Bisikletle sabah işe giderken, Berlin’de meyve almak için uğradığı Türk manav, “Sizi bir yerden tanıyorum ama çıkaramıyorum. Başkonsolos muydunuz?” diye yokladı. Diğer bir müşteri, “Git işine be kardeşim. Hiç bu saatte başkonsolos ayakta olur mu!” diye araya girdi.
Bu sıradışılığı, tarih tutkusu ve atlas avcılığı Alman basınına da geniş konu oldu. Çalışma odasındaki tarihi atlaslarla, misafirlerine hem dünyanın nasıl değiştiğini göstermek, hem de eski dünyaya kısa bir yolculuğa çıkarmak istedi.
BİLİNMEYEN YANI
Son olarak büyükelçilik çatısında ürettiği organik ballarının ünü Türkiye’ye ulaştı. Lüks arabalardan çok ihtiraslı bir Oldtimer ve hat yazı sanatı tutkunu Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu’ndan bahsediyorum. Ama dahası var...
Büyükelçi Karslıoğlu’nun bugüne kadar bilinmeyen bir başka yanı daha var: Karavanla seyahat.
Güncel bir konu hakkında kendisinden görüş almak için aradığımda, “Şu an Baltık ülkelerini turluyorum. İsterseniz gezi izlenimlerimi anlatabilirim” diye takıldı. O, şaka mahiyetinde söyledi. Ama, tatilden dönünce, ben bu röportajı yapmakta ısrar ettim.
Büyükelçi Karslıoğlu’na gezi izlenimlerinin yanında elbette Türkiye
Almanya ilişkilerini sordum ve çok ilginç diplomat değerlendirmeler aldım.
- Nereden geldi Baltık ülkelerine seyahat fikri?
Ben Alman edebiyatı ve tarihi meraklısıyım. Çocukluğumdan kaynaklanıyor. Alman ailenin yanında yetiştim. İstanbul Erkek Lisesi’nde okudum. Alman tarihinden tanıdığım bu yerlerin bugünkü durumu nasıl, insanlar Alman işgalini nasıl yaşadılar, onları görmek istedim.
Oraların başkentlerini daha önce görmüştüm. Fakat AB’ye girdiler. AB’ye girdikten sonra Doğu Avrupa ne alemde, onu görmek istedim. Hanımla kamp merakımız vardır. Gamze de, “Yazın, İspanya, Fransa, İtalya çok sıcak. İstersen gel Doğu Avrupa’ya gidelim” dedi. Oğlanlar gelmedi. İkimiz gittik. Eski Doğu Prusya’yı merak ediyordum. Bir de Hitler’in Rusya’ya karşı Barbarossa harekatını yönettiği Wolfsschanze sığınağını görmek istedim. Rusya’ya karşı savaşı oradan komuta etmiş. 800 gün orda kalmış. Bu benim tarihten gelen merakım. Filmlerde geçer orası. Albay Staufenberg, Hitler suikastını orada düzenledi. Filmlerde çok geçer burası, Tom Cruise’un Staufenberg’i oynadığı film burada geçiyor. Şimdi müze burası. Bir de Kaliningrad’ta, yani eski Königsberg’te Almanya’dan ne kaldığını merak ediyordum. Kaliningrad Alman düşünürü Emanuel Kant’ın şehri. Königsberg, Kant’ın doğup büyüdüğü, bütün felsefesini yazdığı ve öldüğü şehir. Mezarı orada. Thomas Mann’ın Litvanya’da Nida’da bir yazlığı var. Onu da görmek istedim. Thomas Mann’ın yazlığı çok güzel bir ev. Çok hoş bir mimarisi olan bir şehir.
- AB üyeliği Baltık ülkelerine yaramış mı?
Baltıklar’da bugünkü durum beni çok etkiledi. Benzinlikler temiz ve bakımlı. Dükkanlardaki ekmek çeşidi bizim Ankara ve İstanbul’da yok. Her türlü meyve, sebze var. Orada bisikletle gezdik. Yollarda, kamplarda oralı birçok insanla tanıştık. Hiç kimse eski yaşantıyı istemiyor. “Hayatımız kuyrukta geçerdi. Şimdi hayat pahalı ama özgürüz” diyorlar.
Sovyet dönemini geride bırakmışlar. Önlerine bakıyorlar. Hatırlamak bile istemiyorlar. Litvanya’da mesela çok lüks arabalar var. Almanya’dan çok daha fazla. Porscheler, Q7, X5’ler Bendley, Land Roverlar. Batı Avrupa’da bu kadar yok. Karşılaştığım insanlara, “Bu nereden geliyor? Kara para mı?” diye sordum. “Yok, insanların özlemleri var” dediler. Küçük bir odada oturur ama arabasının lüks olmasını ister. Çünkü özlemi var. O araba ona özgürlük ve özlemini giderme hazzı veriyor. Ne yapıp yapıp büyük araba alıyor. Hiçbir Lada, ya da Wolga araba görmedik. Ayrıca hayat var, canlılık var. Samera adasına gittik. Eskiden sadece bir lokanta varmış. Şimdi cıvıl cıvıl, restoranlar, kafeler... Bazı yerlerde Rus azınlık da var. Oralar da gelişmiş. Ama oranın dilini bilmeyene, vatandaşlık vermiyorlar. Örneğin Estonyaca bilmezsen, vatandaşlık vermiyor.
