Temel ELCİVAN-DUİSBURG
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 2021 12:23
Almanya’ya göçün 60’ıncı yılında ‘Gastarbeiter’ (misafir işçi) olarak bilinen ilk nesil Türklerden ilk ağızdan gerçek göç hikayeleri… Sirkeci Garı’ndan aynı trenle Münih Tren İstasyonu’nun 11. peronuna gelen ve oradan grup grup Almanya’nın farklı kentlerine dağı(tı)lan Türkler yaşadıkları acı tatlı anılarını Hürriyet’e anlattı. Özlem dolu, duygu dolu, acı dolu, ama sevinç de dolu gerçek göç hikâyeleri. İşte bunlardan biri de Trabzon-Köprübaşı’ndan Osman Yazıcı’nın hikâyesi...
TÜRKİYE ile Almanya arasında imzalanan İş Gücü Anlaşması’ndan iki yıl sonra Trabzon-Köprübaşı’ndan 28 yaşında Almanya’ya gelen Osman Yazıcı (86), 1145 metre yerin altında madende çalışarak önce Lünen şehrinde, ardından Mönchengladbach’ta kurduğu Anadolu Restoran ile Almanya’da Türk mutfağını tanıttı. İşlettiği mekân ve başka insanlarla kurduğu iyi ilişkilerle yaşamını sürdürdüğü Mönchengladbach’ta Osman Yazıcı’yı, sokakta gören Almanlar ismi yerine, restoran adıyla Anadolu diye selamlıyor. Almanya’ya 3 Eylül 1963’te Dortmund yakınlarında bulunan Lünen şehrine gelen ve 1981 yılında Mönchengladbach’a taşınan Osman Yazıcı 1935 Trabzon-Köprübaşı doğumlu. İsmet, Ahmet (ikiz-58), Fatma (60), Fehmiye (59), Meryem (44) adında 5 çocuk babası olan Osman Yazıcı, eşi Bedriye Yazıcı’nın 2008 yılında hayatını kaybetmesinden sonra Mönchengladbach’taki evinde yalnız yaşıyor.
‘BENİ AĞLATARAK GİDİYORSUN’Çocuklarının geçimini kazanmak için sevdiklerinden, dahası ülkesinden ayrılmayı göze alan Osman Yazıcı, annesinin kendisine engel olmaya çalıştığını, ama başaramadığını şu sözlerle anlattı: “Ben, üç yaşında iken Annemle babam bir olay üzerine ayrılmış. Babam bırakıp gitmiş, beni annem tek başına büyüttü. İyi de baktı bana, kimseye muhtaç etmedi okuttu, askere gönderdi. Babamı 17 yaşında tanıdım. Evli dört çocuk babası olarak, Köprübaşı’nda odacı olarak bir memur gibi çalışıyor olsam da, gelirimiz yetmiyordu. Almanya işçi alıyor diye duyunca anneme gitmek istediğimi söylediğimde, çok karşı çıktı. Sonuçta tek evladı, oğluyum gelmemi istemiyor. Ama ben kararlıydım ve askerlikte edindiğim tanıdıklarımın desteği ile üç günde Almanya için gerekli olan evrakları hazırladım. Artık geleceğimi anlayan annem o kızgınlığı ile bana, “Beni ağlatarak gidiyorsun. Ayakta gidesin de, düz gelesin (tabutta) diye beddua etti. Ama sonradan kendisini buraya davet etmiştik. On yıl kaldı burada, güzel günlerimiz oldu, kendisi de çok memnun kalmıştı. Burada Mönchengladbach’ta vefat etti, Türkiye’ye götürdük cenazesini.
‘ESSEN’DE ANADAN ÜRYAN MUAYENE EDİLDİK’1 Eylül 1963’te İstanbul-Sirkeci Garı’ndan 105 kişiyle kara trene binen ve 3 Eylül 1963’te Münih Tren Garı’nın 11. Peronu’na gelen Osman Yazıcı, “Münih’ten gruplar halinde ayrı bölgelere dağıtıldık. 11 kişilik maden işçisi grubuyla Essen şehrine geldik, oradan da bir gün sonra esas adresimiz olan Lünen’e geldik. İstanbul’da benzer şekilde muayene edilmemize rağmen, orada başkasının yerine muayeneye girenler oluyor diye bizi Essen’de tekrar muayene ettiler, hem de anadan üryan. Almanya’ya gelmemde pişmanlık, keşke diyebileceğim tek gün, orada anadan üryan muayene edilmemizdir. Dön, eğil, çevir şeklinde her tarafımızı baktılar. Bizim, ar, namus, edep hayamız var. Kültürümüzde böyle bir görmemiştik. Çok zoruma gitti, ama bir kere geldik” diyerek kendisi için Almanya serüvenin başlangıcını böyle anlattı.
