Güncelleme Tarihi:
ALMANYA İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in uyum zirvesini boykota gerekçe gösterdiği ‘Yeni Alman Organizasyonları’ (Neue Deutsche Organisationen) adlı göçmen örgütünün sözcüsü olarak da görev yapan Türkiye kökenli gazeteci yazar Ferda Ataman, Deutsche Welle Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
Bakan Seehofer, politikalarını eleştirdiğiniz bir yazınızı gerekçe göstererek Uyum Zirvesi’ne katılmama kararı aldığını duyduğunuzda ne düşündünüz?
Doğrusu önce inanamamıştım, hala da inanamıyorum. Çünkü kaleme aldığım yazımdan, onun çıkardığı sonucu çıkarmak mümkün değil, iddiası dayanaksız. Ayrıca anlam veremesem de, hadi benimle konuşmak istemedi diyelim ama uyum zirvesine 50 örgüt, 100 kişi katıldı. Uyum konusunda her gün gönüllü olarak çalışan, onca emek veren insanlarla konuşmak, bir araya gelmek istememesi beni çok şaşırttı, katılımcıları da hayal kırıklığına uğrattı.
Yazınızda kendisini nasyonal sosyalizm ile ilişkilendirdiğinizi, bunu hakaret olarak gördüğünü söyledi.
Ne kendisini ne de partisini ne de politikasını nasyonal sosyalizm ile ilişkilendirmedim. Yazımda Alman İçişleri Bakanlığı’nın adının ‘İçişleri, İmar ve Yurt Bakanlığı’ olarak değiştirilmesini, yurt kavramının eklenmesini mercek altına alıyorum. Almanya’da tarihsel nedenlerden ötürü yurt kavramına kan ve toprak bulaştığını, bu nedenden ötürü yurt kavramının kullanıldığı çerçevenin de çok özenle seçilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Bunun sağcı seçmenlerin kazanılmasına dönük bir hamle olarak algılanabileceğini ama arzu edilirse de olumlu bir içerikle doldurulabileceğini söylüyorum. Ben yazımda Almanya’nın herkes için memleket, yurt olması gerektiğini savunuyorum.
Sizce Seehofer gerçekten de yazınız nedeniyle mi zirveye katılmadı?
Bunu kendisine sormanız gerek. Ama benim yazımı okuyan herkes gerekçesinin ben olamayacağımı görür. Çünkü yazımda iddia ettiği gibi şeyler yer almıyor. Yer almadığına göre katılmama nedeni ben olamam, yazım olamaz. Öte yandan haberlerde zaten katılmak istemediği, başka nedenlerden ötürü katılmayacağını daha önce ilettiği bilgisi yer alıyor. Ama ben bu tartışmayı daha fazla sürdürmek istemiyorum. Asıl zirveye, yurt, memleket kavramlarını nasıl olumlu olarak doldurabileceğimizi tartışmalıyız. Başbakan Angela Merkel da bizimle uyum zirvesinde tam olarak bunu yaptı.
Yazınızda kaleme aldığınız düşüncelerinizden ötürü uyumdan sorumlu bir bakan tarafından bu şekilde boykot edileceğiniz aklınıza gelir miydi?
Ben düşünce ve ifade özgürlüğünün bizim kültür ve değerlerimizin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bir yorumu, düşünceyi zirveye katılmama gerekçesi olarak sunmasına şaşırdım. Tabii ki Yurt Bakanı’nın gelip bizimle bu konuları tartışmasını, yurt kavramı ile ilgili görüşlerini, varsa da eleştirisini bizlerle konuşmasını beklerdim, isterdim. Bunu gerçekleştirebilseydik, büyük bir ihtimalle bizi bir arada tutan, birleştiren konuların ayrıştıran konulardan çok daha fazla olduğunu görecektik. Tabii ki bu bir tahmin çünkü bu gerçekleşmedi, çünkü o gelmemeyi tercih etti.
Verdiğiniz bir röportajda Seehofer ile aslında aranızda zaten bir bağ olduğunu çünkü ikinizin de memleketinin Bavyera olduğunu söylemişsiniz.
Evet bildiğiniz gibi Seehofer de Bavyeralı. Nihayetinde aynı eyaletin insanıyız…
Göçmen kökenlisiniz, Almanya’da uyum konusunda faaliyet gösteriyorsunuz, bu çabalara katkı sağlamaya çalışıyorsunuz. Bu yaşananlar sizi duygusal olarak nasıl hissettirdi?
Benim yazımı kişiselleştiren, yanlış çıkarsamalarla bunu yapan bir kişinin tavrını kişiselleştirmek istemem. Tartışılması gereken daha önemli konular var.
Nedir sizce tartışılması gereken?
Almanya’da çok dışlayıcı bir retoriğin geniş bir alana yayıldığı bir süreçten geçiyoruz. Söylem çok sertleşti bazı insanlar bunu artık günlük hayata, sokaklara taşıyor. Bugünkü zirvede de söylediğim gibi bizler, çoğumuz kendimizi Almanya’da güvende hissetmiyoruz, çünkü saldırıya uğruyor, hareketlere hedef oluyoruz. Bu bir gerçek ve eğer şayet Almanya’da ‘endişeli yurttaşlar’ tartışılıyorsa işte biz de bunlar arasında yer alıyoruz ve bizim kaygılarımız, endişelerimiz de ciddiye alınmalı. Kendi ülkemizde kendimizi güvende hissetmemiz için gereken adımlar atılmalı.
Peki sizce Almanya kimlerin yurdu olmalı?
Almanya’nın kendisini evinde hisseden herkesin, kaç yıldır Almanya’da yaşadığından bağımsız olarak herkesin yurdu olduğu açıkça ifade edilmeli. Tartışma, Almanya’da göçmen sayısının çoğaldığı ve bazı insanların artık kendilerini, kendi ülkelerinde yabancı gibi hissettiği söylemi üzerinden yapılırsa, bu tartışma zaten dışlayıcı bir boyuta evrilir, çünkü bu söylem benim gibi burada doğmuş kişilerin de buraya ait olmadığı sonucuna varıyor. Kanımca bu çok tehlikeli ve işte yazdığım yorumda da bu konuda uyarıda bulunuyorum. Oysa Almanya din ve inanç özgürlüğünün yurdu, farklılıklara hoşgörünün yurdu, geçmişi unutmama, insan haklarına saygının yüceltildiği bir yurt olabilir. Çünkü biz bunların neden önemli olduğunu biliyoruz.