Güncelleme Tarihi:
KURULDUKTAN çok kısa bir zaman sonra sadece Frankfurt’un değil, tüm Almanya’nın en tanınan politik kabare tiyatroları arasında yerini alan ‘Die Kaes’ (Das Kabaret Aenderungsschneiderei), 25’inci yılını özel bir programla kutladı. ‘Alman mizahının Türkler’den kalkınma yardımına ihtiyacı var’ sloganıyla kurulan ve halen bu iddiayla varlığını sürdüren ‘Die Kaes’in kutlamasında, kabareye yedi yıl önce son veren ve kendisini yazmaya adayan Şinasi Dikmen bir kez daha sahneye çıktı. “Bu şansı belki bir daha 25 yıl sonra bulabilirim” diyen Dikmen’in bu akşama özgü özel programı aynı zamanda ‘Die Kaes’in tarihinin mizahi sunumuydu. Sadece tiyatronun 25’inci yılı da değildi kutlanan. Dikmen’in doğum tarihi tam olarak belli değil, ama 75 yaşında olduğu kesin, o da kutlandı. Bir de birkaç ay gecikmeyle usta sanatçının Almanya’ya gelişinin 50’nci yılı. Ulm’deki bir hastanede hasta bakıcısı olarak çalışmak üzere 6 Nisan 1972 tarihinde ayak başmıştı Almanya’ya...
‘ÖNCE DOĞRU DÜRÜST BİR MESLEK ÖĞREN’
Ama sadece Şinasi Dikmen’e ait değildi bu kutlama. Günümüz Frankfurt’unun kültürel simgeleri arasında yer alan bu tiyatronun gelişiminde ve kurumsallaşmasında, daha da önemlisi pandemi döneminde ayakta kalmayı başarıp, kaldığı yerden devam etmesinde büyük emeği olanlar da, katkıda bulunanlar da sahne aldılar bu vesileyle. Örneğin 25 yıl önce eşi Dikmen’le Frankfurt’a gelip ‘Die Kaes’i kuran Ayşe Aktay da sahneye çıkıp, şimdi artık üzerinde gülünüp geçilen kuruluş döneminin zorluklarını anlattı. Kendisi de Dikmen gibi sağlık sektöründe çalışmak üzere Almanya’ya gelmiş olan Aktay, tiyatronun mali sorunlarından, teknik alt yapısına, temizliğinden, bilet satışına kadar her şeyiyle ilgilenerek bu güne gelmesinin mimarı. “25 yıl sonunda nihayet sahneye çıkabildim. Birçoğunuz belki beni gişede bilet satan asık suratlı olarak biliyordur” diyen Aktay, aslında çocukluğundan itibaren tiyatroya gönül verdiğini, okul yıllarında tiyatro oynadığını anlattı. Hatta bir keresinde izleyiciler arasında yer alan İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni’nden teklif bile almış. Ancak sahnede kariyer şansını babasının “Önce doğru dürüst bir meslek öğrenmelisin!” uyarısıyla kaçırmış.
‘UMUTLARIM YENİDEN CANLANDI’
Yeniden sahneye çıkma şansını yıllar sonra Şinasi Dikmen’le tanışmasıyla yakalamış, ama oradan da sonuç alamamış: “Şinasi’yle tanıştığımda bana bir tiyatro açmak istediğini söyledi ve benim de buna katılıp, katılmayacağımı sordu. ‘Sahneye çıkmak için işte bir fırsat’ diye düşündüm, umutlarım yeniden canlandı. Ama sahnede kariyer için yolum zorluklarla doluydu. Önce temizlik yaparak, bulaşık yıkayarak, tozları alarak, çay, kahve yaparak, servis yaparak, bilet satarak, büro ve muhasebe işlerini üstlenerek, para ve borçların hesabını yaparak başladım. Hepsini hallettim, günün birinde sahnede yerimi alabilirim umuduyla. Ama bu kez de Şinasi ‘Ailede bir kişi yeter’ dedi.” Sonunda 25 yılda bir kez de olsa sahneye çıkabildiğini hatırlatan Aktay, “Kimbilir belki ‘Kaes’in 50’nci yılında kimseye kulak asmam ve 96 yaşımda ataerkillik üzerine esaslı bir kabare yaparım” diyerek, umutlarını yaşattığını kaydetti.