Şehirlerin, kasabaların yolları yapılıyor. Kasabalarda bütün binalar boyanmış. Evler güzelleştirilmiş, tadilattan geçmiş. Yeni yapılan binalar aynı Avrupa’daki gibi bahçeli. Bisiklet yolları yapıyorlar her yere. Daha dün AB’ye girdiler ama Almanya’dan daha ilerdeler. Bütün bunlar AB sayesinde. Her yerde AB fonlarıyla inşa ediliyor diye tabelalar var. Güneş paneliyle çalışan
trafik ışıkları hizmette. Çok iyi dizayn edilmiş. Her yerde duşlu, tuvaletli, düzgün kamplar var.
Ben oralara ilk 1996’da gittim. Demirel’le gittim. Şimdi dünyalar kadar fark var olumlu yönde. Buralar kadar zengin değil ama zenginleşmekte olduğunu açıkça görüyor insan.
- Karavanda yemekleri kim pişirdi, bulaşıkları kim yıkadı?
Bulaşıkları genellikle ben yıkadım. Yemekleri de çoğunlukla hanım pişirdi. Ama ben de arada bir kahvaltı hazırladım, sucuk kızarttım.
Yemek yapmak çok zor bir iş değil. Hem insanın kendi eliyle yaptığı yemek, lokantadan daha sağlıklı ve leziz.
- Karavan merakı yeni mi oluştu?
Benim kamp merakım eskiden beri vardı. Bisiklete binip 10 km çevresini geziyoruz. Normalde göremeyeceğiniz yerleri görüyorsunuz bu sayede. Ormanda bir anıt veya mezar görüyorsunuz. İnsanlar nasıl yaşıyor, daha yakından gözlemliyorsunuz. İnsanlarla daha rahat bağlantı kuruyor, sohbet ediyorsunuz. Kamp turizminin yerel ekonomiye katkısı fazla. Her gittiğin yerde bakkala girip, dondurma, süt, sebze, meyve gibi yiyecek, içecek bir şeyler alıyorsunuz.
- Karavanı devamlı siz mi kullandınız?
Ben de kullandım hanım da.
- Almanya ile Türkiye ilişkileri bir süre bir bahar havası yaşadı. Son zamanlarda bu hava değişmiş görünüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim ilişkilerimiz her zaman inişli çıkışlıdır. Böyle iki büyük devlet arasında şu olay bu olay diye sınırlı tutmamak lazım.
- İlişkilerin düzeyinden memnun musunuz?
Bir büyükelçinin görevi ilişkilerin iyi, daha iyi, en iyi olmasını temin etmektir. Bir sıkıntı varsa, bunun aşılmasına yardımcı olmaktır. Benim işim bu. Hıçkırıklar olduğu zaman onun giderilmesi için uğraşırız. Ben menfiyi, olumsuzu öne çıkartmam, olumluyu öne çıkartırım.
- Almanya, Patriotları geri çekme kararı aldı. Neden?
Teknik nedenler, maliyet ve bir de Suriye’nin hava tehdidinin azalmış olmasıydı neden.
- Türkiye’yle istişare sonucu mu bu karar alındı?
Amerika’yla istişare sonucu. Ama Almanya da Amerika’yı takip etti. İlişkilerin bu kadar yoğun olduğu yerde bazen sıkıntılar da olur. Amerika’yla Almanya arasında yok mu, İngiltere, Fransa’yla yok mu? Bunları aşmak siyasetçilerin ve diplomatların işi.
- Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler öyle sanıldığı gibi soğuk değil diyorsunuz?
Her zaman daha iyi olabilir. Ama zaman zaman farklı algılamalarda var.
- Almanya’yla ilişkileri mevsimlere benzetirsek, şimdiki durumu bahar, sonbahar, kış veya yaz mevsiminden hangisiyle kıyaslardınız?
Ben öyle cevap vermem. Şöyle diyeyim: Bazen nisan ayında dört mevsim yaşanır ya, öyle. Dört mevsimi aynı anda yaşıyoruz biz. Veya Antalya gibi. Hava her zaman güzeldir ama ara sıra yağmur yağar.
Büyükelçi Karslıoğlu, misafirlerine bu eski haritaları göstererek, dünyanın nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor. Misafirlerinin gizleyemediği şaşkınlığını seyrediyor.
ATATÜRK’ÜN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLDİM
Sahafları dolaşarak eski atlas toplayan Büyükelçi Hüseyin Avni Karslıoğlu, 1920’li yıllarda Almanya’da okutulan haritayı bulmuş. Doğu Anadolu’yu Ermenistan olarak gösteren bu eski haritayı görünce büyükelçilik binasında, Atatürk büstünün önünde saygıyla eğilmiş.
BÜYÜKELÇİLİK BALI
Büyükelçiliğin Tiergarten Parkı’na bakan çatısına üç arı kovanı yerleştiren Karslıoğlu’nun organik balları, dillere destan.
ESTONYALILAR İSTANBUL'U DİZİLERDEN TANIYOR
- Estonyalılar, Türkiye’yi tanıyor mu?
Estonya’da Sarema adasında bir kadınla sohbet ettik. Türk olduğumuzu söyleyince, “Biz burada hep Türk dizileri izleriz. Kıvanç Tatlıtuğ, Meryem Uzerli, Muhteşem Yüzyıl, Kuzey Güney” diye saydı. İstanbul’u dizilerden tanıyormuş, “İstanbul çok güzel, İstanbul’a gitmek istiyorum” dedi. Baltık ülkelerinde de Türk dizileri seyrediyorlar.