Güncelleme Tarihi:
AVRUPA’nın birçok ülkesinde haziranın başında düzenlenen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde birçok ülkede aşırı sağcı partilerin oylarını artırdığı, hükümette yer alan partilerin ise oy kaybettiği görüldü. Almanya’da aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) Partisi, 9 Haziran’da yapılan AP seçimlerinde 2019’a göre oy oranını 4.9 puan artırarak yüzde 15.9 ile ikinci sıraya yükseldi. AfD’nin özellikle doğu eyaletlerinde yüzde 30 civarında oy alarak birinci parti olması dikkati çekerken, bu partinin batıdaki eyaletlerde de oylarını yükseltmesi gözlerden kaçmadı. Partilerin renklerinden dolayı ‘trafik ışığı’ koalisyonu olarak anılan ve Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ile Yeşiller’den oluşan iktidardaki partiler oy kaybı yaşadı.
FRANSA’DA AŞIRI SAĞ BİRİNCİ OLDU
Kamuoyu araştırmaları, Almanya’da halkın sadece yüzde 22’sinin mevcut hükümetin çalışmalarından memnun olduğunu ortaya koyuyor.
Fransa’da da AP seçimlerinde aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisinin yüzde 31.36 oy oranı ile açık farkla ilk sırayı alması üzerine Cumhurbaşkanı Emmaneul Macron, Ulusal Meclisi feshederek erken seçime gitme kararı aldı. Erken seçimin ilk turunda Fransa’daki bu eğilim devam ederek aşırı sağ yükselişini sürdürdü ve Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) partisi ve ittifaka dahil diğer aşırı sağ partiler yüzde 33.15 oyla birinci oldu. İkinci turda ise diğer partilerin aşırı sağa karşı birleşmesiyle sol ittifak birinci oldu ancak aşırı sağcı RN ittifakının milletvekili sayısı 89’dan 125’e yükseldi. Cumhurbaşkanı Macron ittifakının meclisteki sandalye sayısı 250’den 150’ye düştü.
‘HALK ENDİŞELERİNİ SEÇİM SONUÇLARINA YANSITTI’
Almanya’da Berlin Humboldt Üniversitesinde görevli aşırı sağ uzmanı Ulrich Battis, AP ve Fransa’daki seçimlerin yanı sıra Almanya’daki aşırı sağın yükselmesine ilişkin açıklamada bulundu. Battis, tüm Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde mülteci sayılarının artmasından endişe duyan halkın bunu seçim sonuçlarına yansıttığını belirterek “Ancak bazı yerlerde okunduğu gibi (Avrupa’da) bir sağa kaymadan bahsetmenin uygun olmayacağını düşünüyorum” dedi. Önceki AB Komisyonu’nu destekleyen partilerin, gelecekteki Komisyonu oluşturmak için de çoğunluğu sağladıklarını, şimdi İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin partisinin ne ölçüde buraya dahil edilip edilmeyeceğiyle ilgili bir durum ortaya çıktığını kaydeden Battis, “Yani (seçimlerden sonra) genel olarak, büyük bir değişiklik olduğunu göremiyorum” değerlendirmesinde bulundu. Battis, oylarını artıran aşırı sağ partilerin AP’de çalışmaları şekillendirip şekillendirmeyeceğine ilişkin bir soruya, “Doğrudan çoğunluk elde ederek (AP’de) çalışmayı şekillendireceklerine inanmıyorum. Tam tersine. Fransa’daki son seçim sonuçları, diğer partilerin taktiksel olarak bir arada durduğunu gösteriyor. Bu yüzden AP’deki çalışmaları doğrudan şekillendiremeyecekler ama elbette etkileyecekler” yanıtını verdi. Prof. Dr. Battis, bunun da şimdi Komisyonun oluşmasında görülebildiğine işaret ederek, “Gelecekte, Komisyonu destekleyecek partiler, vatandaşlar için iklimin korunması gibi bazı konuların, örneğin mülteci meselesi gibi konulardan daha az önemli olduğunun farkına vardılar” diye konuştu.
