Güncelleme Tarihi:
‘ÖZGÜRLÜK İÇİN ÖLÜYORUM’
Kısa bir süre sonra da Frankfurt Ulusal Meclisi kuruldu ve Aziz Paul Kilisesi’nde demokratik parlamenter sistem temeline dayalı Frankfurt Anayasası kabul edildi.
Ama demokratik özgürlükleri, işçi ve köylülere daha fazla hak ve sosyal güvenceyi, tüm Almanlar için birlik ve beraberliği hedefleyen devrimci harekete gerici güçler karşı çıktı.
9 Kasım 1848’de son sözleri “Özgürlük için ölüyorum” olan demokrasi mücadelesinin öncülerinden Robert Blum, devrim karşıtları tarafından kurşunlanarak öldürüldü.
Bu Almanya’da demokratik devrim sürecinin yenilgisiydi.
Almanların da “Kara ve karanlık günü”.
Ama daha sonraki yıllarda demokrasi sevdalıları durmadı ve susmadı...
Ve Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya’da huzursuzlukların artması üzerine, Sosyal Demokrat Philipp Scheidemann, 9 Kasım 1918’de ‘Reichstag’ olarak bilinen günümüzdeki Federal Meclis binasının balkonundan Almanya Cumhuriyeti’ni ilan etti.
Bu da Almanların “Ak ve aydınlık günü” olarak tarihe geçti.
9 Kasım 1923’te Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi (NSDAP) lideri Adolf Hitler, Birinci Dünya Savaşı komutanlarından Erich Ludendorff’la birlikte darbe girişiminde bulundu.
Ama beceremedi.
Hitler 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı, “Savaştaki kazanımları” nedeniyle Ludendorff’a ceza verilmedi.
Darbe girişiminin bastırılması Almanlar’ın “Ak ve aydınlık günüydü”.
Ama bu aydınlık dönemi çok uzun sürmedi.
‘YAHUDİ MAĞAZALARINI BOYKOT EDİN’
8 ay sonra cezaevinden çıkan Nazilerin lideri Adolf Hitler, 1933 yılında iktidara geldi ve Almanya’nın tarihini değiştirdi.
Aynı yıl Nürnberg Yasaları çıkarılarak Yahudi kökenlilere adeta “Savaş” açıldı.
Halka “Yahudi marketlerini, mağazalarını boykot edin” çağrısı yapıldı.
Yahudilerin Alman vatandaşlıkları iptal edildi.
9 Kasım 1938’de Yahudilere ait, evler, binalar, işyerleri, sinagoglar, mezarlıklar yakılıp yıkıldı.
‘Kristalnacht’ (Kristal gece-camların kırıldığı gece) olarak tarihe geçen bu saldırılar sırasında 400’e yakın Yahudi kökenli insan öldürüldü.
Binlercesi de toplama kamplarına gönderildi.
Daha sonraki yıllarda da 6 milyondan fazla Yahudi’nin yok edildiği Holokost, ‘Yahudi soykırımı’ yaşandı.
Bu da Almanya’nın “En karanlık, en kara günü” olarak tarihe geçti.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1949 yılında kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti (BRD-Batı Almanya) ile Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR-Doğu Almanya) arasındaki duvarlar 13 Ağustos 1961’de örülmeye başlandı.
Hem de Doğu Almanya Devlet Başkanı Walter Ulbricht’in “Kimsenin duvar inşa etme, örme niyeti yok” demesinden iki ay sonra.
MİLYONLAR ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTU
Batılıların ‘Utanç duvarı’, Doğuluların “Faşizme geçit yok duvarı” olarak nitelediği, Almanya’yı Almanya’dan, Almanları Almanlardan ayıran ‘Berlin Duvarı’ 9 Kasım 1989’da çöktü.
Ve milyonlar özgürlüğüne kavuştu.
İşte bu da Almanların “Aydınlık, ak günüydü”
3 Ekim 1990 tarihinde de 41 yıllık bir ayrılıktan sonra iki Almanya birleşti.
Bu da Almanların “En aydınlık, en ak günüydü”.
Ben o dönemlerde Hürriyet’in Bonn temsilcisiydim.
Duvarların çöktüğü akşamın ertesi günü ve iki Almanya’nın birleştiği akşam Berlin’deydim.
Birbirlerini hiç tanımayan insanların sevinçlerini paylaşmalarına, devlet adamlarının, politikacıların yerli ve yabancıların yaşadıkları duygu dolu anlara tanık oldum.
Almanya’nın tarihini, Almanların kaderini değiştiren tarihi iki olguya yerinde tanıklık ettim.