Artık yük (!) olduk

Güncelleme Tarihi:

Artık yük () olduk
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2010 00:00

İKİNCİ Dünya Savaşı'ndan sonra 23 Mayıs 1949 tarihinde resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti'nde ilk yabancı işgücü göçü 1950'li yılların ortasından itibaren başladı.

Haberin Devamı

Almanya, 1955 yılında İtalya, 1960 yılında da İspanya ve Yunanistan ile İşgücü Göçü Anlaşması imzaladı.
Türkiye ile Almanya arasında 30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan “Türk-Alman İşgücü Göçü Anlaşması” ile Türkiye'den ilk “misafir işçiler” tarihi dostluk hikayeleriyle büyüdükleri Almanya'nın yolunu tuttu.
İstanbul'daki İrtibat Bürosu'nda Alman hekimler tarafından dişlerinden tırnaklarına varıncaya kadar sıkı bir sağlık kontrolünden geçen Türkler, yüzlerce metre yerin altında maden ocaklarında, kızgın alevlerin karşısında dökümhanelerde, otomobil fabrikalarındaki yürüyen bantların başında zamanla yarışıp ter döktüler.
Zaman mevhumu tanımadılar...
Hafta içi, hafta sonu bilmediler...
Haftalık çalışma süresinden hiç haberdar olmadılar...
Yıllarca “heim” olarak bilinen derme çatma barakalarda yatıp kalktılar ve “evle” işyeri arasında mekik dokudular...
Almanlar da Alman politikacılar da Türk “misafir işçiler”den memnundu.
Nitekim her vesileyle Alman politikacılar Türklere ve diğer “misafir işçiler”e Almanya'ya katkılarından dolayı teşekkür ediyorlardı.
Nitekim, Almanya'nın eski Cumhurbaşkanlarından Richard von Weizsaecker, Roman Herzog ve Johannes Rau ile yaptığım söyleşilerde de hepsinin “Türklere müteşekkiriz” sözcükleri tıpkı daha dünmüş gibi hala hafızamda.
Almanya'nın eski Başbakanı Gerhard Schröder'den de, şu andaki Başbakanı Angela Merkel'den de aynı şeyleri duydum
Ancak son dönemlerde durum birden değişiverdi...
Yazılı, sözlü ve görüntülü Alman medyası da, Alman politikacıların önemli bir bölümü de Türklerin farklı din ve kültürden, Almanya'nın sosyal sistemine yük olduğundan söz etmeye başladılar.
Ciddi Alman ekonomi kurum ve kuruluşlarının verilerine göre Almanya'daki Türklerin emeklilik, sağlık, işsizlik ve sigorta primi ödemeleri, aldıklarının çok üzerindedir.
Örneğin ilk nesil “misafir işçilerin”, tabii Türklerin de yavaş yavaş emekliye ayrılmaya başladığı 1990'lu yılların başında bu insanlar emeklilik sigortasına yılda günümüzün para birimiyle 6.5 milyar Euro pirim ödemişlerdir.
Aldıkları toplam emeklilik aylığı ise yılda 1.9 milyar Euro'yu geçmemiştir.
Aynı durum daha sonraki yıllarda da devam etmiştir...
Yani Almanya'daki Türkler ve diğer “misafir işçiler” Alman emeklileri finanse etmiştir.
Ama tabii bu çoktan unutulmuştur...
Şimdi “yabancıların” İşsizlik Parası II olarak bilinen Hartz IV ile geçindikleri gibi bir intiba yaratılmak istenmektedir.
Evet, Lübnanların yüzde 90'ının, Türklerin yüzde 26'sının Hartz IV aldığı doğrudur.
Ancak, Almanya'ya iltica eden Lübnanlıların iş bulsalar bile çalışmalarına yasal olarak yıllarca izin verilmediği görmezden gelinmektedir.
Almanya'da meslek eğitimi yapmak isteyen Türk gençlerinin sırf isimleri yüzünden dışlandığı bilinmektedir.
Bunu Başbakan Angela Merkel bile söylemektedir.
Almanya'da çalışmak isteyen Türklerin işpiyasasında da dışlandığı da bilinmektedir.
Kaldı ki, Hartz IV alıp da kendilerine gösterilen işi kabul etmeyen “yabancıların” oranı yerlilerden çok daha düşüktür.
Ama bunu doğru dürüst telaffuz eden yoktur...
Böyle olduğu halde, Türkleri ve diğer göçmen kökenlileri Alman devletine yük gibi göstermek barış içinde birlikte yaşamı tehlikeye sokmaktadır.
Almanya'da aşırı İslamcı terörün gündeme yerleştiği bir dönemde bu yaklaşım çok tehlikelidir.
Dahası Mölln'de Türklerin cayır cayır yakıldığı kundaklamanın yıl dönümünde böyle bir tutum ve yaklaşım sergilenmesi ayıptır.
Hem de çok...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!