Güncelleme Tarihi:
TARTIŞMALAR BAŞLADI
Avrupa’ya gelen sığınmacıların yüzde 40’ından fazlasına Almanya kapılarını açtı.
Resmi verilere göre Almanya’da 3.3 milyonun üzerinde sığınmacı yaşamaktadır.
Tabii sığınmacı sayısındaki artışla birlikte Almanya’da tartışmalar da yoğunlaştı.
Düzensiz göçün engellenmesi ve sığınmacı sayısının sınırlandırılması için katı önlemler alınması sesleri yükselmeye başladı.
SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan koalisyon hükümetine baskılar arttı.
Başta sağ popülist AfD olmak üzere, ana muhalefet CDU/CSU de diğer partiler de Almanya’nın sınırlarında kontrollere yeniden başlatılmasında ısrar etti.
Başvuruları kabul edilmeyen sığınmacıların derhal sınır dışı edilmesinde de.
Hükümet ortağı Yeşiller buna pek sıcak bakmasa da Avusturya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre ve Polonya sınırlarında kontroller başlatıldı.
Almanya’da 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sonra sağ popülist AfD’nin yüzde 15.9’la ‘en güçlü ikinci parti’ konumuna yükselmesi, Almanya’nın tüm sınırlarında kontrollerin hayata geçirilmesi, vizesizlerin ve sığınma başvurusunda bulunmak isteyenlerin geri çevrilmesi, hatta sığınma başvurularının incelenmesi için Avrupa Birliği (AB) sınırları dışında ‘Sığınmacı Merkezleri’ oluşturulması bile gündeme getirildi.
AŞIRI SAĞ TEDİRGİNLİĞİ
Eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerden Saksonya’da ve Thüringen’de 1 Eylül’de yapılan seçimlerden sağ popülist AfD’nin güçlenerek çıkması sığınmacı tartışmalarını daha da alevlendirdi.
AfD’nin Thüringen’de yüzde 32.8’le ilk, Saksonya’da da yüzde 30.8’le ikinci sıraya yerleşmesi tartışmaları daha da körükledi.
Ve Almanya; Avusturya, Çekya, İsviçre ve Polonya sınırlarında uygulanan kontrollerin 16 Eylül itibariyle Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg’la olan toplam 3 bin 900 km. uzunluğundaki tüm sınırlarında uygulanması kararı aldı.
Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser (SPD), sığınma başvurusunda bulunmak isteyenlerin bile geri gönderilebileceklerini ilan etti.
Yani bir yerde aşırı sağ tedirginliği Almanya’ya kapılarını kapattırdı.
*
Bu, Almanya’da yeni bir olgu değildir.
Benzer tartışmalar Almanya’da 1990’lı yıllarda ve 2015 yılında da yaşandı.
1990’lı yılların başlarında, Balkanlar’da, Etiyopya, Eritre, Mali, Kongo, Senegal, Burundi gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlar nedeniyle Almanya’ya sığınanların sayısı 440 bini aştı.
Bunun üzerine eski Doğu Almanya sınırları içindeki Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen gibi kentlerde ‘Skinheads’ olarak bilinen ‘Dazlaklar’ ve diğer aşırı sağcı Naziler, sığınmacıların yaşadığı yurtları ateşe verdiler.
OYLAMADAN ÜÇ GÜN SONRA...
23 Kasım 1992’de Mölln’de aşırı sağcılar tarafından kundaklanan evlerinde 3 Türk yanarak can verdi.
Almanya’da o zamanlar CDU/CSU ile FDP’nin oluşturduğu koalisyon hükümeti, Anayasa’nın ‘Sığınma Hakkı’ ile ilgili maddesinde değişiklik için harekete geçti.
Ve SPD’nin de desteğiyle “Siyasi nedenlerle kovuşturulanlar, sığınma hakkına sahiptir” ilkesi korunurken, “Avrupa Birligi’nin bir üye devletinden veya Mültecilerin Hakları Hakkında Sözleşme’nin ve Avrupa Insan Hak ve Özgürlüklerin Korunması Hakkında Sözleşme’nin fiilen uygulandığı üçüncü bir devletten giriş yapan kimse 1. fıkradan yararlanamaz” sınırı getirildi.
Almanya’nın eski başkenti Bonn’da 26 Mayıs 1993 tarihinde yapılan oylamaya katılan milletvekillerinden 521’i “Evet”, 132’si “Hayır” ve biri de “Çekimser” oy kullandı.
Ve bu oylamadan 3 gün sonra Solingen’de aşırı sağcıların kundakladığı binada 5 Türk yaşamını yitirdi.