Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Oliver Wittke, Berlin’de Alman Türk Toplumu’nun (DTG) Bahar Daveti’nde Türkiye’yle ilişkilerin geliştirilmesi konusunda tavsiyelerde bulundu. Türkiye’nin Almanya ve Avrupa için büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Müsteşar Wittke, partisinin tersine Türkiye’nin hızla AB üyeliğine hazırlanmasını istedi. En büyük hayalinin Fransa-Almanya arasındaki gibi benzeri bir Türk-Alman gençlik atelyesi kurulması olduğunu belirten Wittke şöyle dedi: “Almanya’daki tartışmalara bakın. Bizde Türkiye sadece dış politika konusu değil. Aynı zamanda hep iç politika konusu da. 3 milyonu aşkın Türkiye kökenli insan yaşıyor ülkemizde. Yarıdan fazlası Alman pasaportlu. Bu, bizim onlarla 3 milyonu aşkın köprü kurucuya sahip olduğumuz anlamına geliyor. Onlar sadece Almanya-Türkiye, Avrupa-Türkiye arasında değil, aynı zamanda dinler ve farklı kültürler arasında da birer köprü kurucu. Bu bizim yararlanmamız gereken çok kıymetli bir değer.”
TÜRKİYE İLK 10 SIRADA
Türkiye-Almanya ilişkilerinde son yıllarda bazı sıkıntılar yaşandığına işaret eden Müsteşar Wittke, başlayan yumuşamanın 31 Mart belediye seçimlerinden sonra de devam etmesini umduğunu söyledi. Wittke, “Biz yeniden normal ilişkilere dönmeliyiz. Dostlar arasındaki ilişkilere uygun bir biçimde davranmalıyız. Almanya’nın dünyadaki doğal müttefiklerine baktığınızda, Türkiye ilk 10 sırada yer alır. Dünyada Türkiye-Almanya arasındaki ilişkilerden daha eski bir ilişkiye sahip başka halklar yok. Bunu unutuyoruz bazen. Bu ilişkiler öyle Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakereleriyle başlamış bir süreç değil. Ben Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin devamını, müzakerelere yeniden başlanmasını ve herhangi bir zamanda değil, hızla sonuçlandırılmasını arzu ediyorum. Türkiye tekrar Avrupa’ya yönelmeli. Biz de Türkiye’nin bu kıtanın bir parçası olduğunu açıkça göstermeliyiz. Burada sivil toplum kuruluşlarına da önemli rol düşüyor. Bunu Fransa ve Polonya’yla ilişkilerde yaşadık. Bu sadece politikacıların işi değil, insanların da görevi olmalı” dedi.
EKONOMİ ÇOK DAHA CANLANMALI
İki ülke arasında ticaret hacminin geçen yıl 37 milyar Euro olduğuna dikkat çeken Müsteşar Wittke, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz Türkiye’nin en önemli ticari partneriyiz. Biz Türkiye’de doğrudan yabancı yatırımlarda da başı çekiyoruz. Bu, geçtiğimiz yıllarda sekteye uğradı. Alman yatırımcılar arasında büyük bir çekimserlik oluştu. Şimdi bu güvensizliği adım adım kaldırmaya çalışmalıyız. Türkiye de bu güveni vermeli. Biz Türkiye’nin önemli bir pazar olduğuna inanıyoruz. Türkiye yükselen bir ülke. Türkiye her şeyden önce Yakın Doğu’ya, Arap dünyasına açılan bir kapı. Bu nedenle Türkiye’yle ekonomik ilişkileri tekrar derinleştirmek bizim de çıkarımıza.”
Ekonomi Bakanı Altmaier’in geçen ekim ayında 80 kişilik bir heyetle Türkiye’yi ziyaret ettiğine dikkat çeken Wittke, “Biz önümüzdeki aylarda tekrar şu sinyali göndermek istiyoruz; Alman yatırımcılar Türkiye’ye hoş geldi. Türkiye yatırımların, ekonomik çalışmaların yararlı olduğu bir ülke. Ama biz aynı zamanda ticaretin tek taraflı olmamasını, dış ticaret bilançosunun sadece Almanya’dan ihracatı değil, Türkiye’den Almanya’ya ithalatın canlandırılmasını da kapsayarak Türkiye’nin güçlendirilmesini istiyoruz” dedi.
ÜÇ KONFERANS
Türkiye’de 6 bin civarında Alman yatırımcının iş yaptığını belirten Wittke, Türkiye’yle düzenli ortak toplantılar yapmayı karara bağladıklarını söyledi. Bu yıl Almanya’da bu konuda üç büyük konferans düzenleyeceklerini açıklayan Wittke, “Birincisi yapay zeka üzerine Türkiye’den bakan düzeyinde katılımla Berlin’de bir toplantı düzenleyeceğiz. İkincisi enerji forumunu gerçekleştireceğiz. Üçüncü olarak Türkiye Almanya Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (Jetco) toplantısını Almanya’da toplayacağız. İlişkileri yoğunlaştırmak için karşılıklı bir çalışma grubu kurduk. Türkiye ile Avrupa arasında ticari engelleri de ele alacağız. Bu sadece Türkiye-Almanya meselesi değil, Türkiye-Avrupa arasında çözülmesi gereken bir sorun. Bu çalışmalar sonucu Türkiye, Avrupa’dan uzaklaşmanın ekonomik refahtan, demokratik gelişmelerden uzaklaşma anlamına geldiği, Türk toplumunun gelişmesini teşvik yerine engelleyeceği düşüncesine varacaktır. Bu bizim de yararımıza” dedi.