Güncelleme Tarihi:
YEŞİLLER’DEN Federal Meclis’te Türk kökenli en kıdemli milletvekili Ekin Deligöz’le, başkent Berlin’in tarihi Unter den Linden caddesindeki Cafe Einstein’da sohbet ediyoruz. Cafe Einstein, başkentte siyasetin kalbinin attığı yer. Politikacıların sabah saat 7’de kahvaltıda buluşup kulis yaptığı, gazetecilerin politikacılarla söyleşi yapmak, haber yakalamak için hiç boş bırakmadığı yer Cafe Einstein. Biz Ekin Deligöz’le sohbet ederken, yan masada FDP’nin ağır toplarından Martin Lindner bir başkasıyla görüşüyor. Öteki masalarda da politikacılar derin sohbetteler.
TOKATTAN DUT AĞACI
Ekin Deligöz Tokatlı. 8 yaşında öğretmen annesinin yanında Almanya yolculuğuna çıkıyor. Evinin bahçesine Tokat’tan getirip diktiği karadut ağacı ve dedesinin gülleri onun kökeninden kopmadan Almanya’ya kök saldığını simgeliyor. Çocukken tarlada tütün topladığı günler halen hafızasında. “Tütünün rengi ellere yapışırdı. Çıkarmak çok zor olduğu için tütün topladıktan sonra hamama giderdik. Ama hamamdan daha çok gazoza sevinirdik” diyor.
Yeşiller’in oylarındaki düşmeyi neye bağlıyorsunuz?
Yüzde 2, yüzde 3 oranında oy, kimin hükümet olacağını belirleyecek. Türk kökenli seçmenler anahtar rol oynayabilir. FDP ve Korsanlar meclise giremezse, SPD Yeşiller hükümet ihtimali çok daha yüksek.”
Türk seçmen profilinde değişim var mı?
Özellikle genç seçmen kararsız. Ama en önemli sorun Türk kökenli seçmeni sandığa götürmek. Yeşil seçmenlerin yüzde 60’ı kadın, yüzde 40’ı erkek. Seçmenlerin ezici çoğunluğu 30-45 yaş arası. Ama ilk seçmenlerde bu oran yüzde 20.
Bakanlık hedefiniz var mı?
Sembolik değil, sorumluğu yüksek bir yabancı kökenlinin bakan olma zamanı geldi Almanya’da. Yeşiller’de böyle bir bakanlığı üstlenecek yabancı kökenli siyasetçiler yetişti. Bunlardan birisi de benim.
Uzun süre eğitim komisyonu üyesiydiniz. Eğitim alanındaki gözlemleriniz nedir?
Türk aileler artık çocuk eğitimine daha önem veriyor. Üniversiteye gidenlerin oranı artıyor. Almanlar liseyi bitirdikten sonra meslek eğitimi yapıyor. Liseyi bitiren Türk çocukları mutlaka üniversiteye gidiyor. Polisiye dizi filmi Tatort’u izleyin. Sadece Türk isimli oyuncular değil, film tekniğinde de Türk isimleri okuyorsunuz. Türk isimleri beklenmedik yerlerde çoğalmaya başladı. Ama halen çocuklarının eğitimiyle yeteri kadar ilgilenmeyen aileler de var.
Bu ilgisizliğin kaynağı nedir?
Alman eğitim sisteminde çocuğun eğitiminden birinci derecede aileler sorumlu. Türk anne baba halen Türkiye’deki okul sisteminden hareketle çocuğun bir sorunu varsa, öğretmen eve gelir bir çayımızı içer diye bekliyor. Burada öğretmen, aileyi okula bekliyor.
Çaya gelen öğretmen geleneğini Almanya’ya ithal şansı yok mu?
Öğretmenler klasik Alman eğitimi dışına çıkmıyor. Öğretmen kızıma ‘annen ete ne sosu yapar?’ diye soruyor. Kızım da ‘annem soslu et yapmaz’ deyince, soruyu anlamadı önyargısıyla hareket ediyor. Anaokulunda çocuklara çilekli pasta yaptırıyorlar. Börek veya başka ülkelerden yemek kültürleri ülkeye değil ama öğretmenlere halen yabancı. Anne ve babaların akademisyen olduğu Alman ve göçmen kökenli çocuklar arasında araştırma yapıldı. Sonuç: Yabancı çocukların ortalaması Alman çocuklardan daha düşük. Almanya’da 40 yaş altı nüfusun yüzde 50’si yabancı asıllı. Şehirlerde bu oran yüzde 60. Okuldaki müfredatın buna uygun hale getirilmesi lazım. Bu kadar küresel ve çok kültürlü bir dünyada halen eski müfredat geçerli ve yeni durum müfredata yansımıyor.
Öğretmenlerin göçmen kökenli çocuklara bakışı nasıl?
Ben öğretmenimin tavsiyesine göre hareket etseydim, ya temizlikçi ya tezgahtar olurdum. Bana öğretmenim sen öğretmen ol, yarım gün öğretmenlik yaparsın, geriye kalan yarım gün de çocuk bakarsın, Türkler zaten çok çocuk yapıyor dedi. Veya sosyal danışman ol dedi. Yükselmemiz istenmiyor. Ama biz de buna karşı koymalıyız. Tavır göstermeliyiz, çaba sarfetmeliyiz. Almanya da bu anlayışı değiştirmek zorunda, yoksa elindeki potansiyeli kaybediyor.
Alman toplumuna öfkeli misin?
Öfkeliyiz tabii, siz öfkeli değil misiniz bu topluma? Yabancılar sadece Almanların yükselmesi için alt işleri yapar imajı yaratılmış. Yani yabancılar onların kariyer yapması için yardımcı eleman. Ama Türklere de kızıyorum. Halen potansiyeli tam kullanmıyor. Halen kız çocukları yüzme dersine gitsin mi gitmesin mi tartışmasına takılmış. Ben 1975’te Tokat’ta yüzme havuzunda yüzme öğrendim. Zor anlarda kendimi yalnız hissediyorum.Celal ÖZCAN / BERLİN