Güncelleme Tarihi:
İstanbul ?niversitesi Orman Fakültesi Orman Amenajmanı Anabilim Dalı Prof. Dr. ?nal Asan, yaş, ?ap ve boy itibariyle kendi türünün alışılmış öl?üleri üzerinde boyutlara sahip olan, yöre folkloründe, kültür ve tarihinde özel yeri bulunan, ge?mişle günümüz, günümüzle gelecek arasında iletişim sağlayabilecek uzunlukta doğal ömre sahip olan ağa?ların "anıt ağa?" olarak adlandırıldığını anımsattı.
"Türkiye'nin adeta bir anıt ağa? müzesi" olduğunu ifade eden Asan, Anadolu'da mistik, folklorik, tarihsel nedenlerle zarar görmeden varlığını sürdüren pek ?ok anıt ağa? bulunduğunu, bu ağa?ların büyük bölümünün hala bilimsel öl?ütlerle tespit edilip, koruma altına alınmadığını kaydetti.
Asan, anıt ağa?ların en ?ok rastlanan türlerinin ?am, ?ınar, sedir, ladin, ardı? ve kestane olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Çok zengin tarih, iklim ve bitki örtüsüne sahip olan Türkiye'de bir?ok anıt ağaca rastlanıyor. Araştırmalara göre Türkiye'deki anıt ağa?ların en yaşlısı Antalya Güzelsu beldesindeki sedir ağacı... Benim saptamam bu ağacın bin 300 yıllık olduğu. Çapı en büyük ağa? İznik Çınarı, en uzun anıt ağa? ise 69 metre boyu ile Gümüşhane'nin Torul il?esi '?rümcek Ormanı'ndaki bir ladin ağacıydı. Ancak şu anda yaşamıyor. Halen yaşayan en uzun ağacımız yine aynı yerde 64 metre boyunda bir başka ladin. İnsan ve doğanın tarihine tanıklık eden bu 'yeşil devler'in yok olmaması i?in hızlı ve geniş ?aplı ?alışmalara acil olarak başlanması gerekiyor."
AĞAÇLARIN HİKAYELERİ
Yüzyıllar boyunca pek ?ok savaşın yaşandığı Anadolu'daki, anıt ağa?ların önemli bir bölümünün, günümüze kadar yaşayabilme şansını, kutsal-mistik mekanlarda yer almalarına ve nesilden nesile aktarılan öykülerine bor?lu olduklarını anlatan Asan, destanlarda, mitolojide uzun ömürleri ve görkemleriyle boy gösteren, bulundukları yöre insanının inan?larıyla var olan anıt ağa?ların, ölümsüzlük, gü? ve huzurun simgeleri olduğunu vurguladı.
Asan, Türk destanı Oğuzname'de bir ?ift anıt ağacın, Oğuz neslinin kökeni olduğunun anlatıldığını anımsatarak, şunları söyledi:
"Efsaneye göre, bir gece iki ağa? üzerine gökten kutsal bir ışık sütunu iner. Bir süre sonra ağa?lardan birinin gövdesi şişer ve sayılı günlerin ge?mesinden sonra bu ağacın gövdesinden, ağızlarında gümüş emzikler bulunan 5 erkek ?ocuk görünür. Zaman i?inde büyüyen ?ocuklar her iki ağacı kendi nesillerinin atası sayarlar. Aynı destanın bir başka bölümünde Oğuz Kağan'ın güzel eşini, göl ortasındaki bir anıt ağacın kovuğunda bulduğu belirtilmektedir. Yunan mitolojisinde de, Apollon'u kendisine aşık eden Cupaerrios'un tanrı Zeus tarafından ağa? haline getirilmesinin öyküsü anlatılır.
Anıt ağa?ların din, dil, ırk gözetmeksizin bir?ok toplumda benzer ?ağrışımlar yapıp, aynı şeyleri simgelemesi, onların evrenselleşmelerine sebep olmuştur."
"UŞAKLI ÇAM"
Prof. Dr. Asan'ın verdiği bilgiye göre, yöresel tarih ve folklor a?ısından önem taşıyan anıt ağa?ların en ?arpıcı örneklerinden biri olan Bolu'nun Abant il?esine bağlı Güvem Köyü'ndeki "Uşaklı Çam"ın iki öyküsü bulunuyor.
