Güncelleme Tarihi:
Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın "Bizimle ilişkileri sağlıklı bir zeminde yürütmek istiyorsanız, tam üyelik için tarih verin" şeklindeki istemi, önemli bir adımdı. Avrupa Birliği, Polonya başta olmak üzere 2005 genişlemesinde kabul etmek istediği 10 ülke ile görüşmelere başladıktan yaklaşık iki yıl sonra üyelik tarihi vermiş, aynı uygulama Bulgaristan ve Romanya'nın üyelik süreçlerinde de söz konusu olmuştu.
Hırvatistan sorunu
İlginç olanı 2005 yılında Türkiye ile birlikte müzakerelere başlayan Hırvatistan'ın da tam üyelik için bir tarihe sahip olması. Kanaatimce önümüzdeki günlerde tam üyelik müzakerelerine başlanması düşünülen Sırbistan, Kosova ve Bosna-Hersek gibi ülkeler de tam üyelik konusunda bir takvim alacaklar. Türkiye ise kendisine tarih verilmeyen tek ülke olarak kalacak. Bu noktada artık "Ankara Kriterleri"nin devreye girerek, tam üyelik için tarih şartının AB'nin önüne getirilmesi gerekiyor.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan öncülüğünde AB konusunda sürdürülen ciddi çalışmalar, Berlin'de Ahmet Acet, Paris'te Osman Korutürk gibi tecrübeli ve başarılı büyükelçilerin yer aldığı bir ekipçe tüm güçlüklere rağmen sürdürülüyor. Diplomatik alanda yoğun biçimde sürdürülen çalışmaların Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komisyonu'nda da ağırlık kazanması gerekiyor, AB Parlamentosu'ndan 12 üyenin katıldığı ve Hollandalı parlamenter Joost Langendijk'in eşbaşkanlığını üstlendiği komisyon, Türkiye için ciddi bir baskı unsuruna dönüşmüş bulunuyor. 301. madde, Kürt meselesi veya 1 Mayıs olayları gibi meseleleri masaya getiren komisyonun Avrupalı üyelerine AB'deki Türkofobi, İslamofobi veya birlik sınırları içinde yaşayan 5 milyon 200 bin insanımızın sorunları anlatılamıyor. Türkiye'nin "Ankara Kriterleri"ne tam üyelik için tarih verilmesi dışında AB'de yaşayan Türklerin sorunlarının çözülmesi ve isteklerinin yerine getirilmesinin de eklemesi gerekiyor.
Gereksiz korkular
Görüşmeler hızlanırsa, Türkiye'nin hayal gibi görünen 1 Ocak 2014 tarihinde tam üyeliği söz konusu olabilir. AB içinde tam üyelik konusunu sürekli yokuşa süren çevrelerin kazandığı güç karşısında ben yavaş yavaş Türkiye'nin tam üyeliğinin gerçekleşebilirliğine inanmamaya başladım. Fakat son görüşmelerden sonra Türkiye'nin tarih istemesi konuya yeni bir ivme kazandırabilir. Fransa'nın AB dönem başkanlığını üstleneceği 1 Temmuz 31 Aralık dönemi için büyük bir korkuya kapılmamız gereksiz, dönem başkanlığının Fransa'ya daha net ifade ile AB içinde Türkiye karşıtı lobinin sözcüsü haline gelen Sarkozy'e geçmesi Türkiye'nin önüne yeni engeller çıkaramaz. Fransa Cumhurbaşkanı bir Fransız politikacı olarak AB'ye Türkiye'yi sokmamak için savaş verirken 27 ülkeli AB'nin dönem başkanı olarak aynı politikayı takip etme şansı bulunmuyor.
Benzer bir durumu Angela Merkel'de de yaşamıştık. Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı olarak Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakmayan Merkel, ahde vefa ilkesi gereği Almanya Başbakanı olarak üyeliğe tam destek vermek zorunda. AB'nin Türkiye'ye verdiği sözün üzerine gidilirse tam üyelik konusunda tren tekrar raya oturabilir Bu konuda inanarak savaş veren bir cumhurbaşkanı ve bir hükümet de var. Artık muhalefet ve iktidarı ile birlikte Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği gündemine alması gerekiyor.