Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2020 09:41
Ağustos ayı sonlarına doğruydu... “Aşağı Saksonya Eyalet Parlamentosu ve Federal Meclis’te (Alman Parlamentosu) 30 yıl milletvekili olarak görev yaptıktan sonra benim için başka bir şey yapmanın ve yeni projeleri hayata geçirmenin tam zamanıdır” diyerek Sosyal Demokrat Partili (SPD) Thomas Oppermann, gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde aday olmayacağını ilan etti. Ama ne yazık ki Thomas Oppermann, hayalindeki projeyi veya projeleri hayata geçiremeden bu dünyadan göçüp gitti. Hem de aniden.
66 yaşındaki SPD’li politikacı, pazar akşamı Alman İkinci Televizyonu’nda (ZDF) yayınlanan ‘Berlin Direkt’ (Berlin Doğrudan) programında kendisiyle yapılacak söyleşi öncesi birden olduğu yere yığılıverdi.
Derhal hastahaneye kaldırıldı, ancak doktorların tüm müdahalesine rağmen yaşamını yitirdi.
Sonradan Almanya’nın Başbakanı olan dönemin Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Gerhard Schröder, kabinesinde 1998 yılında
Thomas Oppermann’a Bilim ve Kültür Bakanı olarak görev verdi.
1980 yılından beri SPD üyesi olan Oppermann’ı bakanlığı döneminde Hannover’de düzenlenen bir etkinlikte tanımıştım.
Göçmen kökenli çocuk ve gençlerin eğitimiyle ilgili bir etkinlikti.
Hedefinin göçmen kökenli çocuklar ile gençlere eğitimde de şans ve fırsat eşitliğine ağırlık vermek olduğunu söylemişti.
2003 yılına kadar sürdürdüğü bakanlığı sırasında bu yönde ciddi adımlar da attı.
*
Thomas Oppermann, 2005 yılındaki genel seçimlere Göttingen’de SPD’den direk aday olarak katıldı ve tüm rakiplerini geride bırakarak Federal Meclis’e girdi.
2009, 2013, 2017 yıllarında yapılan genel seçimlerde de direk oylarla Federal Meclis milletvekili seçilmeyi başardı.
Yıllarca SPD Federal Meclis Grubu Genel Sekreteri olarak görev yaptı.
2013-2017 yılları arasında da SPD Federal Meclis SPD Grup Başkanlığı.
Hukukçu olduğu için hayalinde ya Federal Adalet Bakanı ya da Federal İçişleri Bakanı olmak vardı.
Ama kabinede Aşağı Saksonyalı başka bir bakan görev aldığı ve aynı bölgeden ikinci bakana yer olmadığı için bu hayali gerçekleşmedi.
Oppermann, 2017 yılından beri Federal Meclis Başkanvekili olarak görev yapıyordu.
Hem kendi parti arkadaşları hem de diğer partili milletvekilleri tarafından sevilen, güvenilen bir politikacıydı Oppermann.
Çünkü demokrasi sevdalısıydı...
Çoğulcu demokrasiyi, hukuk devleti ilkelerini, eşitliği, dayanışmayı ve özgürlüğü sonuna kadar kararlı bir şekilde savunan bir politikacıydı.
Türkiye’de 2017 yılında yapılan referandum öncesi, Türkiye’den Almanya’ya gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin, Türkler ve Türkiye kökenlilerle toplantı yapmalarının engellenmesine karşı çıkan bir politikacıydı.
Thomas Oppermann, Türkiye’deki bazı gelişmeler tasvip edilmese bile, “Almanya’daki düşünceyi ifade özgürlüğü Türk politikacılar için de geçerli olmalı” dedi.
Hıristiyan Sosyal Birlik Parti’nin (CSU), uzun süreli olarak Almanya’da yaşamak isteyen göçmen kökenlileri kamuya açık yerlerde ve aile içinde Almanca konuşmaya zorlayıcı yasal düzenlemeler planına karşı çıktı.
“Biz mutfakta, oturma odasında ‘dil polisi’ istemiyoruz” dedi.
Thomas Oppermann, Almanya’da yaşayan Müslümanların güçlü bir çatı örgütü altında bir araya gelmeleri halinde politikada daha görünür hale geleceklerini savundu hep.
Hatta SPD Federal Meclis Grubu’nda ilk İslam Konferansı’nı bile düzenledi.
“Almanya’daki Müslümanların terörle ilişkileri yok” dedi.
Aşırılar tarafından girişilen saldırıların Müslümanların oluşturduğu çatı örgütlerinin temsilcileri ile bu ülkede yaşayan Müslümanlar tarafından kınanmasına Alman medyasının gereken şekilde yer vermemesini de eleştirdi.
*
Evet...
Thomas Oppermann hoşgörüden yanaydı.
Demokrasiden, eşitlikten, dayanışmadan, özgürlükten, barıştan, barış içinde birlikte yaşamdan yanaydı.
Hukuk devleti ilkelerinin herkes için geçerli olmasından yanaydı.
Thomas Oppermann, demokrasiye gönül vermiş bir demokrattı.
Almanya bir demokrasi sevdalısını kaybetti.
Bu ülkede yaşayan göçmen kökenliler de.
Federal Meclis’teki birçok milletvekili ve parti liderleri, “Senin eksikliğini hissedeceğiz” diye açıklamalarda bulundu.
Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schaeuble ve Başbakan Angela Merkel de Almanya’nın cesur bir demokratı, bir demokrasi sevdalısını kaybettiğini söylediler.