BAŞARININ ARDINDAKİ TEKNİK DESTEK
Frankfurt’un merkezine çok yakın ‘Finkenhofstr’deki 70-75 kişinin sığabildiği küçük bir salonda kurulan ve son 20 yıldır yine kent merkezinde sayılabilecek ‘Naxoshalle’de, eski bir makina fabrikasının tesislerinden kalan binalardan birinde yaşamını sürdürden ‘Die Kaes’in istikrarlı başarısının arkasındaki mimarlardan biri de Mustafa Pekdemir. Asıl mesleği mühendislik olan Pekdemir, son 3.5 yıldır tiyatronun genel müdürlüğünü yürütüyor. Ama başından beri ‘Die Kaes’ ekibinin bir parçası. Önceleri dışarıdan verdiği desteklerle, Aktay ve Dikmen’in karşılaştıkları teknik sorunların çözülmesine yardım etmiş. Bilet rezervasyonu ve satışı için internetin devreye girmesi sürecine eşlik etmiş. Şimdi de çekirdek kadrosu yedi kişiden oluşan Kaes ekibinin başında, tiyatronun her şeyinden sorumlu.
Pekdemir de kutlama akşamı sahneye çıkma fırsatını değerlendirdi.
‘GELDİM, GÖRDÜM VE KALDIM’
“Ayşe ve Şinasi’yle ilk karşılaşmam eski mekânda oldu. Geldim, gördüm ve kaldım. İzleyici olarak geldim. O dönemin altyapısını ve potansiyelini gördüm. Dost, destekleyici, teknik danışman, yardımcı olarak kaldım. Kaes’in o günlerdeki en modern tesisatı iki hatlı bir ISDN cihazıydı, yani bir telefon ve bir faks. Artık e-mail ve internetle çalışılması gerektiğini hatırlattığımda ‘Burası bir devlet dairesi ya da üniversite tesisi değil’ cevabını almıştım. Ama sonuçta sadece e-mail ve internet değil, tüm teknik gelişmeler birbiri ardından Kaes’i buldu” diyerek, artık bilet rezervasyon ve satış işlemlerinin esas olarak internet üzerinde yürüten tiyatronun gelişim sürecine ilişkin gözlemlerini anlattı. ‘Die Kaes’in 25 yıl önceki ilk programının bir A4 sayfasına sığdığını hatırlatan Pekdemir, “Şimdi her sezon 52 sayfalık bir program kitapçığı çıkarıyoruz” dedi. Tiyatronun geleceğine ilişkin ipuçları da veren Pekdemir, programlarında klasik kabarenin yanı sıra, ‘Poetry-Slam, Podcast ve Standup Komedi’ gibi farklı formatlardaki sunumlara da yer vereceklerini söyledi. Almanya’daki kabare alanındaki sanatçıların yüzde 90’ının ‘Die Kaes’te sahne aldığını gururla vurgulayan Pekdemir, başta ‘Kaes’i Destekleme Derneği’ olmak üzere bu başarıya destek veren herkese ve tabii ki çalışma ekibine teşekkür etti.
FRANKFURT’UN KUTLAMASI VE TEŞEKKÜRÜ
Frankfurt şehir yönetimi de üst düzey bir temsilcisinin bizzat katılımıyla ‘Die Kaes’i kutladı. Büyükşehir Belediyesi’nin Kültürden Sorumlu Encümeni Ina Hartwing’in selamlarına da getiren Kültür Dairesi Müdürü Johannes Promnitz, ‘Die Kaes’in Franfurt kültür dünyasının vazgeçilemez bir parçası olduğunu hatırlattı. “Çok sayıda genç sanatçıya ilk şansı siz tanıdınız. Çok sayıda sanatçının düzenli olarak sahneye çıkmasına olanak verdiniz. Böylece Frankfurt’un bu alandaki temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladınız” diyen Promnitz, şehir yönetimi olarak teşekkür ettiklerini söyledi.
TÜRKLER TİYATROYA GİDİYOR MU?