‘AB’NİN MÜLTECİ POLİTİKASI ŞU ANA KADAR BAŞARISIZ OLDU’
Battis, siyasette seçmenlerin çoğunluğunun iradesine ve düşüncelerine daha fazla dikkat edileceğini belirterek, şunları söyledi: “Geçmişte, halkın geniş kesimlerinin mülteci sorunundan kaynaklanan endişelerinin dikkate alınmadığını düşünüyorum. Bunu açıkça ifade etmek lazım. AB’nin mülteci politikası şu ana kadar başarısız oldu. Tam bir felaket. Alınan kararlar işlemiyor. Dolayısıyla, bunun (seçim sonucunun) halktaki memnuniyetsizliğinin arttığı gerçeğine verilen tamamen normal bir tepki olduğunu düşünüyorum.”
Sorunlar çözülmediğinde kesinlikle aşırı sağın yükseleceğini dile getiren Battis, “Ancak artık bunun böyle devam edemeyeceğini anladılar” yorumunu yaptı. Battis, AP seçimlerinde Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde en fazla kıyıp yaşayan partinin Yeşiller olduğuna işaret etti. Almanya’da pek çok seçmenin, kendileri dinlenmeden ve kendi çıkarları dikkate alınmadan siyaset yapıldığı izlenimi taşıdığını vurgulayan Battis, “Hükümet bunu dikkate almak zorunda.” ifadesini kullandı. Battis, böyle devam ederse tekrar seçilemeyeceğini fark eden Alman hükümetinin, sosyal yardım ve çocuklara verilen temel yardım gibi konularda düzeltmeye gitmeyi planladığını anlattı.
SEÇİMLERİN YAPILACAĞI 3 DOĞU EYALETİNDE DURUM DRAMATİK
Eylülde Thüringen, Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde düzenlenecek eyalet meclisi seçimlerinde AfD’nin oylarında artış bekleyip beklemediğine ilişkin soru üzerine Battis, AfD’nin güçlü olacağını, Sol Parti’den ayrılan “Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin” (BSW) Partisinin de oylarını artırabileceğini belirterek bunun, “tehlikeli bir karışım” olduğunu ifade etti. Battis, “Almanya’da 1932-1933 yıllarında sağcı ve aşırı solcu partilerin Reichstag’da (Meclis) çoğunluğa sahip olduğu dönemdeki gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. Tanrıya şükür oralarda değiliz ancak 3 doğu eyaletinde durum dramatik” dedi. Bu eyaletlerde kartların yeniden karıldığını söyleyen Battis, Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi-BSW koalisyonu gibi şimdiye kadar mümkün olmayan koalisyonların ortaya çıkabileceğini kaydetti. AfD ve BSW’nin söz konusu eyaletlerde çoğunluğu elde edeceğinin henüz belli olmadığını ifade eden Battis, “Umarım 3 eyalette bu olmaz ancak bu gerçekleşirse, politikada önemli bir değişiklik olacaktır” diye konuştu.
‘FRANSA’DA OLAN TÜRDEN BİR TOPLUMSAL BÖLÜNMEDEN ÇOK UZAKTAYIZ’
Prof. Dr. Battis, Fransa’daki seçimlerle ilgili de Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hiçbir şekilde açıklanamaz spontane bir tutumla çoğunluğunu bile bile kaybetmesinin gelecek için iyi bir gelişme olmadığını dile getirdi. Fransızların çoğunun aşırı sağcı Marie Le Pen’e oy vermelerinin de iyi bir sinyal olmadığını belirten Battis, Marie Le Pen’in partisinin oyların çoğunluğunu aldığına ancak parlamentodaki sandalye sayılarında üçüncü sırada bulunduğuna işaret etti. Battis, “Bu da doğal olarak seçmenin memnuniyetsizliğini artıracaktır. Yani bunu görmek lazım. Fransızların çoğunluğu oy verdi ancak diğer iki grup anlaşmaya vardığı için üçünü oldular” dedi. Almanların Fransa’daki seçimlerden ne ders çıkarabileceğine ilişkin soruya da Battis, “Fransa’da olan türden bir toplumsal bölünmeden çok uzaktayız. Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde benzer bir durum söz konusu, yani karşılaştırılabilir ancak henüz Fransa’daki kadar bariz değil” yanıtını verdi. Battis, Fransa’daki seçimlerden, insanların endişelerinin daha fazla ciddiye alınması ve bunlara cevaplar verilmesinin gerekli olduğu dersinin çıkarılması gerektiğini sözlerine ekledi.