1145 METRE YERİN ALTINDA...“Lünen’de madende işe başladım, ilk 45 gün yer üstünde yardımcı işçi olarak çalıştım. Sonra da yerin 1145 metre altında maden ocağında çalışmaya devam ettim” diyen Osman Yazıcı, “Ağır işti, bazen mola verdiğimizde, çocuklarım, annem aklıma gelir duygulanırdım. Zaten annem ve eşimden ağlamalı mektuplar geliyordu. Ama para kazanmaya gelmiştim. 1960 ihtilali kasıp kavurmuştu memleketi. Rahmetli kayın babamdan 2 bin TL borç almıştım, yarısını çocuklarıma bıraktım, yarısını yanıma almıştım. Her ay çocuklarıma para göndermem gerekiyordu. Yani mecbur şartlara katlandık. Zamanla ortama alışmaya başladık. Arkadaşlarla bir yurtta (heim) kalıyorduk. Yatağımın başına, her gün beş kelime Almanca- Türkçe yazıp onları ezberlemeden uyumuyordum. Böylece Almanca konuşmayı hızlı öğrendim ve sonra da 250 kişinin tercümanlığını benim yapmamı istediler. İki yıla yakın madende çalıştıktan sonra, yine Lünen’de daha fazla maaşı olan alüminyum fabrikasında Mayıs 1965 tarihinde çalışmaya başladım ve 9.5 yıl bu fabrikada çalıştım. Oysa 20 bin TL para kazanıp, Türkiye’ye dönecektim. Hâlâ o 20 bin TL için buralardayız” dedi.
‘AİLEMİ YANIMA ALINCA DÜZENİMİZ OLDU’1974 yılında önce esi Bedriye Yazıcı’yı sonra çocuklarını Almanya’ya getiren ve beş çocuklu bir aile babası olarak Lünen’de yaşamaya devam eden Osman Yazıcı, 1979 yılında Lünen’de Anadolu Restaurant adında ilk Türk restoranını hizmete açtı. Burada başarılı iş insanı olmayı başaran Osman Yazıcı, üç samimi arkadaşıyla birlikte 1982 yılında Mönchengladbach’ta daha büyük ve aynı isimle bir restoran daha açtılar. Yeni restoranla birlikte Osman Yazıcı ailesiyle, taşındığı Mönchengladbach’ta yaşamaya başlar.
‘BENİ ANADOLU DİYE SELAMLIYORLAR’Mönchengladbach’ta güzel günler yaşayan ve restoranıyla sevilen, sayılan bir insan olarak tanınan Osman Yazıcı, “Şimdilerde sokağa çıksam, en az on kişi beni selamlıyor. Hem de adımla değil, restoranın adıyla Anadolu diye selamlıyor. Almanya benden bir şey almadı, ama bana çok şey verdi. Türkiye’de görmediğim bir çok şeyi Almanya’da gördüm. Para kazandım, itibar, saygı gördüm. Çocuklarım da memnun, ben de memnunum. 19 torunum, üç de torunumun torunu oldu. Komşularımızla hep iyi komşuluklarımız oldu. Arada pirincin içinden taşlar çıkabiliyor, ama o da olacak. Almanya’ya geldiğime hiç pişman olmadım. Elbette vatan hasreti, doğup büyüdüğüm Köprübaşı gözümde tüter. Bunun içinde, eskilerde otomobille sonradan uçakla sık sık gider gelirdik memlekete. İki yıldır pandemiden dolayı gidemiyorum” dedi.
YAŞITLARIMDAN 3-5 KİŞİ KALMIŞ HAYATTA1991 yılında emekli olan Osman Yazıcı, eşi Bedriye Yazıcı ile 2008 yılında memlekete dönmeye karar verdiklerini, ama aynı dönemde eşinin şeker komasına girmesiyle 21 gün sonra hastanede hayatını kaybetmesinin ardından Türkiye’ye dönme planının yattığını şu sözlerle anlattı: ”Eşim vefat ettikten sonra cenazesini memlekete götürdük, defnettik. Ondan sonra nereye ait olduğumu bilemedim. Böylece Almanya’da kalmaya devam ettim. Bakalım, ne zaman ve nasıl döneceğiz. Burada yaşlandık, 86 yaşına geldim, ama Türkiye’de olsak da yaşlanacaktık. Türkiye’deki emsallerimden üç beş kişi hayatta kalmış, kalanlardan da ben daha diriyim.”
‘ELLİ YILI AŞKINDIR HÜRRİYET OKURUYUM’Almanya’da Hürriyet gazetesinin çıkmaya başlamasından beri bu gazeteyi okuduğunu ve hiç bırakmadığını belirten Osman Yazıcı, “Almanya’da çıktığından beri Hürriyet evimizden eksik olmaz. İşlettiğimiz restoranlarda da eksik olmazdı, reklamlarımızı da yine Hürriyet’e verirdik. Son beş altı yıldır da zaten aynı gazeteye aboneyim” dedi.