Dikmen, sahne kariyerini sanat hayatının 30’ncu yılında (2015), yine burada gerçekleştirilen özel bir gösteriyle sonlandırmıştı. Almanya’da Almanca kabare yapan göçmen kökenli sanatçılar günümüzde artık normal bir durum. ‘Kaes’in her yeni programında ya da televizyon yayınlarında bu sanatçılardan bir bölümüne rastlamak mümkün. Ama 30-40 yıl öncesinin Almanyası’nda böyle bir şey olağanüstü sıra dışıydı.
Şinasi Dikmen işte bu sanatçıların öncüsü. 70’li yılların sonlarında ilk kez Ulm Şehir Tiyatrosu’nda sahneye çıkan Dikmen, bu arada çok sayıda mizah kitabı da yazdı, ama sanatseverlerin hafızasında bir kabaretist olarak kaldı. Alman kaberesinin en büyük isimlerinden Dieter Hildebrandt’ın ünlü programı ‘Scheibenwischer’de sahne aldı. 1986’da Muhsin Omurca’yla birlikte kurdukları ‘Knobi Bonbon’, Almanya’da bir ilkti. Eşi Ayşe Aktay’la birlikte 1997’de Frankfurt’a gelip, kendi salonu olan bir kabare tiyatrosu kurma hedefini gerçekleştirdiğinde zaten Almanya çapında tanınmış, ödüllü bir sanatçıydı.
Ama onun Frankfurt’taki 25 yılı Almanya’daki Türkiye kökenli göçmenlerin tarihi açısından da önemli. Türkiye’den bu ülkeye çalışmak üzere gelen iki insan, bir ilki başarıyordu, üstelik ‘Alman mizahına Türkler’den kalkınma yardımı’ iddiasıyla.
GÜLERKEN AĞLATAN KARA MİZAH
‘Kaes’in başarısı Almanya ve Frankfurt için de önemliydi. Dikmen, 75’inci yaşını, Almanya’ya gelişinin 50’nci ve kurduğu tiyatronun 25’inci yıl dönümünü kutladığı programında ‘Kaes’in kuruluş dönemindeki zorlukları anlatırken kimseyi incitmemeye özen gösterdi. Ama kahkalarla karşılanan bu öykü, ne denli zorlu engeller olduğunu gösteriyordu. Hele Dikmen’in nazikçe yaptığı uyarıya rağmen adını bile yanlış söylemekten vazgeçmeyen, başından sonuna kadar Almanca süren ‘sorgulama’ sürecinin finaline doğru kendisine “Ne Almanca tiyatro mu yapıyorsunuz? Peki Almanca biliyor musunuz?” sorusunu yönelten belediye memuruna, Frankfurt’ta açmak istediği kabare tiyatrosunun, kadınların striptiz yaptığı kabare salonu olmadığını anlatmaya çalışırken yaşadıkları, başlıbaşına gülerken ağlatacak bir kara mizah örneğiydi. İlk yıllarda mali sıkıntılar içinde geçen dönemleri anlatırken “Para dert değildi. Yani benim derdim değildi. O işlere Ayşe bakıyordu. Onun derdiydi” diyen Dikmen, “Ama iyi ki de öyleydi, yoksa bu tiyatro bir gün bile ayakta kalamazdı” diyerek, son 25 yılın görev bölümünü kendince tarif etti.
‘SHAKESPEARE’Yİ BİLE KISKANDIRACAK’
Sonunda Dikmen’in kendi sözleriyle ‘Shakespeare’i bile kıskandıracak’ bir tiyatro çıktı ortaya. 50 yıl önce Almanya’ya çalışmak için gelen Şinasi Dikmen’in ve eşi Ayşe Aktay’ın temellerini attığı ‘Die Kaes’in Frankfurt Konservatuarı’nda öğrenimlerini sürdüren genç müzisyenlerin icraatlarıyla zengileşen gümüş yıl dönümü böylece geride kaldı. ‘Türklerin dilinden Almanca kabare’nin öncüsü Şinasi Dikmen’in tiyatrosu, şimdi her defasında daha da zenginleşerek, Alman, Türk, Arap, Yunan, Afgan ya da Yahudi, Müslüman, Hıristiyan fark etmeden toplumun her kesiminden sanatçılarla Frankfurt’u güldürüyor, Almanya’ya “mizah alanında gerekli kalkınma yardımını” sürdürüyor.