Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Federal İstatistik Dairesi’nin bu hafta açıkladığı rakamlara göre 2019 yılında 778 bin 100 çocuk dünyaya geldi. Bu da önceki yıla oranla 9 bin 400 daha az demek. Böylece kadın başına düşen doğurganlık oranı 1.54 olarak kayda geçti. Bu oranla Almanya, Avrupa Birliği (AB) ortalamasının küçük bir farkla üzerinde. Birlik içinde bu oranın en yüksek olduğu yer Fransa, en az olduğu ülke ise Malta. Almanya’da kadınların çocuk sahibi olma yaşı da yükseliyor. Geçen sene bu oran 30.1 olarak saptanırken, Almanya’dan daha geç yaşta ilk çocuğunu kucağına alanların İtalyan kadınları olduğu bildirildi. AB’nin en genç anneleri ise ortalama 26 yaş ile Bulgaristan’da yaşıyor.
EĞİTİM SEVİYESİ ARTIKÇA ZORLAŞIYOR
Araştırmalar, eğitim seviyesinin kadınların çocuk sahibi olma kararında önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Nitekim eğitimi ve imkânları artan kadınlar için, karşılarına çıkan mesleki fırsatları değerlendirirken çocuk sahibi olmak, pek çok alternatiften sadece biri olarak görülüyor. Almanya’nın batısındaki kentlerde yaşayan kadınlar arasında çocuksuz olanların oranı oldukça yüksek. 45-54 yaşları arasındaki her beş kadından sadece biri çocuk sahibi. Büyük bir kısmı da yüksek okul mezunu ve eğitimine uzun süre harcadıktan sonra karşısına çıkan mesleki fırsatları da olabildiğince değerlendirmeye çalışıyor. Almanya Demografi Toplumu adlı kuruluşun araştırmacılarından Dr. Philipp Deschemeier, Almanya’da üniversiteye gidenlerin sayısının çok yüksek olduğunu ve mezun olduklarında da onlardan her yere gidecek esnekliğin beklendiğini belirtiyor. O arada aile kurma planlarının kadınları başka sorunlarla karşı karşıya getirdiğini, iş ile aileyi aynı çatı altında birleştirmenin yollarının arandığını, çocukların bakımı konusuna çözümler üretilmeye çalışıldığını ki ancak o şekilde iki ebeveynin de mesleğini icra etmesinin mümkün olduğunu belirtiyor.
ÇOCUK ZENGİN AİLELERİN İŞİ Mİ?
Almanya Halk Araştırmaları Enstitüsü’nün yaptığı bir ankete göre, 24-43 yaş arası katılımcıların dörtte üçü çocukların muhteşem varlıklar olduğu tezini doğruluyor. Ancak ankete katılanların yarısı ise sadece yeterli parası olanların çocuk sahibi olması gerektiği tezini savunuyor. Ancak pratiğe bakıldığında tablonun bambaşka olduğu anlaşılıyor. Almanya Halk Araştırmaları Ensititüsü, çok çocuklu ailelerin dörtte birinin yoksullukla karşı karşıya oduğunu bildiriyor. Almanya’da aileler ortalama bir veya iki çocuğa sahip. Sadece ailelerin yüzde 16’sının üç veya daha çok çocuğu var. Federal Halk Araştırmaları Enstitüsü’nün 2019’da yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, çok çocuk genelde, kiraların görece uygun olduğu kırsal alanda yaşayan ve inançlı Müslüman ya da Katolik ailelerde görülüyor.
KADIN BAŞINA 2.1 DOĞURGANLIK ORANINA İHTİYAÇ VAR
Almanya, eğer göç almadan kendi başına ayakta kalmayı istiyorsa ihtiyaç duyulan doğurganlık oranı kadın başına 2.1, yani her kadının 2.1 çocuk yapması gerekli. Ancak doğurganlık oranı doğum kontrol hapının yaygınlaşmasından bu yana giderek düşüyor. 1950’li yıllarda Almanya’ya özellikle Güneydoğu Avrupa ülkelerinden yabancı işçi alınmaya başlanmasıyla, ülkeye gelenlerin sayısı buradan ayrılanlardan hep daha fazla oldu. Özellikle 2015 yılındaki sığınmacı akını sırasında, sadece bir senede iki milyondan fazla insan Almanya’ya geldi. Almanya’daki göçmen kökenlilerin yaş ortalaması Almanlar’dan daha düşük. Bundan dolayı çoğu çalışıyor, vergi ödüyor ve aile kuruyor. Almanya’da yaşayan yabancı ülke vatandaşı kadınların 2019’daki doğurganlık oranı 2.06 ki bu Almanya’daki genel ortalamanın epey üzerinde. Ancak göçmen kökenliler arasında da eğitim seviyesi arttıkça çocuk sahibi olma oranı düşüyor.
ALMANYA GİDEREK DAHA DA YAŞLANIYOR
Uluslararası ve Almanya’daki araştırmalar, doğum oranı düştükçe ve insanların ömrü uzadıkça nüfusun yaş ortalamasının da yükseldiğini ortaya koyuyor. 1950’de 20 yaş altı nüfus yüzde 30’ken günümüzde bu oran yüzde 18’e düştü. 1950’de her yüzüncü kişi 80 yaşın üstündeydi, bugün ise her 15’inci kişi öyle. 2040 yılında da bunun her on kişiden biri olması bekleniyor. Ülkedeki yaşlı nüfusun artması demek, çalışan genç nüfusun karşılaması temeline dayalı emeklilik sistemi ile mevcut sağlık sistemi için yükün artması anlamına geliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2013 yılında demografik değişimi, küreselleşmenin yanı sıra 21’inci yüzyılın ilk yarısında toplumsal yaşamı ile bireylerin hayatında en büyük değişikliğe neden olan gelişme olarak nitelendirmişti.