Güncelleme Tarihi:
Görüşmemiz, konuşmamız, birbirimize sıkıca sarılıp koklaşmamız mümkün değil. Çünkü ben annemi yıllar önce kaybettim. Hem de daha 55’ini bile bulmadan.
Ama daha önceki yıllarda olduğu gibi ben, annemsiz de olsa dün annemin Anneler Günü’nü kutladım.
Her yıl Anneler Günü’nde olduğu gibi yine kırmızı bir gül alıp vazoya koydum. Çünkü o benim biricik gülümdü. O güle bakarak annemi düşündüm. Birini küçük yaşta kaybettiği 4 erkek, 4 kız çocuğu dünyaya getiren annemi.
Bizleri ne kadar da çok severdi. Diğer çocukları da. Evimizin önünden geçen komşu çocuklarına şeker, bisküvi verip sevindirdi hep. Tanımadığımız çocukları sevindirirdi aynı şekilde. Hiçbir dilenciyi boş göndermezdi.
Külahçılara ait Köy Odası’nda geceleyen konuklara tabaklar dolusu yemek gönderirdi. Gönlü zengindi.
Doğduğum, çocukluğumu ve gençliğimin bir bölümünü geçirdiğim Konya’ya bağlı o zamanların köyü şimdilerin ilçesi Derebucak’a her gittiğimizde, valizleri eve koyar koymaz ilk işim, eşim ve annemin göremediği oğlumuzla birlikte annemi ziyaret etmek olur.
Yolda giderken rastladığımız komşular “Hoş geldiniz” dedikten sonra “Nereye böyle?” diye sorarlar.
Ben de “Anneme gidiyorum” derim.
Şüphesiz bazılarının aklından “Senin annen öleli yıllar oldu. Nasıl gidersin annene? Belli ki, bu adam kafayı yemiş” diye geçer. Ama beni ve bizi tanıyanlar, annemi mezarında ziyarete gittiğimizi bilirler.
Artık Türkiye’ye, Derebucak’a gittiğimizde yalnız anneme değil, babama da gidiyoruz.
Çünkü geçen yıl sonbaharda kaybettiğim babam da artık annemin yanında. Mezarları yan yana.
Kendi kendime “Acaba annem babama hala serzenişte bulunuyor mudur, sitem ediyor mudur?” diye soruyorum.
Babam sakin ve sesiz bir insandı. Evde olup bitenlerle pek ilgilenmezdi. İçe dönük tüm kararları annem verir, her şeyi annem yönlendirirdi. Bizlerin, yani çocuklarının her şeyiyle de annem ilgilenirdi. Bizler yaramazlık yaptığımızda bağırır çağırır ama elini kaldırıp hiç vurmazdı.
Düşündüğünü, aklından geçenleri kim olursa olsa hiç çekinmeden söylerdi. Darılır mı, gücenir mi, kızar mı, kırılır mı diye düşünmezdi hiç. Dobra dobra, deli dolu bir anneydi. O yüzden de zaten “Deli HatçaHatice” derlerdi.
Bizlere kızdığında babama dönüp “Sen niye bu çocuklara birşey söylemiyorsun? Böyle baba mı olur?” diye sitem ederdi.
Babam sessiz, sakin bir biçimde dinler, hiç tepki vermezdi. İşte dünkü Anneler Günü’nde bu tablo aklıma geldi. İşte o yüzden de “Acaba annem babama orada da sitem ediyor mudur?” diye geçti aklımdan.
Mekanları cennet olsun. Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.