Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2019 10:18
Başbakan Angela Merkel, bu yasama döneminin sonuna kadar görevde kalacağını ve 2021 yılında yapılacak genel seçimlerde -şayet koalisyon daha önce çökmezse- yeniden aday olmayacağını çoktan ilan ederken, Almanya’da ‘kardeş partiler’ olarak bilinen Hıristiyan Demokrat Birlik Parti’si (CDU) ile Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nde (CSU) son dönemlerde başbakan adayı arayışı başladı. Hem de seçimlere daha iki yılı aşkın süre olmasına rağmen.
CDU Genel Başkanılığı koltuğunu geçen yılın sonlarına doğru Merkel’den devralan ve kısa bir süre önce Federal Savunma Bakanlığı görevini de üstlenen
Annegret Kramp-Karrenbauer’a başlangıçta muhafazakar kanadın, yani
CDU/CSU’nun bundan sonraki başbakan adayı gözüyle bakılıyordu.
Ancak bu yıl yapılan eyalet parlamentosu seçimleri ile Avrupa Parlamentosu seçimlerinde CDU’nun büyük ölçüde oy kaybına uğraması, ‘AKK’ olarak bilinen Annegret Kramp-Karrenbauer’in işini zorlaştırdı.
Hele hele son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında AKK’ya sempatinin iyice azaldığı, hatta kendi partisinden bile, “Başbakan olacak niteliğe sahip değil” diyenlerin oranının çoğaldığı ortaya çıkınca, CDU liderinin şansı iyice azaldı.
Parti içinde AKK’nın yerine bir dönemler CDU/CSU Federal Meclis Grup Başkanı olarak görev yapan CDU’lu Friedrich Merz’in başbakan adayı gösterilmesi yüksek sesle telaffuz edilmeye başladı.
Hatta CDU’lu Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyalet Başbakanı Armin Laschet’in başbakan adayı gösterilmesi bile gündeme getirildi.
*
CDU’da gizli gizli hesaplar yapılırken, ‘kardeş parti’ CSU’dan “Biz de varız” sesleri yükselmeye başladı.
Geçen yıl mart ayında Bavyera Eyalet Başbakanı olan ve bu yıl ocak ayında CSU Genel Başkanlığını da üstlenen Markus Söder’in gelecek genel seçimlere muhafazakar kanadın başbakan adayı olarak katılması gündeme getirildi.
Hem de hiç hesapta yokken.
Aslında benzer gelişmeler muhafazakar kanatta daha önceki yıllarda da yaşandı.
5 Ekim 1980’de yapılan genel
seçim öncesi, dönemin CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Franz Josef Strauss, ‘kardeş parti’ CDU’ya, “Başbakan adaylığı sırası bizde” diye tutturdu.
Daha sonraki yıllarda Almanya’nın 16 yılı aşkın süre başbakanlığını yapan dönemin CDU Genel Başkanı Helmut Kohl, istemeyerek de olsa, “Evet” demek zorunda kaldı.
CDU/CSU toplam oyların yüzde 44.5’ini alarak seçimlerden en güçlü kanat olarak çıktı.
Ancak bu oran, CDU/CSU’nun Federal Almanya Cumhuriyeti’nin 23 Mayıs 1949 tarihinde resmen kuruluşundan bu yana aldığı en düşük rakamdı.
Seçimlerde yüzde 42.9 oy alan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile yüzde 10.6 oranında oy toplayan Hür Demokrat Parti (FDP) 1969’dan beri sürdürdükleri ortaklığa “Devam” dedi.
Frank Josef Strauss Bavyera’daki (Münih’teki) koltuğuna geri dönerken, SPD’li Helmut Schmidt, FDP’nin desteği ve ortaklığıyla başbakanlık koktuğunu korudu.
CSU, aynı şeyi 2002 yılında da denedi.
22 Eylül 2002’de yapılan genel seçimler öncesi CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber, “22 yıl aradan sonra sıra yine bize geldi” dedi ve başbakan adayı olmak istediğini ilan etti.
Dönemin CDU Genel Başkanı Angela Merkel başlangıçta buna pek sıcak bakmadı.
Ama ‘kardeş kavgası’ yaşanmaması için Stoiber’i Wolfratshausen’deki (Yukarı Bavyera) evinde ziyaret etti ve birlikte yaptıkları kahvaltıdan sonra “CDU/CSU’nun başbakan adayı Edmund Stoiber’dir” açıklamasında bulundu.
Ama Stoiber de aradığını bulamadı.
Seçimlerde SPD gibi CDU/CSU da yüzde 38.5 oy aldı.
Yeşiller yüzde 8.6 ve FDP de yüzde 7.4 oranında oy topladı.
SPD’li Başbakan Gerhard Schröder, Yeşiller’le ortaklığa “Devam” dedi ve koltuğunu korudu.
*
Almanya’da şimdiye kadar CDU’lu Konrad Adenauer (1949-1963), Ludwig Erhard (1963-1966), Kurt Georg Kiesinger (1966-1969), Helmut Kohl (1982-1998), Angela Merkel (2005’ten beri) başbakanlık yaptı.
SPD’li Willy Brandt (1969-1974), Helmut Schmidt (1974-1972) ve Gerhard Schröder (1998-2005) başbakan olarak görev yaptı.
Almanca’da “Aller guten Dinge sind drei” (Bütün iyi şeyler üçtür) diye bir özdeyiş vardır.
‘Üçüncü bir hamle’ ile acaba sıra Almanya’da CSU’lu bir başbakanda mı?
Yoksa kendisinden önceki CSU’lu başbakan adayları gibi Söder’de mi hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Şayet aday olursa, bunu hep birlikte göreceğiz.