Güncelleme Tarihi:
Gazi ?niversitesi (G?) tarafından üniversitenin Mimar Kemaleddin Salonu'nda düzenlenen "Ankara'nın Deprem Tehlikesi ve Riski" konulu ?alıştayın a?ılışında konuşan Erbakan, ?alıştayın 20 Aralık 2007'de Bala'da yaşanan 5.7 şiddetindeki depremin ardından düzenlenmiş olmasının ayrı bir anlam taşıdığını söyledi. Erbakan, deprem, Ankara'dan 65 kilometre uzakta Bala'da olmasına rağmen en son yapılan tespitlere göre 700'ün üzerinde hasara yol a?tığını belirterek, "Bu şiddetteki deprem böyle hasara sebebiyet veriyorsa, ülke genelinde olduğu gibi Ankara'da da ciddi sorunlar var demektir. Yapıları incelediğimiz zaman onların aşağı yukarı hi?birinin mühendislik hizmeti almamış olduğunu görüyoruz. 21. yüzyılda böylesine bir yapılaşmanın devam etmesi bizi son derece etkiliyor" diye konuştu.
Yapı Denetim Yasası kapsamına sigortacılık sisteminin de alınması i?in ?alıştıklarını, ancak bu konuda yol alamadıklarını anlatan Erbakan, sorunun aşılması i?in müteahhit tanımlamasını olanaklı kılacak ?alışmalarının devam ettiğini söyledi. Erbakan, "Çünkü biz millet olarak doğuştan müteahhit bir milletiz. Hepimiz inşaat?ıyız. Bugün inşaat yapanlar teknik adam olmalıdır. Finansörler de bu işi yapabilir ama onun da kuralının belirlenmesi lazım. Bir şirket inşaat yapacaksa yanında ?alıştıracağı aktörlerin de net olarak belirlenmesi lazım ve bizim de bu düzenlemelere yardımcı olmamız lazım. Aksi takdirde bu ?arpık yapılaşmayı hi? bir şekilde düzeltemezsiniz" dedi. Erbakan, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın afet yönetimi ile ilgili diğer projelerinden de örnekler verdi.
1999 depreminin ardından konutları 6 ay gibi bir sürede yaptıklarını, Erzurum, Hakkari ve Ağrı'da da deprem konutlarını 3 ayda tamamladıklarını anlatan Erbakan, "Ben eminim ki, orada 6,5-7 şiddetindeki bir depremde bizim yaptığımız konutlarda bir sıkıntı yaşamayız. Çünkü bizzat başında bulunduk. Her şeyi Bakanlık olarak denetledik ve benim i?im rahat" dedi.
"BELEDİYELERİN İMARLA İLGİLİ YETKİLERİ ALINMALI"
Erbakan, belediyelerin imar konusundaki yetkilerinin ellerinden alınması gerektiğini savunarak, şunları kaydetti:
"Biz bunları söylediğimiz zaman kıyamet kopuyor ama ger?ek bu. Çünkü deprem bölgelerine gittiğimiz zaman hi? bir belediye başkanı ortada yok. Kim verdi bunları? Bizim ada ve parsel bazında yaptığımız ?alışmalar var. Parsel bazına indirdik bunları. Ona göre imara izin vereceksiniz. Ama bugün gidin eskiden yıkılan yerlerde yine aynı binaları görüyorsunuz. İstediğiniz kadar kanun ?ıkarın, yönetmelik ?ıkarın, buna inanmıyorsak ve bunun herhangi bir tarafından dönüyorsak, hi?bir şey yapmanız mümkün değil. Bu ?arpık yapılaşmayı kentleşmeyi her zaman yaşarız."
Türkiye'nin en önemli şehirlerinden olan İstanbul'da binaların yaklaşık yüzde 80'inin ruhsatsız olduğunu ifade eden Erbakan, "Belediyelerden konut envanteri istiyorsunuz ama bugüne kadar doğru dürüst cevap alamıyorsunuz. Bu da maalesef acı bir ger?ek" dedi.
