinde Köln DİTİB cami projesi de dahil olmak üzere, toplumumuzu da hedef alan aşırı sağcı gösterilerin ve faaliyetlerin ne kadar güç kazandığını hepimiz gözlemledik.
Bu gelişmeyi bizi üzen ve çok düşündüren bir olgu olarak kabul ediyoruz. Türk toplumu olarak, yabancı düşmanlığı olaylarına karşı daha duyarlı olmanızı, yabancı düşmanlığı ile mücadele eden Alman Makamlarına ve sivil toplum kuruluşlarına daha çok destek vermenizi dilerim.
İşsizlik Türk toplumunun ciddi bir sorunu haline gelmiştir. İşsizlik güçsüzlük demektir. İşsizliğin önlenmesi, eğitimden, yetenek kazanmaktan ve doğru yolda yapılan seçimden geçer. Üniversiteye giden gençlerimizle ne kadar övünsek azdır. Ancak, Gymnasium ve üniversiteye gidemeyen gençlerimizin mutlaka meslek eğitimi yapmalarını öneririm. Bu bağlamda, işadamlarımıza ve öğretmenlerimize de önemli görevler düşmektedir.
Köln Başkonsolosluğu görevim sona ermek üzere. kasım ayı sonunda Köln’den ayrılıyoruz. Bu güzel şehirde ve eyalette unutamayacağımız hatıralar ve dostlar edindik. Elimizden ne geliyorsa onu yapmaya gayret ettik. Görevim sırasında Alman dostlarımızın ve yurttaşlarımın bana ve eşim Elhan’a gösterdikleri yakınlığa, yaratılan işbirliği ortamına ve sevgiye teşekkür ederiz.
Sizleri Türkiye’de, İstanbul’da, Ankara’da veya Kuşadası’nda tekrar görmekten ve ağırlamaktan büyük seviç duyacağımızı belirtir, hepinize sevgi ve saygılarımızı sunarız.
NOT: Görev süresi kasım sonu itibariyle sona eren Köln Başkonsolosu M.Asım Temizgil’in 29 Ekim 2007'de IHK Köln'de yaptığı Cumhuriyet Bayramı Konuşmasının özetidir.