Annem bir üniversite daha okumak isterse

Güncelleme Tarihi:

Annem bir üniversite daha okumak isterse
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2014 10:14

Haberin Devamı

ANNEM emekli olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde Latin Dili ve Edebiyatı okumaya başladı.
İkinci bir üniversite diploması edinmek çok da umurunda değildi tabii bu kararı verirken. Sadece 20 küsür yıl her sabah kalkıp işe gittikten sonra evde oturup hiçbir şey yapmamak zor gelmişti ona.
Biz kardeşimle onun bu kararına tam destek verdik,
Hem onun canı sıkılmayacak, hem de sıkıntıdan bizimle uğraşıp durmayacak diye sevinmiştik.
ÖSS sonuçları gelip gerçekten de istediği okulu kazandığı ortaya çıkınca sanki bunu annemiz değil de çocuğumuz başarmış gibi havalara girdik, herkese ilan ettik.
Okula başladığında da bu sahte ebeveyn ayaklarına devam ettik.
Kötü bir not aldığında onun bir zamanlar bize yaptığı gibi, “Çalışmazsan böyle olur tabii, işin gücün gezmek tozmak” deyip sataştık, “Yorgunum gitmeyeceğim derse” dediğinde “Olmaz öyle şey, geri kalırsın” diye laf attık.
Bir yerde Latince bir yazı görünce “Hadi tercüme etsene” diye baskı yapıp, kırk yılda bir beceremediğinde “Boşuna okutuyoruz seni” deyip güldük.
Yani annemin üniversite deneyimi onun için olduğu kadar ailemiz için de pek keyifliydi.
Ta ki Perşembe gününe kadar.

* * *

Perşembe günü İstanbul Üniversitesi’nde bir IŞİD protestosunun çatışmaya dönüştüğünü, Çevik Kuvvet’in karşıt görüşten öğrencilere müdahale edip 28 kişiyi de gözaltına aldığını öğrenince hemen annemi aradım.
Sabah onda, tam da olayların başladığı sırada derse girmiş olması gereken annem, yaklaşık 3 saat boyunca telefonlarına cevap vermedi.
Büyük bir panik ve bir sürü felaket senaryosuyla geçen bir kaç saatin sonunda babam arayıp, “Ulaştım valide sultana, telefonu bozulmuş, okulda oturuyor” dedi, ben de rahat bir nefes aldım.
Ama telefonu kapattığımda annemin iyi olduğunu öğrenmiş olsam da “Aman neyse bu da böyle bir anımızdı” deyip normal hayatıma dönemedim.
Çünkü böyle paniklerin artık hayatımızın normal bir parçası olacağını fark ettim.
80’li yıllarda Ankara Mülkiye’de yine pek stresli bir üniversite hayatı yaşayan annemin, aradan geçen 30 yılı aşkın süreye rağmen bu sefer de çok farklı bir ortamda olmadığını ve işlerin büyük olasılıkla daha da kötüye gideceğini düşündüm.
Çünkü Esenyurt’ta olayları uzaktan izlerken vurulan ve ben bu satırları yazarken hala yoğun bakımda olan Mert Değirmenci’nin başına gelenler artık bir kez daha “Türkiye’nin sıradan gerçeği” oldu.
Zaten ülkenin geri kalanında da 90’lı yıllarda oyun oynarken haber bültenlerinden göz ucuyla takip ettiğim korku sahneleri geri döndü. Diyarbakır’da Van’da Batman’da asker sokaklara indi.
31 kişi öldü.
Bütün ülke, hatta bütün dünya Kobani’yi konuşuyorken, Londra’daki odamdan bu konuda bir de ben ahkam kesecek değilim.
Sadece anlamaya çalışıyorum.

* * *

Caddebostan’da yaşayan arkadaşlarım gözü dönmüş canavarlar tarafından kıyılırken, Boğaz’ın öbür yakasında oturup olan biteni izlemez, elimden geleni yapmak, herkesi yardım etmeye zorlamak için ben de sokaklara dökülürdüm onu biliyorum.
O yüzden protestoları anlıyorum.
Ama herkes gibi ben de annemin ve gelecekteki çocuklarımın sokaklarda güvenle gezebilmesini, kaza kurşununa kurban gitme riski olmadan okula gidebilmesini de istiyorum.
Tolkien’in Orklarını andıran gerçek kötüler kapımıza dayanmış; kafa kesip, tecavüz edip köle pazarları kurarken bu nasıl mümkün olacak bilmiyorum.
Şu andan umudumu kestim aslında zaten ben..
Artık sadece eğer annem yıllar sonra yine sıkılıp bir üniversite daha okumaya karar verirse en azından o zaman güvenle okula gidebilsin diye ne yapabilirim, elimden bir şey gelir mi onu düşünüyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!