Güncelleme Tarihi:
DEMOKRASİ, en basit ifade tarzıyla, halkın kendi kendisini yönettiği bir sistemdir.Demokrasi, tüm yurttaşlara devlet politikasını şekillendirme imkanı kılan bir yönetim biçimidir.Demokratik hukuk devletlerinde çoğunluk esastır. Yani, halkın çoğunun onayını alan parti veya partiler iktidara gelir.
Demokratik hukuk devletlerinde bu ilke Avcı Kulüplerinden, Kanarya Sevenler Derneğine kadar tüm sivil toplum örgütleri için de geçerlidir.
Sivil toplum örgütlerinde bile yönetimin seçilebilmesi için üyelerin çoğunun hazır bulunması koşulu aranır. Ya Avrupa Parlamentosu'nda (AP)?
4-7 Haziran tarihleri arasında 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinde yapılan AP seçimlerinde bunun hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı. 1979 yılında ilk kez yapılan AP seçimlerinde seçmenlerin yüzde 65.5'i oy kullanmıştır. Bu oran 1994'de yüzde 60'a, 1999'da yüzde 49.2'ye, 2004'de yüzde 45.7'ye düşmüştür. Geçen hafta yapılan AP seçimlerinde ise seçime katılım oranı yüzde 42.94'de kalmıştır. Yani neredeyse her 10 seçmenden sadece 4'ü sandık başına gidip oy kullanmıştır. Lüksemburg'da seçmenlerin yüzde 91'i, Belçika'da yüzde 90.93, Malta'da yüzde 78'i, İtalya'da yüzde 71.7'si oy kullanırken, bu oran İngiltere'de yüzde 38.5'e, Hollanda'da yüzde 39.26'ya düşmüştür. Litvanya, Polonya, Slovenya gibi AB ülkelerinde ise AP seçimlerine katılım oranı yüzde 20'lerde kalmıştır.
Bu rakamlar, AB ülkelerinin çoğunda halkların iradesinin sandıklara yansımadığını çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu rakamlar, halkların “tam destek vermediği” bir Avrupa Parlamentosu seçimi yapıldığını göstermektedir. Bu da “azınlık” tarafından seçilmişlerin oluşturduğu bir Avrupa Parlamentosu anlamına gelmektedir. Tabii bu durum da AP'nin meşruiyeti tartışmalarını beraberinde getirmektedir.
İşte bu nedenle daha seçimler biter bitmez, başta Almanya olmak üzere bazı AB ülkelerinde gelecek seçimlere kadar “seçime katılma zorunluluğu”nun yasalaştırılması gündeme getirilmeye başlandı. “Demokratlarsız demokrasi olmaz” diyen Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) milletvekili Jörn Thiessen, oy kullanmayan seçmenlerin 50 Euro para cezasına çarptırılmasını önerdi.
Aynı partiden bazı politikacılar ise bu öneriye “özgürlükçü demokrasiyle bağdaşmaz” diye hemen karşı çıktı. Tabii hem kendi partisiden hem de başka partilerden destek verenler de oldu. Anlaşılan bu konuda önümüzdeki dönemde “seçime katılma mecburiyeti” ile ciddi tartışmalar yaşanacak. Tabii buna paralel olarak Avrupa Parlamentosu'nun meşruiyeti tartışmaları da...