‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’

Güncelleme Tarihi:

‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2021 11:06

Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı yılında, uzun yıllardır Almanya’yı ikinci vatan edinmiş vatandaşlarımızın göç hikâyelerini, dinlemeye devam ediyoruz...

Haberin Devamı

ARDAHAN’dan 1969 yılında tornacı olarak Almanya’ya gelen Arslan Çoban (80), “Almanya, geldiğim ilk yıllarda çok hoşuma gidiyordu. İnsanın genç bir kıza aşık olması gibi, hoşuma gidiyordu. Herkeste öyleydi ya. Yirmi yıl boyunca, her yönüyle çok güzeldi. Ben, Almanya’ya gerçekten sevdalıydım. Yani dört dörtlük bir Almanya idi. Yollar temiz, insanlar iyiydi. Acaba yabancılar mutlu oldu da mı değişti, son zamanlar hiç öyle olmadı. Yıllar geçtikten sonra, nedense aynı sevgi yok. Sonra ki yıllarda arıyorlar ki, sende bir suç bulsun da, ceza yazsınlar. Önceki gibi değil Almanya” dedi.

‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’
“ÇOCUĞUMUZUN DEDESİNİN NEDEN ÖLDÜĞÜNÜ NEREDEN BİLELİM”
1941 Ardahan doğumlu Arslan Çoban (80), 1969 yılında tornacı olarak Stuttgart’a gelerek iş başı yaptı. Burada bir buçuk yıl çalıştıktan sonra hemşehrilerinin bulunduğu Essen şehrine geldi. Sonra iş aramaya koyulan Arslan Çoban, 1971 yılında Duisburg şehrinde bulunan ThyssenKrupp Demir Çelik’te çalışmaya başladı. 1973 yılında eşini ve çocuklarını yanına getiren Arslan Çoban, ailesiyle birlikte Duisburg’un Walsum kasabasında yaşamaya devam etti. Üç erkek, iki kız çocuğu babası olan Arslan Çoban, geçmişte yaşadıkları zorluklardan şöyle söz etti: “Çocuklar küçüklüğünde hastalınca doktora götürürdük, bize gerekli, gereksiz sorular sorup uğraştırırlardı. Bunun nenesi ne zaman öldü, dedesi ne zaman öldü, neden öldü diye çok sorular geliyordu. Bunları cevaplamada çok zorlanıyorduk. Büyüklerimizin nasıl bir hastalık geçirdiğini bilemiyorduk, bilsek de o yıllarda anlatabilecek kadar, Almanca konuşamıyorduk. Ayrıca eşim Almanca bilmiyor diye, iki yıllık oturma müsaadesi veriyorlardı. Sırf Almanca bilmediği için. Bilmiyor da, sana zararı nedir. Elli yıldır ailem burada, yine de iki yıl uzatıyorlar oturumunu. Bunun neresinde demokrasi var. Sonraları çocuklar büyüdü, haliyle Almanca konuşmaya başladı, işimiz kolayladı. Çocuklarımın büyük yardımı, desteği oldu bize. Herkesin evladı var, ama benim çocuklarım hep destek oldular, sözümü hiç ikilemedi.”
‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’
‘KAHVEHANEYE GİTMEZ EVDE KİTAP OKURDUM’
Boş vakitlerini okuma ve yazmakla değerlendirdiğini belirten Arslan Çoban, kitap yazma düşüncesini şöyle anlattı: “Demir Çelik fabrikasında çalışmamın dışında kalan vaktimi, diğerleri gibi kahvehane veya benzer mekânlarda harcamıyordum. Evde gazete, kitap okuyordum sürekli. Kitap okuyup yoruluyordum. Acaba filanca neden okudu, tahsil yaptı da, ben olamadım diye kendime sorup duruyordum. Şunu yazayım, bunu yazayım derken, kitap yazmaya karar verdim. Okuyanların da hoşuna gitti. ‘Neden Sen Okudun, Ben Anarşist Oldum’ adıyla ilk kitabımı yazdım. Ardından çoğu roman tarzında ve biri de şiir kitabı olmak üzere dokuz kitap yazdım. Kitaplarımın baskısını, Türkiye’de bana destek olan bir hemşehrim yaptı. Kitaplarım epeyce okundu, bu da beni mutlu etti. Ama kendi köylülerimin birçoğu, “Arslan ne yazacak ki, okuyalım” diyerek kitaplarımı okumadı. ‘Geçmişi Unutmayalım’, ‘Doğuda Yaşamak Nasılmış Bak’, ‘Kaderini Değiştiremeyen Kız’, ‘Çok İyilik Maraz Doğurur’, kitaplarımdan sadece birkaçı. ‘Kaderini Değiştiremeyen Kız’ adlı kitabı okuyan, bir daha elinde bırakamadı. Kitaplarım da, kötülük, iyilik adına ne yaşadıysam, onları yazdım.”
‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’
‘ALMANYA SAYESİNDE HAC VAZİFEMİZİ YAPTIK’
Arslan Çoban, “1995 yılında iş yerinden, sosyal plan uygulamasıyla ayrıldım. 2004 yılında emekli oldum. 67 kez Türkiye’ye tatile gidip geldik. 12 seferi arabayla diğerleri uçakla, hepsini not tuttum. Her seferinde memnun gidip, memnum geldik. Almanya, bize çok şey verdi, ama iş ve yaşam olarak bazen de çok stres oldu. Dönem dönem Türkiye’ye dönmeyi çok istedim, ama bazılarına çok güvendiğim için maddi kayıplarımız oldu, dönemedik. Yine de para kazandık, haca gittim, çocuklarımın hepsi hacı oldu. Biz, bunları Türkiye’de yapamazdık. Çok durumu iyi olan var Türkiye’de, ama hac vazifesini yapamadı. Almanya olmasaydı, ben bu kitapları yazamazdım. İçimde olan bu gerçekleri, yazıya dökemezdim. Kime para yardımı yaptıysam, onlardan darbe gördüm. İyilik iyi bir şeydir de, çok iyilik maraz doğurur. Bu sözü, yazdığım bir kitabın ismine verdim. Yoksa çocuklarımla hep iyiyim, razıyım. 36 nüfus olduk, 15 torunum oldu. Her türlü imkânı bulduk Almanya’da.
‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’
Gülyeter Çoban ile evli olan Arslan Çoban’ın, Bahattin, Yurdagül, Serpil, Sabahattin, ve Adem adında beş çocuğu var.
‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’

‘Almanya’yı, genç kıza aşık olmak gibi sevdim’

 

 

BAKMADAN GEÇME!