Erbakan, Türkiye'de bundan sonra yaşanacak depremlerde ne yapılması gerektiğinin ?ok iyi irdelenmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Evet hazırız. Bir takım ?alışmalar yaptık, gü?lendirmeler yaptık ama biz bunu kamu binalarında yaptık. Esas olan, özel yapıların durumu. Yani bugün kamu müteahhitleri bizim Bakanlığımızın envanterleri i?inde. Ama özel müteahhitleri, özel yapı yapanları bilmiyorsunuz. Bunun da belirlenmesi lazım. Bizim en önemli konumuz, bu tip deprem kuşağı i?indeki özel yapıların durumu."
KANDİLLİ İLE BİLİMSEL REKABET
G? Rektörü Prof. Dr. Kadri Yama? da üniversitelerinde son birka? yılda deprem araştırmaları konusunda önemli ?alışmalar yapıldığını söyledi. Bu ama?la Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin (DEPAR) kurulduğunu anlatan Yama?, şunları kaydetti:
"Yıllardır Türkiye'nin bir yerinde yaşanan depremdeki bilgiler, Kandilli Rasathanesi'nden alınmış, ama bundan sonra da Gazi DEPAR'ın raporları da verilecek. Bu bilimsel rekabet a?ısından olağanüstü bir gelişmedir. Gazi ?niversitesi, liderliğe soyunmuş bir üniversitedir ve rekabet güzeldir."
"TEHLİKE KAYNAKLARINI CİDDİYE ALMAK ZORUNDAYIZ"
G? DEPAR Müdürü Prof. Dr. Süleyman Pampal ise Türkiye'nin, bin yıldır deprem tehlikesi altında yaşadığını, bundan sonra da yaşamaya devam edeceğini söyledi.
Ankara ve ?evresi ile ilgili yapılan son ?alışmalarda fay zonlarının Ankara'yı etkileyebileceğinin ortaya ?ıktığını hatırlatan Pampal, bu zonların göreceli olarak orta büyüklükte sismik aktiviteler üretebileceklerinin de ortaya konduğunu belirtti. Pampal, "Tehlike kaynaklarını ciddiye almak zorundayız" diye konuştu.
Pampal, 1996 yılına kadarki deprem risk haritalarında Ankara'nın deprem tehlikesi i?eren bölgeler arasında gösterilmediğini, bunun sonucu olarak da yapılaşmada deprem tehlikesinin göz önüne alınmadığını belirtti. Pampal, şunları kaydetti:
"Bizi asıl korkutan bu. Elimizde yeterli veri yok. Depremin tekrarlanma süresi konusunu bilmiyoruz. Onun i?in de temkinli olmak zorundayız. Çünkü sürprizler yaşıyoruz dünyada ve Türkiye'de. Bu sürprizler, ölümcül sürprizler. Tedbir alırsak, insanları uyarırsak, yapıların yönetmeliklere uygun olarak oluşturulması konusunda baskı oluşturursak, bundan kim zarar görür? Niye 'insanları korkutma imajı oluşuyor' gibi yaklaşımlar, yorumlar yapıyoruz, ben bunu anlamakta gü?lük ?ekiyorum. Fayların 7'den büyük deprem yaratma potansiyelinin olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Deprem 100 yıl sonra bile olsa böyle yaklaşırsak, ?ocuklarımız o depremi kötü bir sürpriz olarak yaşamaz mı?"
ODT? Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü ?ğretim ?yesi Prof. Dr. Ali Ko?yiğit de İ? Anadolu ve Ankara'nın deprem tehdidi a?ısından "sakin" olarak bilindiğini, ancak bunun yanlış olduğunu belirtti. Ko?yiğit, Ankara ve ?evresindeki 200 kilometrelik dairesel alanda 6.5 gibi yıkıcı deprem üretme etkisine sahip fayların bulunduğunu belirterek, Ankara il merkezinin yıkıcı deprem tehlikesinin doğrudan değil, dolaylı etkisi altında bulunduğunu söyledi. Ko?yiğit, Ankara ile ve yakın ?evresindeki her türlü yapılaşmada deprem yönetmeliğine kesinlikle uyulması gerektiğini vurguladı.