Güncelleme Tarihi:
BERLİN Yunus Emre Enstitüsü’nün düzenlediği ‘Bir film nasıl yönetilir?’ adlı söyleşinin konukları yönetmen Derviş Zaim ile Murat Şeker oldu. Moderasyonu ise yapımcı Burhan Gün üstlendi. Uluslararası Berlin Film Festivali’ne (Berlinale) paralel olarak yapılan etkinlikte Türk sinemasının yanı sıra Türk dizileri de konuşuldu. Son filmi ‘Aşk Mevsimi’ sinemalarda gösterimde olan yönetmen Murat Şeker, şunları söyledi: “Türkiye’deki dizilerde acımasız rekabetçi ortam var. Çünkü 3 bölümde kalkıyor bir dizi. Bir bölümde kalkan dizi var reyting alamadığı için. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Dolayısıyla bu rekabetçi ortam, işte turbo duygu sağanağına dönüştüğünde dünyada eşi benzeri olmayan bir şeyle karşılaştı. Bu, başta eski Osmanlı coğrafyası, Orta Doğu, Balkanlar sonra Türki Cumhuriyetler, sonra Kuzey Afrika derken İspanyolların, Meksikaların ve Latin Amerikalıların bizi keşfetmesiyle büyüdü. Şimdi Brezilya’daki bir yerde de İtalya’daki bir evde de Malezya’daki bir yerde de Türk dizisi seyrediliyor.”
‘ALMANYA’DA TÜRK FİLMİ GÖSTERİLMEME SEBEBİ POLİTİKTİR’
Türk dizilerindeki hikâyelerin değişmeye başladığını kaydeden Şeker, şöyle devam etti: “Türk dizileri G7 ülkeleri haricinde her yerde gösteriliyor. Yani bu sadece Almanya’da gelin-kaynana kavgası olmama meselesi değil, bu politik bir şey. Yani şu an ARD veya ZDF ‘Muhteşem Yüzyıl’ı yayınlasın, iddia ediyorum bir numara olur. Şu anda İspanya ve İtalya’da da girdi. Almanya’da Türk dizilerinin gösterilmemesinin sebebi politiktir. Yani burada o zaman ne olacak? Biz ortalama 300 bin Euro’ya, 400 bin Euro’ya 2 saatlik dizi çekiyoruz. Burada 1, 1.5 milyon Euro’ya 45 dakika çekiyorlar. Buradaki sinemacılar bunu görünce ne yapacak, bizi öldürmek ister. O zaman aynı paraya satıyorsun yani diyor ki, yani ben 1.5 milyon Euro’ya 45 dakika yapıyorum, Türk geliyor 400 bin Euro’ya 2 saat yapıyor. O yüzden Türk dizileri her yerde gösterilir Almanya’da, İngiltere’de gösterilmez.”
MÜZİĞİMİZ BATILI MÜZİĞE BENZEMİYOR
Türk sinemasının dünya sinemasındaki yeri konusuna değinen yönetmen Derviş Zaim ise Türkiye’nin, sinemadaki eksiklikler konusunda bazı alanlarda avantaja sahip olduğunu söyledi: “Bir Hollandalı’da olmayan bir sürü şeye sahibiz şu an itibariyle. Batılı referanslarla da tanıştık ama bizim çok büyük üstatlarımız oldu. Bu anlamda işte Mevlana var, Yunus Emre var. Farklı bir müziğimiz var ve müziğimiz hiç Batılı müziğe benzemiyor. Bu farklılık, yelpazenin geniş olması, bizim geri dönüşümüzü çok daha farklı hale getirebilir.”
BİZDEKİ DRAMLAR TURBO
Dizi sektörünün neden dünya çapında başarılı olduğuna ve çok izlendiğine de değinen Derviş Zaim’e göre başarının altında yatan kavram ‘duygu’. Zaim, dizi sektörünün farkında olmadan bunu yakaladığını anlattı: “Sektör, neticede farkında olmadan Amerikalıların, Fransızların, Almanların yapmadığı bir şeyi yaptı ve ne yaptığının da çok farkında değildi. O nedir biliyor musunuz? Ve o aslında bizim gücümüz oldu. Duygu. Dram değil, duygu. Onlarda da dram var ama bizdeki dramlar turbo. Duygu duygu duygu, kırbaç sado-mazo. Sinemada bunun kuralı var. Hep duyguyla gidemezsin, kısacaksın, yavaş yavaş açacaksın. Senaryo teknikleri var. Türk dizileri bunu yapmadı. Türk dizileri bir duygudan diğerine atladı. Hiç inandırıcı gelir gelmez demeden duyguyu art arda dizdi. Seyircinin nasıl duyguyu takip edeceğini, makul kabul edip etmeyeceğini düşünmeden duyguyu verdi. Evet, Latin Amerikalı kadınlar, Afrikalı kadınlar, Arap kadınlar o yüzden hastası oldular. Bunlar çünkü tamamen duyguları gördüler. Bizde görümce var, kaynana var, yenge var, komşu var, elti var. Herkes geliyor bir şey söylüyor, öbürü geliyor bir şey söylüyor. Amcanın borçları var. Dertlerinin orada karşılığını bulmaya başladılar. Duygularını açık açık ortaya çıkardıklarını gördüler. Üçkâğıt yaptıklarını gördüler. O duyguyu sevdi insanlar. Ama sinemada başka bir şey.”
DİZİ SEKTÖRÜNÜ BESLEYEN YEŞİLÇAM...
Dizi konusunda araya giren yapımcı Burhan Gür de Türk sinemasının ve bağımsız sinemanın dizi sektörünü beslediğini söyledi. Gür, “Dizi sektörünü besleyen ana kaynak bence geçmişteki Yeşilçam ve bu bağımsız sinemadır. Dizi sektörünü bugüne taşıyan ana güç, oradaki yetenek havuzu, oradaki hikâye becerisi. O başardığına göre büyük ihtimalle ardından o da gelecektir. Belki biraz önce hocamızın o havuz teoreminde olduğu gibi yani. Ana akım derinleştikçe dizi sektörü de o kadar yaygınlaştı ki, biz şu an 153 ülkeye ihracat yapıyoruz ve ana akıma bakın free tv’lerde televizyonda saat 20.00 ile 24.00 arası Türk içerikli diziler izliyor insanlar. Bir yerden sonra bağımsız sinema da kendisine bir alan açacaktır” ifadelerini kullandı.