Ağa?, ilgin? dal oluşumu ve tepe yapısından kaynaklanan ?ok ?atallı gövde formuyla yöre halkı tarafından doğurganlığın simgesi olarak algılanıyor. Bu nedenle ?ocuksuz kadınların bu ağaca yapacağı ziyaretin mutlaka ödüllendirileceğine inanılıyor. ?dülün değerinden ötürü de bu anıt ?am, ?evre halkı arasında "Uşaklı Çam" adıyla anılıyor.
Söz konusu anıt ağa?la ilgili bir diğer öyküye göre de, kışın odunu kalmayan bir köylü, "Uşaklı Çam"ın birka? kuru dalını kesmek istemiş. Ancak, dala değen balta vuranın elinden fırlarken, ağacın kesilen yerinden kan akmaya başlamış. Olaya neden olan kişi de 7 gün sonra yaşamını yitirmiş.
Bugün, ağacın yere düşen dallarının toplanması halk arasında hala uğursuzluk sayılıyor ve kuruyup düşen dallar doğaya terk ediliyor.
"ARAP ASILAN AĞAÇ"
Folklorik a?ıdan önem taşıyan bir başka anıt ağa?, Antalya'nın Akseki il?esine bağlı İbradı beldesinde bulunan kestane ağacı. Buradaki ?ok sayıda anıt ağa? i?inde "Arap Asılan Ağa?" olarak ün yapan bu ağacın yöresel folklora konu olan öyküsü olduk?a hüzünlü.
?yküye göre, İbradı'da bir gen? kız öldürülür. Arap bir jandarma eri cinayetten sorumlu tutularak tutuklanır ve yargılanmaksızın asılır. Olay aydınlanıp ger?ek katilin bulunması üzerine Arap erin ölümüne üzülen yöre halkı, bu hüzünlü olayı toplumun belleğinde canlı tutmak amacıyla jandarma erinin asıldığı 265 santimetre ?aplı bu ağaca, "Arap Asılan" adını verir.
KOĞUK ÇINAR (ULUFELİ ÇINAR)
Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezıd, bir seferden Bursa'ya dönüşünde o yıl ?ocuk doğuran bütün kadınlara maaş bağlanmasını emreder. 70 yaşında bir kadın da o yıl ?ocuk doğurduğunu iddia ederek kendisine maaş bağlanmasını talep eder. Beyazid, "senin yaşında bir kadın nasıl olur da ?ocuk doğurur" deyince, kadın "?ocuk doğurmadım ama onun kadar kıymetli bir ?ınar diktim" diye cevap verir.
Bunun üzerine kendisine maaş (ulufe) bağlanır. Anlatılanlara göre, bu olaydan sonra yeni?erilere maaşlarının bu ağacın altında dağıtılması gelenekselleşir ve bu nedenle ağaca "Ulufeli Çınar" adı verilir.
ESKİCİ BABA ÇINARI
Bursa'daki "Orhan Camisi Çınarı" adıyla da bilinen bu ?ınarın hikayesi de şöyle:
Mustafa adındaki ihtiyar müezzin, caminin bah?esindeki ?ınarın kovuğunda ayakkabı tamirciliği yaparmış. İhtiyar, bir gün kovuğa girmiş ve bir daha ?ıkmamış, onu ne göre ne duyan olmuş. İhtiyar adamın baca gibi a?ık olan ?ınardan göğe yükseldiği söylenir.
"KAVAKLI CAMİİ ÇINARI"
Tophane semtinde, Kavaklı Mahallesi'ndeki caminin önünde bulunan yaşlı ?ınarı Orhan Gazi devri erenlerinden "Geyikli Sultan" diye de anılan "Baba Sultan"ın diktiği söylenir. Babasultan köyündeki ulu ?ınarın da aynı gün dikildiği, iki ağacın yaşıt olduğu kabul edilir.
Hikayeye göre, padişah dikilen ağacı görünce ?ok memnun olmuş ve Kavaklı Camii'nin önünde ?ınarı diken yaşlı dedeyi ?ağırtmış. Değneğine dayanarak gelen ihtiyara "simdi değneğini havaya at, yere düşene kadar dile benden ne dilersen" demiş. İhtiyar, değneğini havaya atmış, "Bursa kestaneleri vakıf olsun" diye bağırmış. O gün bugündür, Bursa kestaneler vakfıdır. İstediğin ağa?tan kestane toplamak serbesttir, kimse karışamaz.